Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Aşıları tekeline alan 10 ülkenin sorumluluğu!

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ile mücadele etmek için dünya çapında sıkı önlemler alınmaya başlamasının üzerinden bir yıl geçti. Bazı ülkeler kısıtlamalarını hafifletme ve normal hayata dönme yolunda adımlar attığını ya da önümüzdeki günlerde ve haftalarda atmaya başlayacağını duyuruyor. Kısıtlamaların aşama aşama kaldırılmasının nedeni, söz konusu ülkelerin kendi vatandaşlarını aşılama konusunda hatırı sayılır bir ilerleme kaydetmiş olmasıdır. Örneğin ABD bu hafta, aşı yaptıranların maske ve sosyal mesafe olmadan evlerde küçük gruplar halinde buluşabileceğini ve ayrıca hastalığa karşı en savunmasız olan gruplar arasında bulunmayanların, aileden olmaları şartıyla aşı yaptırmayan diğer kişileri de ziyaret edip misafifliğe kabul edebileceklerini duyurdu. Aşı yaptıranların enfekte bir kişiyle temas etmeleri halinde semptom göstermedikleri sürece karantinaya alınmaları veya test yaptırmaları da gerekmeyecek.
Diğer taraftan kısıtlamaları aşama aşama kaldırma planını açıklayan İngiltere planını uygulamaya bu hafta okulları açarak başladı. Zaruri olmayan mağazaların, kuaförlerin ve müzelerin 12 Nisan’da açılmasına izin verilecek. Daha sonra 17 Mayıs’ta stadyumlar, oteller ve sinema salonları açılacak, haziran ayında da sosyal ilişkiler üzerindeki kısıtlamalar neredeyse tamamen kaldırılacak.
Aslında Kovid-19 birçok toplumu parçalamaya ve ölü sayıları halen yüksek gelmeye devam ediyor. Kısıtlamaları kaldırmaya başladığını duyuran ülkelerin sayısı da halen az. Salgın zengin veya yoksul, kuzey veya güney ülkeleri arasında ayrım yapmadığı için başta dünyayı birlik olmaya sevk etmiş olabilir. Ancak aşılar bir kez daha dünyayı bölerek bize zenginler ile yoksullar arasındaki uçurumun ne kadar büyük olduğunu ve en nihayetinde ülkelerin refah düzeyini ve vatandaşlarının sağlık durumu ile rahat bir hayat sürmesini belirleyenin kaynak ve bilgi olduğunu hatırlattı.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre şu ana kadar dağıtılan aşıların yüzde 75’inden fazlası sadece küresel gayri safi hasılanın yaklaşık yüzde 60’ını oluşturan 10 zengin ülkeye giderken hiç aşı almayan ya da sağlık çalışanlarını veya Kovid-19’a yakalandığı takdirde ölme riski bulunan hasta ve yaşlıları aşılamak için bile yetmeyecek kadar az miktarda aşı alan 130 ülke var. Zengin ülkeler arasında sınırlı sayıdaki aşıların hepsini almak için başlayan hummalı yarış nedeniyle WHO gözetiminde başlatılan COVAX girişimi gibi küresel programlar kapsamında aşıların adil bir şekilde dağıtılmasına dikkat edileceğine dair geçmişte söylenenlerin hepsi içi boş sloganlara dönüştü. Bu durum müttefik ülkeler arasında bile gerginliklerin oluşmasına yol açtı. Aşı deneylerinin tüm aşamaları tamamlanmadan büyük ilaç şirketleriyle sözleşme yapmak için birbirleriyle yarışanlar ve fabrikaların ilk üretimlerinden en büyük miktarları elde edebilmek için çek defteri ya da baskı politikası uygulayanlar oldu.
İngiltere aralık ayında dünya üzerinde Kovid-19 aşısına izin veren ilk ülke olmak için hızlı davrandı. İlk dozları almak ve vatandaşlarını aşılama hızını artırmak için Pfizer-BioNTech aşısına kullanım izni verdi. Rekabet yüzünden İngiltere ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında tansiyon yükseldi. AB ülkeleri AstraZeneca şirketini yükümlülüklerini yerine getirmeyip anlaştığı miktarların teslimini geciktirmekle, Londra’ya öncelik vermekle suçladı.
Bu yarışın ve üretilen aşıların çoğunun belli başlı ülkelerde stoklanmasının bir sonucu olarak ABD Başkanı Joe Biden geçtiğimiz hafta bir açıklama yaparak elinde önümüzdeki mayıs ayının bitimine kadar tüm yetişkin ABD’lileri aşılamak için yeterli miktarda aşı olacağını duyurdu. Bu da Biden’ın önceden tahminde bulunduğu tarihten iki ay öncesine tekabül ediyor. Biden, yönetiminin “Savunma Üretim Yasası” uyarınca Johnson&Johnson şirketinin aşısının üretimini hızlandırmasına yardımcı olmak için gerekli bazı kaynakların teminini kolaylaştırmak ve tedarik sürecini gözlemlemeye katılmaları için Savunma Bakanlığı'ndan uzmanlar temin etmek üzere adımlar attığını söyledi. Biden yönetimi ayrıca Johnson&Johnson ve ABD merkezli rakip ilaç firması Merck arasında anlaşma yapılmasını da denetledi. Anlaşmaya göre Merck, Johnson&Johnson’ın aşısının üretim miktarını artırmak amacıyla kendi tesislerinde üretime destek verecek.
