Memun Fendi
TT

Biden yönetimini kavrama

Makalenin başlığındaki “kavrama” kelimesi ile iki anlamı kastediyorum; birincisi anlamak, ikincisi ise kapsamak ve şoklara dayanmak.
Bir bütün olarak Amerikan sisteminin, Washington’daki tarafların etkileşimlerinin, hatta Washington’un yazdığı ve konuştuğu dilin doğasını anlama ve kavrama eksikliğinden dolayı ABD siyaseti hakkındaki Arap yazılarından çok azı dikkat çekici oluyor.
Az önce söylediklerimi açıklayacak bir örnekle başlayalım; ABD dışişleri bakanının, İngiltere’den Fransa, İsrail veya Mısır’a dünyadaki mevkidaşları ile görüşmelerinde İngiltere’den bahsederken “stratejik müttefik” (strategic ally), Mısır’dan bahsederken ise stratejik partner (strategic partner) kavramını kullandığını görürüz.
Arapça çevirilerde iki kavramdan da aynıymış gibi bahsederiz, oysa aslında ikisi birbirinden tamamen farklıdır. Müttefik, her şeyden önce yasal bir terimdir, uluslararası sözleşmelere ve hukuki nitelikteki anlaşmalara dayanmaktadır. Partner ise, sadece menfaatler nedeniyle ve herhangi bir yasal zorunluluk olmaksızın iş birliğine dayanmaktadır. Dolayısıyla Washington’un kullandığı her kavram ince bir şekilde hesaplanmıştır. Bir başka önemli örnek de demokrasi ve insan hakları meselesidir. Bölgemizde demokrasi ve insan haklarından bizim kastedildiğimizi düşünenler yanılıyorlar, ABD yönetimi için bizden daha büyük ve daha önemli bir ödül var; Çin ve onunla birlikte Rusya. Çin modelini bozguna uğratmak için Biden yönetiminin elinde demokrasi ve insan haklarından başka bir stratejik kavram, Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği'nin yenilgisine neden olana yakın yeni bir ideolojiden başkası yok.
Kastedilen biz değiliz ama bir seçim yapmalıyız; yeni demokrasiler koalisyonunun mu, yoksa daha önce Abdunnasır'ın yaptığı gibi diktatörlükler bloğunun mu yanında yer alacağız?
Bunlar, bazen Washington'un dilini yanlış anladığımıza dair iki örnektir. Amerikan yönetimleri karşısında yanlış pozisyonlarımız ve eylemlerimizle kaybolmamak için bu dili ve onu yorumlamanın yollarını öğrenmeliyiz.
İkinci olarak, herhangi bir ABD yönetiminin üç temel gruptan oluştuğu söylenebilir: Beyaz Saray ve kararnameleri, Kongre ve yasaları, etkili medya kuruluşlarından, bilimsel etkiye sahip araştırma merkezleri, politik aktivistler ve etkili baskı gruplarına (lobbies) kadar çeşitli siyasi topluluk grupları. Tüm bu tarafların etkileşimi, ister İran nükleer isterse iklim değişikliği dosyası olsun, ABD’de dünyadaki herhangi bir ülke veya dosyayla ilgili bir karar almadan önce tartışılmak üzere merkezi masaya yatırılacak her konuyu şekillendiren unsurdur.
Bu yazıda, kenardaki iplikler gibi görünen kumaşın diğer tarafı üzerinden Biden yönetimine dair bir okuma sunmaya çalışacağım. Bir anda alınan kararların merkezini ve meselenin özünü oluşturabilen bu aktörlerin ve rollerinin önemini açıklamaya çalışacağım.
Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Savunma Bakanı Lloyd Austin veya CIA Direktörü William Burns olsun ABD Başkanı Joe Biden yönetimindeki kilit aktörler, hemen hemen herkes tarafından biliniyor. Her ne kadar ABD'nin Ürdün büyükelçisi veya Obama döneminde dışişleri bakan yardımcısıyken doğrudan onunla çalışanlar dışında Burns'ün yeteneklerine dair kavrayışımız hâlâ eksik olsa da. Zira onun hakkında bildiklerimiz sadece aralarında Arapçanın da olduğu 3 dili akıcı bir şekilde konuşup okuyabildiği ve bölgeyi avucunun içi gibi bildiğinden onu kandırmanın çok zor olduğu.
Biden yönetimini merkezden değil de kenarından okumak, ABD'nin Ortadoğu’ya ilişkin hikayesinin dokuma süreci hakkında çok şey ortaya koyacaktır.
Görünüşte kenarda yer alan bir figür ile başlamak istiyorum; ABD Uluslararası Kalkınma Ajansının (USAID) başına getirilen Samantha Power. USAID yönetiminde Samantha Power’ın statüsü kendisinden öncekilerden farklı olacak, çünkü Dışişleri Bakanlığı’na bağlı bir idareden ibaret olan USAID’in statüsü Biden döneminde bakanlığa çıkarıldı. Dolayısıyla Power, siyasi diyalog masasında bir bakan, insan hakları aktivisti ve Obama döneminde ABD BM Daimi Temsilciliği yapmış birisi olarak yer alacak. Böylece Biden’ın ABD yardımlarını insan haklarına, sivil toplum ve demokrasinin gücüne bağlaması tartışmaya, ertelemeye veya reddedilmeye açık olmayan bir konu haline gelecek. Zira  bunlar Biden’ın siyasi çadırının ayrılmaz bir parçası.
