Bülent Şahin Erdeğer
TT

Doğru İslam Hangisi?-2-

Bir önceki yazımızda, Doğru İslam öyle bir İslam yorumu olmalı ki:
1. Allah Tasavvuru Tevhidi olmalı
2. Allah tasavvuru onu yaratılmış olan hertürlü nitelikten tenzih etmeli
3. İlahi Adalet’le tam tamına uyumlu olmalı
4. Ve İslami metinler olarak sunduğu “nass”lar hem tarihen hem içtutarlılık olarak yüzde 100 kesinlikte, çelişkisizlikte ve sağlamlıkta olmalı.
Bu temel ilkeler ışığında tarihte ortaya çıkmış, yaşayan ve gelecekte ortaya çıkacak olan tüm İslam yorumlarını sınayabiliriz. Demiştik. Çoğu zaman toptancı düşünmemiz Doğru İslam’ın yorumunun sadece bir grupta/okumada/ekolde bulunacağı yanılsamasına bizleri itmiştir. Oysa yukarıda belirttiğimiz unsurların yansımaları bir çok yorumda da bulunabilir. Bu bağlamda bizim yapmamız gereken ana hat olarak bu unsurların hepsinin toplandığı bir hat oluşturma çabası olmalıdır.
Bir tabela altındakilerin “Hakk” olduğunu  geri kalan Müslümanların sapık olduğunu iddia eden "Fırka-i Naciye"ci tutumdan ayrışarak hangi fırkada olursa olsun İslam'ın ortak ilkelerinde aynileşenlerin kesişme noktasını baz almalıyız.
İşte Kurtulan grup, gureba bu ortak paydada buluşabilenlerin grubudur...
Yukarıdaki unsurlar üzerinde düşünmeye devam edelim:

1. Allah Tasavvuru Tevhidi olmalı
Bu madde, doğruyu yakalamamızdaki en önemli unsurdur.  Hangi ekol, mezhep ya da meşrep’ten olursak olalım kendimizi İslam’a nispet ediyorsak Allah tasavvurumuzun da İslam’a uygun olması gerekir. Bu da ancak tevhidi bir tasavvurla mümkündür. Allah’tan başka bir varlıktan hangi sebeple olursa olsun “medet” umuyorsak, bize gaybi alemden yardım getireceğini düşünüyorsak  tasavvurumuzda ciddi zaaflar var demektir. Allah’ın altında ona yakın olan salih kul ve melekler gibi varlıkları bize şahdamarımızdan yakın olan Rabbimizle “aracı” olduklarını düşünmek bizimle "arası-uzaklığı olmayan Allah"’a “aracı” isnad etmek, Allah tasavvurumuzun tam anlamıyla tevhidi olmadığını göstermektedir. Oysa Allah’a (mecazen) yaklaşmanın tek yolu temiz bir kalple yapacağımız salih amellerimiz olacaktır.  Bu bağlamda Allah’a ait olan hiçbir ilahi niteliği bir başkasına (min dunillah) atfetmemeliyiz.