Bu hızla ABD’nin elinde, tüm yetişkin vatandaşlarını aşıladıktan sonra bile büyük miktarda aşı kalacak. Biden yönetimi, Pfizer ve Moderna aşılarından 600 milyon doz satın almak için bir sözleşme imzaladı. Aşıların önümüzdeki temmuz ayına kadar teslim edilmesi bekleniyor. ABD aynı zamanda Johnson&Johnson aşısından da 87 milyon doz alacak. Bu da ABD'nin ihtiyacından çok daha fazlasına sahip olacağı anlamına geliyor. Peki, o zaman ne olacak?
ABD yönetimi acil durumlar için belli bir miktarda aşı depolasa bile, en nihayetinde aşıların belli bir geçerlilik süresi olduğu için ihtiyaç sahibi diğer ülkelere satarak veya bağışlayarak fazlalarını elinden çıkaracaktır. Beyaz Saray Sözcüsü, ABD’nin vatandaşlarının aşılamasını başarıyla tamamladıktan sonra, dünyadaki tüm insanları aşılamanın öneminin farkında olduğu için kalanları ne şekilde elinden çıkaracağını gözden geçireceğini söyledi.
Bilim adamları Kovid-19 dünyanın her yerinde kontrol altına alınmazsa hiçbir ülkenin güvende olmayacağını vurguluyor. Hatırlatmaya gerek varsa; Brezilya’daki mutasyona uğramış Kovid-19 türü, virüs ne kadar yayılırsa daha tehlikeli türlerin ortaya çıkma şansının da o kadar yüksek olduğu konusunda bir uyarı niteliğindeydi. İngiltere ve Güney Afrika’da daha hızlı yayılabilen mutasyona uğramış Kovid-19 türlerinden sonra Brezilya’da da daha önce enfekte olup iyileşerek bağışıklık kazananları bile enfekte ettiği söylenen ya da böyle olduğu varsayılan yeni bir tür ortaya çıktı.
Her ülkenin, başkalarını düşünmeden önce kendi vatandaşlarını aşılamak için kaynaklarını ve güçlerini kullanması anlaşılabilir. Ancak güçlü ülkelerin normal hayata dönebileceklerini, ekonomilerini yeniden harekete geçirebileceklerini, dünyanın geri kalanına uluslararası veya ikili dayanışma programları kapsamında veya düşük fiyatlara aşı almaları için yardım etme konusunu ağırdan alabileceklerini düşünmesi korkunç bir hata olur. Virüs herhangi bir yerde varlığını sürdürdüğü sürece, ulaşım araçları ile insanların ve malların dolaşımı sayesinde birbirine bağlı ve iç içe geçmiş bir dünyada bir yerden başka bir yere hareket edebilir ve mutasyona uğrayabilir. Sağlık riskinin yanı sıra dünyanın geri kalanının aşılanmaması, ekonomik canlanmanın istenildiği gibi sağlanamayacağı anlamına geliyor.
Uluslararası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayınlanan bir araştırma, dünya üzerindeki yoksul ülkelerin aşılanmamasının -ki bunlar çoğunlukta-, zengin ülkeleri ekonomik ve ticari faaliyetlerden gelecek yaklaşık dört buçuk trilyon gelirden mahrum bırakacağını ortaya koydu.
Bazı tahminlere göre gelişmekte olan ülkeler ile yoksul ülkeler tüm aşı ihtiyaçlarını 2023 yılının ortasından önce alamayabilir. Bu bir felakettir. Çünkü gecikme dünyaya pahalıya patlayacak. Bazı güçlü ülkelerin inisiyatif alıp aşıların dünyadaki yoksul ülkelere ulaşımını hızlandırmak için COVAX girişimini desteklemeye öncülük etmesi umut ediliyor. Ancak bu sadece maddi destekle sağlanabilecek bir şey değil. Biden yönetiminin Johnson&Johnson ve Merck şirketleri ile birlikte yaptığı gibi üretici firmalara ilaç ortaklıkları ile üretim dairelerini genişletmeleri için baskı yapılması gerekiyor. Hiç şüphesiz Kovid-19 salgını bizlere iletişimin artması, ulaşımın hızlanması ve zengin ile yoksul ülkeler arasındaki uçurumun derinleşmesiyle birlikte gittikçe tehlikeli bir hal alan virüslerle mücadele etmek için uluslararası bir mekanizma kurulmasının önemini hatırlattı.