Hazım Sağıye
TT

Suriye ve daima yasaklanan tarih

Suriyeliler bugünlerde devrimlerinin onuncu yıl dönümünü kutluyorlar. Uzun bir ‘sonsuzluk’ olduğunu düşündükleri bir rejime karşı, ancak bir rejimden daha fazlasına karşı başlattıkları ayaklanmalarını kutluyorlar. Devrim, birçok meseleyi mihenge vuran köklü bir proje olarak başlamıştı: Devrimcilerin vatanseverliklerine saldırı olarak gördükleri ülkenin bayrağı, pek çok kişinin Arap kelimesinin Suriyeli kelimesinin önüne geçtiği ve nüfusun önemli bir kesimi olan Kürtlere kimlikleri dışında bir ulusal kimlik dayatılması nedeniyle ülkenin adı mihenge vuruldu. Elbette ki Suriyeliler, birçok meseleye karşı ayaklandılar: Ülke içinde köleleştiren ve bölgenin yıkımına aktif katkıda bulunan baskı, eşitsizlik, yoksulluk ve işsizlikten başka bir şey üretmeyen sığ bir ekonomi, güvenilir bir bilim üretmeyen bir eğitim…
Bu ve diğer birçok anlamda devrim; çok sayıda temel hatayı kökten düzeltme girişimi olarak başladı.
İki yerden birleşen iki kök, Suriyelilerin ödediği ve halen ödemekte olduğu muazzam bedeli açıklıyor.
Bununla birlikte geniş çapta yayılan ve Arap siyasi kültürünün sembolleri arasında sayılan hikâyeye göre komplo kara bulutu ‘Esed Suriye’si üzerine çökene kadar ülkenin semaları tam bir berraklığa sahipti. Bu, Suriyeli olsun olmasın birçok ajanın karıştığı bir Batı-Arap komplosuydu.
1963 yılından bu yana siyasi yaşamda bir kesinti olmadı. Sanki 1982 yılında Hama Katliamı yaşanmadı. Hafız Esed, oğlu iktidar ve halkı miras almadan önce 30 yıl boyunca hüküm sürmedi. Suriye, onu dünyanın en güvenli ve baskıcı ülkelerinden biri yapan zindanlarla dolmadı. Ekonomileri nedeniyle sınır dışı edilen Suriyeliler, yurt dışında çalışmak için göç etmediler ve son derece sefil koşullarda yaşamadılar. Bu uzun süreli sistem, aileye ve mezhepçiliğe eşi görülmemiş bir bağlılıkla sonuçlanmadı. Esad ordusu ve istihbarat servisleri bugün 16’ıncı kuruluş yıl dönümünü kutlayan halk referandumunda Lübnan'dan ihraç edilmedi. Suriyeliler dünyadan tecritte uzun süre yaşamadılar, bilimsel ve teknik başarılarına katılımlarından mahrum kalmadılar...
Bunlar içte yoktu; yalnızca dış komplo vardı. Komploya yanıt olarak, barışçıl, vatansever bir rejim, halkına sevgiden başka bir şey taşımayan, dörtte birini yurt dışına, dörtte birini de ülke içinde evlerini terk etmeye, her taraftan ordular getirmeye ve Suriyelilere karşı varil, kimyasal silah, öldürme ve imha araçları kullanmaya zorlandı.
Yukarıda bahsedilen anlatı, bir kez daha nasıl bir geçmişimiz olmadığını söylüyor. Bu anlatı toprağa gömülmedikçe bir tarihimiz olamaz. Her zaman vebayı andıran lanet bir olay vardır. İyilikten başka hiçbir şey yapmayan bir liderlik altında iyi uygulamalara odaklanmışken zaman zaman bize saldırır...
Bu hikayedeki korkunç Suriye dönemi, bilinen tüm gasp biçimlerini aşıyor. Hiçbir şekilde yeni değil. Bu yüzden komplo, neden olmaksızın her zaman bize saldırır. Bu yüzden topraklarımızı bizden çalar, aramızda bir iç savaşa neden olur veya bizi hoş olmayan bir duruma sürükler. Bunu Lübnan'da, Irak'ta, Filistin'de, eli uzandığı her yerde yapıyor ve eli de uzun...
Bu teorinin ilk ihmali içerideydi. Onların ışığında, bizler içsel olmayan insanlarmışız gibi görünürüz: Politik, ekonomik veya kültürel tarihimiz yok. Dışarıda sadece yorulmak bilmeyen pusu var.
Bu içeriden öğrenen inkâr teorisi, herhangi bir ilintisiz bilincin,belirli çıkar ve faydaların ürünü olabilir. Genellikle de her ikisinin sonucudur.
Bununla birlikte mesele ne olursa olsun, dikkate değer çağrışımları vardır: Bir yandan işinden, diğer yandan da kendi dilini konuşan ve beyan ettiği gibi savunan iktidar partisinin çalışmalarından utanır. Kendini hor görür. Ona göre biz, komplocuların yapıp şekil verdiği bir hamura daha yakınız. Daha sonra müdahaleye karşı tek rolümüz buna direnmekti. Böylece, komployu bir süre için yeneriz, ardından dışarısı tekrar komplo kurmak için gücünü toplar. Böylece direnişi sürdürürüz ve Allah bir şey murat edene kadar da bu böyle devam eder.
Her durumda, bu teori, şanlı bir savaş tarihi olarak çizilen bazı hurafe ve efsaneler dışında, bir tarih yapmak veya bir tarih yazmaktan acizdir. Gerçek tarih yurt dışında, üniversitelerde ve araştırma merkezlerinde yazılıyor. Bu, dürüst rejim tarafından terk edilen ülkelerimizden yabancı uzmanlar, gazeteciler ve mülteciler tarafından gerçekleştirilen bir görevdir. Bahsi geçen teorinin savunucuları buna şöyle yanıt veriyorlar: Bu Oryantalizmdir. Başka araçlarla komployu sürdüren oryantalizm lanetlenmiştir.
Aslında bu teorinin yaptığını tamamlayan tek gerçek şudur: Suriyelileri kurşunlarla öldürdükten sonra ‘fikirlerle’ d öldürmektir.