Vahdettin İnce
Yazar
TT

Newroz gelmiş neyime/Kan damlar yüreğime

Oturup şöyle coşkulu, börtü böcekli, çiçekli, ağaçlı, ateşli, halaylı bir newroz yazısı yazmak istedim. Kürtlerden Uygurlara, Türklerden Farslara, Kırgızlardan Taciklere… kadar kutlanan bu bayramın çocukluğumdan kalan anılarını paylaşmak istedim. Newroz ateşinin üzerinden atlarken geride bıraktığımız kışla birlikte hüzünleri de geride bıraktığımızı hatırlatmak istedim. Ama Kürtlerden Uygurlara, Suriyelilerden Libyalılara, Iraklılardan Yemenlilere… kadar öyle acılar sökün etti ki boğazıma düğümlendi bütün kelimeler. Sağım Halepçe, solum Enfal, önüm Alan Kurdî, ardım Çin-i Maçin’de Uygur ölüm kampları…Newroz gelmiş ama “hazan ağlar baharımda” dedim. Geçmişin coşkulu newrozlarının tatlı anıları beni teselli edemezdi, “teselliden nasibim yok”tu çünkü. Newrozun ateşi bile bunca kederi, bunca acıyı yakamazdı.
O kadar çok acı var ki hangi birine yanayım diyesi geliyor insanın. Suriye iç savaşı onuncu yılını geride bırakmış. Yani tam tamına on yıldır çocuklar bombaların altında parçalanarak can veriyor. Gencecik bedenler kardeş (evet kardeş) kurşunuyla toprağa düşüyor. Kadınlar dul, evlatsız, babasız kalıyor. Başka diyarlara kaçmak zorunda kalıyorlar. O başka diyarlarda densiz, alçak ırkçıların şiddetine maruz kalıyorlar. On yıl… Dile kolay. Tam tamına ölümle dolup taşan bir on yıl… Bir o kadar yıldır benzeri bir savaş  Yemen’de de sürüyor. Yine çocukların narin bedenleri cehennem alevi topların hedefi oluyor. Yine kadınlar dul, yine babalar evlatsız, yine evlatlar babasız kalıyor. Libya aynı şekilde. Irak hala kanıyor. Nereye el atsan elinde kalıyor. Türkiye’de kırk sene oldu, kan, gözyaşı, acı, ölüm var. Her taraf ölüm zulası.
Birinci dünya savaşından sonra peyderpey çekilen emperyalistler her tarafa mayın döşemişler adeta. Haritaları, şifreleri ellerinde günü gelince birer birer patlatıyorlar mayınları. Havada uçuşan kollarımız, bacaklarımız hayatlarımız. Newrozları zehir ediyorlar.
Tabiatın baharı newroz gelmiş. Kalın bir kar örtüsünün altından başını yeniden çıkarmış çemen. Bütün varlık coşkun bir hayatla buluşmuş. Ama tabiatın bir parçası olan insanın yüzünde ise bu coşkudan eser yok. Çünkü yukarıda saydığım ve sayamadığım nice acılar yüzünden yüz yıllardır coşkuyu unutmuş bir bölgeyiz. Ölümcül bir kederin kıskacındayız, bizi diriltecek bahar henüz gelmedi, belki de gelmeyecek. Yüzümüze inen kalın keder perdesi belki de bunu hissettiğimizdendir.
Dağın, taşın, nehrin, vadinin, ovanın, böceğin, kuşun, bütün canlıların ve insanın ortaklaştığı diriliş bayramı Newrozdur oysa. Coşmaz mı insan. Ama işte, kaç yıllardır bu bayramın insan yanı eksiktir ne yazık ki. Newrozda kardeşleşen bütün milletler derin bir acı içinde oldukları için kimsenin aklına bayram gelmiyor bile.
Barışı ikame edecek geleceğin nesilleri Newrozunuz kutlu olsun.
Nivşên dahatû ên aşitiyê berpa bikin Newroza we pîroz be.