Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Hartum'daki hükümete kanlı bir mesaj!

Sudan Geçiş Hükümeti ile bir dizi silahlı grup arasında geçtiğimiz ekim ayında barış anlaşması imzalandığında insanlar, bunun ülke içerisinde işleri yoluna koymak ve Sudan'ın kendisini uzun süredir çevreleyen ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlarla başa çıkabilmesi için istikrarı sağlamak amacıyla devrimden sonra atılması gereken başlıca adımlardan biri olduğu için anlaşmayı coşkuyla karşıladı. Ancak Batı Darfur eyaletinin başkenti el-Cuneyna’da bu hafta yaklaşık 68 kişinin hayatını kaybettiği ve 150’den fazla kişinin de yaralandığı kanlı olaylar, anlaşmanın kağıt üzerinde mi kalacağını yoksa Sudan’ı sıkıntıya sokan ve bağımsızlığından ya da belki de daha önceden beri istikrarını tehdit eden sorunlar için zorlu çözümlere kapı mı aralayacağını belirleyecek olan pek çok sıkıntı ve engelin barışın önünde durduğuna dair yeni bir hatırlatma niteliğindeydi.
Bu barış anlaşması imzalandığından beri Darfur’da yaşanan ilk olaylar değildi. Zira el-Cuneyna, geçtiğimiz ocak ayında yaklaşık 130 kişinin öldürüldüğü kanlı olaylara sahne olmuştu. Bu hafta yaşanan olaylarda olduğu gibi Ocak ayı olaylarında da kıvılcıma sebep olan şey bireysel küçük çatışmalardı ancak çok geçmeden olay geniş çaplı kanlı kabile çatışmalarına evrilmişti. Güvenlik durumunun kırılganlığı ile birlikte bu çatışmaların sürmesi ve silahların yaygınlaşmasının en nihayetinde barış anlaşmasını tehdit edecek şekilde kaosa yol açacağına ve silahlı hareketlerin artmasıyla birlikte bu kez kaosun etkilerinin Hartum'a kadar uzanacağına yönelik ciddi endişeler var. Hartum’daki silahlı hareketlerden birinin iki grubu arasında yaşanan çatışmalar, çoğu kişinin mahallelerde ve sivil yerleşim yerlerinde bu silahlı hareketlerin unsurları arasında daha geniş çaplı çatışmaların çıkma ihtimaline ilişkin endişelerini artırmış olabilir. Hatta barışı bozan gelişmeler ve güç anlaşmazlıkları nedeniyle sürtüşmeler yaşanırsa ordu ile silahı gruplar arasında çatışma çıkma ihtimaline ilişkin endişe hakim.
İnsanların silahlı hareketlere mensup güçlerin durumun kontrol altına alınması, silahların toplanması ve sınırların korunması konusunda düzenli askerlere yardım etmek için Darfur’da olmak yerine neden Hartum'da olduğunu sorma hakkı var. Kotalar, mevkilerin dağılımı ve ayrıcalıklarla birlikte Darfur’da ve çatışmalardan muzdarip tüm bölgelerde vatandaşların arzuladığı güvenlik ve istikrar sağlanmadan barışa ulaşılamayacak.
Bu yılın başında Birleşmiş Milletler-Afrika Birliği Darfur Misyonu’nun (UNAMID) çekilmesinin ardından hükümet, Darfur'a barış anlaşmasını imzalayan silahlı kuvvetler, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ve silahlı hareketlerden oluşan yeni bir ortak güç göndereceğini söylemişti. Juba Anlaşması, sivilleri ve yerlerinden edilenlerin kamplarını korumak ve çatışmalara tanık olan bölgelerde emniyeti sağlamak için 12 bin kişilik bir askeri güç kurulmasını öngörüyor. Ancak henüz böyle bir güç oluşturulmadı ve bunun sebebi güvenlik düzenlemelerinin geri kalanını geciktiren sebepler ile aynı olabilir.
Güvenlik düzenlemelerinin, barış anlaşmasının sahada uygulanmasının en zor ve en önemli kısmı olacağı başından beri aşikardı. Bu düzenlemeler arasında silahlı kuvvetlerin yeniden yapılandırılması, silahlı hareketlere mensup savaşçıların düzenli orduya dahil edilmesi, dahil edilmeyenlerin terhis edilip kendilerine başka iş fırsatları sunulması ya da tazminat sağlanması yer alıyor. Ancak altı ay geçmesine rağmen, bu karmaşık süreç henüz başlatılmadı. Sudan Geçiş Hükümeti'nin askeri kanadı barış anlaşmasını imzalamayan en büyük iki hareketi dahil etmek için bekliyor olabilir. Böylece silahlı kuvvetlerin yeniden yapılandırılıp silahlı hareketlere mensup savaşçıların orduya dahil edilme süreci parça parça yapılmak yerine bir kerede yapılmış olacak. Zira parça parça yapılması orduyu ve düzenli yapısını bozabilir.