2. Allah tasavvuru onu yaratılmış olan her türlü nitelikten tenzih etmeli
 Rabbimiz yaratıcı olduğundan yarattığı hiçbir şeye benzememelidir, ki bu hem aklen hem de naklen sabit olmuş bir hakikattir. Bu bağlamda bu ilkeye ters düşen her türlü zannı, temelden reddetmeli, bugüne kadar bize Rabbimiz hakkında öğretilen bilgileri bu ilkenin süzgecinden geçirerek ıslah etmeliyiz. Kur’an’da geçen Rabbimiz ile ilgili haberleri de bu muhkem ilke doğrultusunda anlamalı, Kur’an dışında bize anlatılan haberleri de Kur’an’ın ölçüsünde değerlendirmeliyiz. Maalesef bugün İslam adına Allah’ın yarattıklarıyla aynı şey olduğuna inanan bir çok insan bulunmakta. Allah’ın bizzat kainatı bir tek insanın hatrı için yarattığına inananlardan tutun da, şerefli bir beşer olan Peygamberimizin (sav) ve onun soyunun Allah’tan ontolojik bir parça (Nurullah) olduğuna inanan kitleleri müşahade etmekteyiz. Rabbimizin Rabbliğini yani kainat tasarrufunu bir takım ölmüş ya da hayatta olan kişilerle paylaştığı/onlara havale ettiği inancı da "Doğru İslam", "İslam’ın ruhu", özü, irfan adıyla(!) ifade edilebilmekte...
Görülebilen, insan-insan ilişkisine indirgenebilen, bir Allah tasavvuru yaygın biçimde kitaplarımızda ve kültürümüzde maalesef bulunmaktadır. Antropomorfizm/Muşebbihe olarak tanımlanan Allah’ı bir insan gibi düşünme yanılgısı, Onu insanlara daha iyi anlatabilmek için verilen mecazi örnekleri lafzi anlamıyla anlamaya itmekte ve bu da sonuç olarak bulutlarda oturan, tahtından dünyayı yöneten göklerde krallık süren bir insantanrı figürünün/hayalinin “Allah” adına yaşatılmasına sebep olmaktadır. Diğer yandan hayata müdahalesi olmayan, mekanik bir saatçi “Tanrı” algısı da tarihselci, laik felsefi söylemlerce yaşatılmaktadır. İlkesiz, başına buyruk bir diktatör gibi davranabilen bu anlamda olgun/kamil olmayan bir Allah tasavvuruna iman etmemizi “Doğru İslam” olarak takdim edenlerin sayısı hiç te az değil...

3. İlahi Adalet’le tam tamına uyumlu olmalı
Yukarıda ifade ettiğimiz zaaflar, ciddiyetleri ölçüsünde hayata bakışımızı da şekillendirmekte elbette. Aklın ve Vahyin ölçüleri, Kur’an’ın muhkem ilkeleri, bize tam tamına taşların yerine oturduğu çelişkisiz bir öğreti sunarken, bu tutarlı öğretiden parça doğrular taşısa da farklı kombinezonlarla/tasarımlarla yeniden oluşturulmuş olan söylemler İlahi adaletten uzaklaşmış bir İlah tasavvurunu öğretiyorlar. Kullarına karşı adaleti olmayan, onlara haksız yere zulmeden, önce salih ameli zorunlu kılıp sonra sevdiği bazı kullarının “hamili kart yakınımdır” ricalarıyla kendi koyduğu kuralları çiğneyerek torpilcilik yapan bir “ilah” tasavvurunu İlahi adalete uyumunu test etmeden Doğru İslam olarak sunabiliyorlar...
Oysa Rabbimiz gayet net biçimde İlahi adaletin ilkelerini hem haber veriyor, hem de sınav alanı olan dünyamızın sonunda verilecek olan ceza ve mükafatı bu ilahi adalet ile anlamlı kılıyor.
Özgür irade sahibi olarak yarattığı insanın salih amel işlemesiyle kurtuluşa ulaşacağını ve cennetin, kazancının sonucu olacağını söylerken, dünyada da akli yasalarla uyumlu olanların mutlu, uyumlu olmayanların ise hüsran içinde olacağını haber veriyor. Verdiği bu haberler, aklın salim fıtratına sadık kalarak ulaşabileceği şeylerin hatırlatılmasından ibaret...
Hatırlatma (Zikir) İlahi adaletin salih ameli anlamlı kılmasından ibaret...
Ama herşeyin önceden bir senaryoda yazıldığını, hepimizin bizim olmayan hayatları zaten sonu belli olan bir filmde oynadığımızı söyleyenler aslında dünyada yapılan, İlahi adalete zıt olan adaletsizlikleri meşrulaştırıyorlar. Allah’tan değil kul’dan gelen şerrlerin, ihmallerin, suçların ört bas edilmesi için özellikle zalim devlet erki tarafından resmi ideolojiye dönüştürülen “kadercilik” İlahi adaletin insana hatırlattığı sorumluluklardan kaçması için üretilmiş bir kılıf aslında...

4. Ve İslami metinler olarak sunduğu “nass”lar hem tarihen hem içtutarlılık olarak %100 kesinlikte, çelişkisizlikte ve sağlamlıkta olmalı.
Peki doğru Kitap hangisi?
Bu konuya da gelecek yazımızda devam edelim...