Memun Fendi
TT

Libya'da soykırım ve sömürgeciliğin gizli tarihi

Libya’nın güneyindeki Vaddan şehrinde doğan dostumuz Dr. Ali Abdullatif Ahmida, 2020 yılında “Genocide in Libya: Shar, a Hidden Colonial History” (Libya'da Soykırım ve Sömürgeciliğin Gizli Tarihi) adlı kitabını yayınladı. Bu kitap ile dünyaya, özellikle sistemik şiddet ve soykırım konularında sömürgeciliğin şiddet tarihinin nasıl okunacağına dair etik ve bilimsel bir duruş sundu. Kitap sadece Libyalılar için değil, sömürgeci şiddete maruz kalmış herkes için okumaya değer. Kitapta yeni olan, Avrupalıların Avrupa'da olanlara bakış açısı ile dışında olanlar hakkında sessiz kalması arasındaki farkı bize göstermesi. Holokost ve Avrupa'daki kamplarda Yahudilerin maruz kaldığı soykırım, Avrupa'da olduğu için her zaman gündemde oldu. Faşist İtalyan sömürgeciliğinin Libya'da kurduğu 16 soykırım kampına gelince, bu konuda pek bir şey bilmiyoruz. Avrupa’da (insanlık dünyası) olup biten ile dışında olup biten bir değil. Bu nedenle sessiz kalınanlar bugünkü kadar büyük ve belki de daha şiddetli.
Araplar, Libya direnişini mücahit Ömer el-Muhtar’ın şahsında ve halka açık sahnelenen infazıyla tanıdılar.
Faşistler bu aleni tedhiş yoluyla direniş ruhunu öldürmeyi amaçlamışlardı. Ömer Muhtar’ın infazı hadisesi, Libya ile ilgili hayal gücümüzün büyük bir bölümünü kapladı. Bu bize sunduğu aydınlanma kadar tek bir olaya sembolik olarak odaklanmamıza, Ömer Muhtar'ın olmadığı diğer 15 soykırım kampında yaşanan olayları unutmamıza ve ihmal etmemize yol açtı.
Kitabın alt başlığında, Dr. Ahmida, kurbanlarının sayısı 100 binden fazla çocuk kadın ve erkek Libyalıya ulaşan faşist sömürgeciliğin kötücül doğasının altını çizmek için Arapça "Şar" yani şer-kötülük kelimesinin varlığında ısrar ediyor. Bu, gerçekten korkunç bir kötülüktü ve faşist İtalyan uygulamalarının ayrılmaz bir parçasıydı.
Dr. Ahmida kitabında kötü İtalyan kamplarından sağ kurtulanların izini sürüyor ve yazı, şiir ve o uzak, kötülük dolu İtalyan geçmişini kurbanların sesiyle hatırlatan kişisel röportajlarla tanıklıklarını kaydediyor. Aramızda yaşayan insanların sesiyle cisim buluşunu görmemiz için bu geçmişi hayata döndürüyor.
Kitabın canlandırmaya çalıştığı gizli tarih, Hitler Almanyası'nın tarihinden, Yahudilerin imha edildiği kamplardan ve Hitler rejiminin tüm kirli çamaşır ve suçlarının ifşa edildiği Nürnberg mahkemeleri aracılığıyla Avrupa ​​ve dünyaya açıklanması yönteminden farklı bir tarih. Libya'da mesele farklıydı. İfşa yerine karartma vardı.
İtalyan faşizmi, İtalya'nın Soğuk Savaş ve ardından komünizme karşı mücadeledeki rolüyle ilgili nedenlerden ötürü yargılanmaktan kurtuldu. Ancak İtalya’nın uluslararası yargılamadan kurtulmasını sağlayan esas neden, şiddeti Avrupa dışında, Afrika’da uygulamasıydı.
Bu şiddet uygulamalarının en çirkini de Libya’da yaşanmıştı. Bu bize Avrupa'nın kötülüğe bakış açısının kriterleri hakkında çok şey anlatıyor. Avrupa'da insanların başına gelenler tartışılmaya değer, ama Avrupa dışında daha aşağı mertebede (onlara göre) insanların başına gelenler önemli değil ve bu konuda sessiz kalınmalı. Avrupa'nın Libya'daki soykırıma ilişkin sessizliği, Batı akademisi içinde bile var olan bu Avrupa zihniyetini ortaya koyuyor. Dr. Ali Ahmida'nın kitabının önemi, gizli olanı ortaya çıkarması, bunu ortaya çıkarmak ve her türlü tartışma karşısında ayakta kalacak titiz bir bilimsel analize tabi tutmak için yeni bir metodolojik yaklaşım sunması.
Dr. Ahmida'nın kitabı şu ana kadar ABD akademi dünyasında ve Yale Üniversitesi'nden Prof. Dr. James C. Scott ve diğerleri gibi çok saygı duyduğum profesörler arasında ciddi bir tartışma başlattı. Umarım kitap Arap dünyasındaki tarih ve beşeri bilimler profesörlerinden de aynı ilgiyi görür.
Dr. Ahmida’nın kitabı yalnızca Avrupa tarihine değil, Arap dünyasındaki bağımsızlık sonrası devletlere ve geçmişi ele alma yöntemlerine de meydan okuyor. Kaddafi’nin büyük bir pazarlığın bir parçası olarak, yaşanan diğer suçları ikinci plana itmek için Ömer Muhtar gibi figürleri nasıl kullandığını, yerli faşizmini üretmek için nasıl İtalyan faşizminden ilham aldığını ifşa ediyor.
Kitabın ortaya attığı sorular, konusu kadar önemli olabilir. Ancak, İtalyanların Libya'ya aşıladığı kötülüktür ve modern Libya'nın karşı karşıya olduğu meydan okuma, yeni sisteminde kötülüklerin filizlenmemesi için tohumlarını yakarak bu kötü ağacı kökünden söküp atmaktır.
Güney Libya’nın/Fizan’ın yetiştirdiği akademisyen Ahmida, ABD’deki New England Üniversitesi'nde siyaset bilimi bölümünün başkanı olarak görev yapıyor ve konumu aracılığıyla, bölgemizdeki en korkunç sömürgecilik türlerinden birinin unutulmuş hatıralarını sessizce gençlerin zihnine kazıyor. Yabancılar gibi gençlerimizin de kendi tarihlerini bilmelerine ne kadar ihtiyacımız var.