Juba Barış Anlaşması’nı çoğu taraf imzalamış olsa da Abdulvahid Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi (SLM/AM) ve Abdulaziz el-Hulu liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) gibi iki en büyük hareket anlaşmayı imzalamadı. İki hareketin Geçiş Hükümeti’ni temsilen Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ile el-Hulu arasında son İlkeler Bildirgesi'nin imzalanmasından ötürü yakında anlaşmaya katılacakları düşünülüyor. Anlaşmanın dışında kalan küçük silahlı hareketler de var. Sivil gruplar bu duruma şüpheyle yaklaşıp seslerinin duyulmadığını ve anlaşmaya katılanların bir kısmının yaşadıkları birçok ihlal ve zulümden sorumlu olduğunu söylüyor. Birçok bölünme yaşanması, çıkarların farklılaşması ve bazılarının silahları ganimet toplayıp mevki ve ayrıcalık kazanma aracı olarak görmesi sonucunda silahlı hareketlerin fazlalaşması iç savaşın getirilerinden birisi. Her barış anlaşmasının ardından, imza atan hareketlerin bölünerek bizim için kendi talepleri ve emelleri ile yeni hareketler oluşturmasına şaşıyoruz. Ülkenin güney kısmının ayrılmasından sonra, SPLM’nin içinden başka bir hareket doğdu ve SPLM’nin sonuna “kuzey” ibaresini ekledi. Bu hareket de Darfur hareketlerinde olduğu gibi gruplara bölündü. Kötü olan şey Burhan ve el-Hulu arasında son İlkeler Bildirgesi’nin imzalanmasıyla birlikte ilk kez SPLM’nin içerisinden Muhammed Yusuf başkanlığında yeni bir hareketin doğduğunu duymamız oldu. Yusuf kendisini hükümet kontrolündeki veya kurtarılmamış bölgelerdeki hareketin lideri olarak tanıttı.
Bu karışıklıkların dışında hükümetin el-Hulu ve Abdulvahid liderliğindeki hareketlerle anlaşma yapması zaman alabilir. Darfur’da kaçışların artacağı ve güvenlik sözleşmesinin tamamen bozulacağına yönelik endişeler yüzünden Juba Anlaşması’nda yer alan güvenlik düzenlemelerinin bekletilmesi mümkün değil. Bazı kabile unsurları ile bölgede silahların korkutucu derecede yayılması ışığında meseleleri kızıştırmak isteyen iç ve dış taraflar arasında tansiyon yükseliyor. Bu Hartum başta olmak üzere diğer bölgelerde görülmeye başlandı.
Bugün Darfur’da 17 yıldır devam eden savaşla birlikte komşu ülkelerden, gerek Çad gerekse Libya’dan giren hafif ve ağır çok sayıda silah bulunuyor. Darfur hareketleri, Libya’daki çatışma tarafları tarafından para karşılığında silahlandırıldığından beri yıllardır bu ülkelerde çatışmalara katılıyor. Bu hafta el-Cuneyna olaylarının ardından yayınlanan videolardan birinde gözaltına alınanlardan biri saldırıdan önce Çad’da toplandıklarını ve komutanlarının kendilerini buradan getirdiğini itiraf etti. Bu, savaşçıların konuşlanması ve kabilelerin çatışması ışığında, kötü durumu ve sınırda gizlenen tehlikeleri gösteriyor.
Güvenlik düzenlemelerinin uygulanmasının hızlandırılması zorunlu silah toplama sürecine, silahlı kuvvetlerin yeniden yapılandırılmasına ve demokrasiye ve anayasaya bağlı, görevi ülkeyi korumak olan tek bir ulusal ordunun kurulmasına yardımcı olacak. Böylece silahlar yalnızca tek bir tarafta yani düzenli kuvvetlerde toplanmış olacak.
El-Cuneyna’da yaşanan olaylar, Sudan devriminin sloganlarından biri olan barış dosyasındaki adımların hızlandırılması gerektiğine dair hükümeti uyaran kanlı bir mesaj niteliğindeydi. Herhangi bir gecikme, anlaşmayı bozabilecek ve demokratik geçişi tehdit edebilecek daha fazla kaosa yol açmakla kalmayarak Sudan’ı sınırların içinde ve dışında birçok sorunla kuşatacak.