Bakanlıklar veya karar alma bağlamında kenarda duruyor gibi görünen bir diğer görevli, eski Uluslararası Kriz Grubu direktörü, halihazırda ise İran Özel Temsilcisi olan Robert Malley'dir. Daha önce de dediğimiz gibi,  kenardan yapılacak bir okuma Biden yönetimin Ortadoğu hikayesinin dokusunun doğası ve özü hakkında çok şey ortaya koyabilir.
Sadece aktörlere odaklanıldığında herhangi bir siyasi sahneye dair okumanın eksik kalacağını söylemeye gerek yok. Sistemin kurumları ve çevresel bağlam da göz önünde bulundurulmalı. Daha önce de belirttiğimiz Washington’da hikayenin özünü; yönetim, Kongre ve  çeşitli araştırma merkezleri topluluğu oluşturuyor. Bununla birlikte, bunlara dair okumalar yaparken, olayları harekete geçiren aktörler veya hikayenin yeni versiyonlarını dayatma gücüne sahip olanlar hakkında yeterince okuma yapmadığımızda siyasi yorumlarımız yine eksik kalacaktır.
Samantha Power ve Robert Malley üçüncü gruptan, yani araştırma merkezleri ve basından geliyorlar. Her ikisi de Biden yönetiminin dış politikasının temel dayanağı haline gelen demokrasi ve insan hakları meselelerine dair ideolojik bir yönelime sahipler. Samantha Power’ı ele alacak olursak, Balkanlardan Afrika’ya yaşanan soykırımlar gibi insan hakları meseleleriyle ilgili olduğu anlaşılıyor. Son kitabı “The Education of an Idealist: A Memoir” (Bir İdealistin Eğitimi: Anılar) ve bir İrlanda göçmeni olarak kişisel deneyiminden, uluslararası ilişkilerde gerçekçi okulun antitezi olan idealizm okulunu benimsediği belli oluyor.
İrlanda asıllı olması, İrlandalı ve Katolik atalarıyla gurur duyan Başkan Joe Biden'ın geçmişiyle kesişmesi açısından önemlidir. Buradan, Samantha Power’ın sözlerinin Biden nezdinde bir etkisi, yankısı olacağı sonucuna ulaşabiliriz.
Mısır asıllı bir Yahudi olan Robert Malley ise, Ortadoğu'da azınlık hakları ve demokrasiye karşı özel bir duyarlılığa sahip. Bu duyarlılığı ona, Mısır merkezli “El-Cumhuriyye” gazetesinin New York muhabiri olan ve üçüncü dünya ülkelerinin davalarını, özellikle de Abdunnasır’ın Afrika’daki sömürge karşıtı kampanyasını destekleyen bir solcu olmasına rağmen Mısır vatandaşlığından çıkarılan babasının deneyimi dayatıyor. Uluslararası Krizler Grubu’nda çalışırken Washington’da Robert Malley ile tanışmıştım. Kişisel olarak kendisinden hoşlanmasam da, Oxford’un aralarında olduğu saygın üniversitelerin ortaya çıkardığı seçkin bir diplomat ve ciddi bir araştırmacı olarak zekasını ve yeteneklerini takdir etmem için bu bir engel değil. Robert, demokrasi ve insan haklarıyla ilgilenen Biden'ın Beyaz Saray'a ulaşmasında rol oynayan daha geniş bir topluluğun bir parçası. Dolayısıyla, yeni yönetimin hikayesini ve uluslararası ilişkilerinin ideolojisini dokumakta onun sesi önemli bir etkiye sahip olacak.
Yönetimde ikincil öneme sahip iki figür, Başkan Biden yönetimi döneminde masanın merkezinde yer alan Ortadoğu ile ilgili hikayeyi oluşturacaklar.
Samantha Power ve Robert Malley’in vizyonları, bir bütün olarak Biden’ın Ortadoğu’ya ilişkin kararlarına yansıyacak. Bu da, ABD’nin bölgeye askeri ve ekonomik düzeydeki desteğini azaltabilir ve yardımlarını özgürlükler ve insan hakları alanına bağlayabilir. Bölge ülkelerinin tepkisi veya ikinci anlamı ile (yani şokları kapsama) bunu kavramaları, ya boşluğun genişlemesi ya da çatlağın kapanmasının en büyük sebebi olabilir.
1960'lardan bu yana Ortadoğu ülkelerinin çoğunda iki vizyon çatışıyor. Birincisi ABD'nin önemli olmadığını ve bizim kendi işimizi daha iyi bildiğimizi söylerken, diğeri ise fırtınaya karşı durmamanın daha pratik olacağını söylüyor. Bölgemizde çoğu zaman, irrasyonel, yüzleşme ve fanatizm vizyonu hakim oldu ve maalesef 1967 yenilgisinde gördüğümüz gibi felaket sonuçlara yol açtı.
Demokrat Parti'nin ilerici kanadı (Senatör Bernie Sanders'ın takipçileri) partiyi ele geçirmiş olduğu için Biden’ın politikalarını yukarıda bahsettiğimiz kenardaki isimler yönetecek. Ortadoğu ile ilgili meselelerde Robert Malley ve Smantha Power gibi yönetimin kenar aktörlerine odaklanmak, yeni yönetimle girişilecek ilk çatışmayı kazanmak için bir gerekliliktir.