Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

İran ve vatanı yabancılara satanlar

İran’ın on yıllardır başa sarıp tekrar ettiği kaset; bölgedeki yabancı karşıtlığı sona erdi. Veliyy-i Fakih anlaşmasının başlarında görülmeye başlayan, İran ve büyük devletler arasındaki anlaşmazlığın sloganı  “Ne Doğu Ne Batı Tek Yol İslam Cumhuriyeti” sözü hükmünü kaybetti.
Bütün bunlar İran’ın 25 yıl sürecek olan Çin ile “stratejik” yardımlaşma anlaşmasının imzalanmasının bildirilmesi ardından gerçekleşti. Bu anlaşmanın maddelerinin çoğu gizli.
Anlaşma maddelerini düzenleyenin İran rejiminin lideri Hamaney olduğu söyleniyor ve bunlar nükleer anlaşmanın uygulamaya geçmesinden birkaç gün sonra gerçekleşiyor. Bu belge ikili, bölgesel ve uluslararası alanlarda Çin-İran işbirliğine yönelik eylem planı içeriyor. Aynı zamanda anlaşmada İran’ın bölgedeki yabancı varlığına karşı slogan döneminin resmi açıdan bitirecek savunma ve güvenlik alanlarında maddeler bulunuyor.
Humeyni devriminden ve “Ne Doğu Ne Batı Tek Yol İslam Cumhuriyeti” sloganından bu yana bölgemizde yabancı güçlerin varlığının ana sebebi Tahran’ın kendisidir. Ancak bugün Çin-İran anlaşmasıyla bu içi boş kasetten kurtulduk.
İran, topraklarında Çin birliklerinin varlığını inkâr etse de bu ne bölge için ne de “Vatanı Satanlar” başlıklı Hashtag açıp, Çin ile imzalanan yardım anlaşmasını eleştiren İranlılar için hiç de inandırıcı değil.
Çoğu İranlı bu anlaşmayı 19. Yüzyılın ilk yarısında Rusya ile imzaladıkları ve İran’ın kuzeybatısındaki İrvan ve Nahçıvan bölgelerini teslim etmesiyle sonuçlanan, gümrük vergilerinden muafiyet ve ekonomik ayrıcalıklar dışında İran yakın tarihinin en kötü olayı olarak nitelendirilen Türkmençay anlaşmasının tekrarı olarak görüyor. Şimdiki soruysa şu: Bu anlaşma ne anlama geliyor? Çin-İran zaferini mi yoksa Tahran’ın zayflığını mı gösteriyor? Tabii ki de Tahran’ın zayıflığını ve kendisini kurtarmayı temin eden bir güce muhtaç olduğunu gösteriyor ve sahte propagandanın ardından dört Arap başkent arasından Tahran kazanan taraf ilan ediliyor.
Şimdiki ana manşet İran’ın bölgedeki durumu için Çin’den yardım veya silah desteği istemeyip aksine İran içinde destek istemesi. Değerli okuyucum her şey zıddıyla bilindiği için durumu şu şekilde düşünebilirsin; Suudi Arabistan vizyonuyla geleceğine yön verirken, Çin İran’ın geleceğine ve vizyonuna yön veriyor. Fark çok büyük.
Peki, bu Amerikalılar ve Batı için ne anlama geliyor? Mesaj açık ve Amerika yönetimine hitap ediyor.
Bu nedenle Washington’un İran’a büyük yaptırımlar uygulamaya devam etmesi ve daha da fazla baskı yapması gerekiyor.
İşte o zaman İran müzakere masasına şartlarla değil tavizlerle gelecek.
Çin-İran anlaşması Tahran’ın zayıflığını gösteriyor ve daha fazla baskı uygulamayı gerektiriyor. Aynı zamanda Irak, Yemen, Suriye ve Lübnan’da, İran’ın hem İstihbarat hem de askeri açıdan kontrol edilmesini gerekli kılıyor. İşte o zaman Batı İran’a en düşük bedelle sahip olacak.
Çin-İran anlaşması Tahran’ın büyük bir sıkıntıda olduğu anlamına geliyor. Bölgedeki müttefiklerle azami baskı, istihbarat ve ekonomik çalışmalar devam ederse İran ya boyun eğer ya da kaybeder. Bu parmak ısırtan bir savaş ve bölgemizde iyi niyet gösterenler önce kaybeder. Bu topraklar kan ve yıkım bölgesidir, baharat satışı ve komisyonculuk bölgesi değil.
Bu nedenle, bölgemizde yozlaşmış İran sloganlarının yok olmasıyla, İran halkının uyandığı gibi Batının da İran’a karşı bir defa da olsa uyanması gerekir.