Sevsen Ebtah
Gazeteci ve yazar. Lübnan Üniversitesi'nde Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü Profesörü
TT

Yeşil dönem

Dünyaca ünlü bir mobilya şirketi, ABD Başkanı Joe Biden tarafından yapılan iklim zirvesi çağrısıyla ile eş zamanlı olarak zehirli gaz emisyonlarının azaltılmasına katkıda bulunmak için bir milyar euro bağışta bulundu. Bu, bir markanın salgın döneminde popülaritesini artırması için yapabileceği en iyi reklamdır. Aynı şekilde dünyada çevreyi en çok kirleten şirketler arasında olmakla suçlanan gazlı içecekler üreten bir şirket de bu meblağdan daha fazlasını bağışladı. Zamanla bu şirketin aleni bir şekilde cömertçe ödeme yaptığı ancak gizliden gizliye çevreye zarar vermeye devam ettiği ortaya çıktı. Tabii bu durum bir istisna değil. Zira 1992’de düzenlenen Rio Konferansı sonrasında 197 ülkenin imzasını taşıyan küresel bir anlaşma yapıldı. Ardı ardına taahhütler geldi, toplantılar düzenlendi ve ses getiren konuşmalar yapıldı. Ancak vahşilik artıyor ve yıkıcı taraflar da halen aynı: ABD, Çin ve Avrupa Birliği (AB). Dünyanın geri kalanı, bu tarafların dünyaya verdiği zararın yanına dahi yaklaşamıyor. Dikkatlice bakarsak en samimi ülkelerde hoyratlığın, aşırı tüketimin, dağlara verilen zararın, denizlerin ve yeraltı sularının kirletilmesinin ve atık birikimi seviyesinin arttığını görürüz. Daha da kötüsü, standartlara uyan ülkelerin getirdiği çevresel tedbirlerden sıyrılmak isteyen şirketler, fabrikalarını daha yoksul ve daha az bilinçli ülkelere taşıyor. En nihayetinde sonuç aynı. Zira Avrupa, Afrika veya Amerika Kıtası tarafından Atlantik kıyılarına atılan tonlarca plastik, suyun hareketi nedeniyle herkes için felaket olacaktır.
İklim hakkında konuşmak hiçbir zaman bugünkü kadar ciddi bir mesele olmamıştı. İnsanlık, İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinden bu yana suçlarının boyutuna bakmaksızın kader iplerinin elinde olduğunu düşünüyor. Ancak dünyayı gafil avlayan, 3 milyon insanın canını alan ve halen de önlenemeyen ölümcül salgına bakarsak bazı farkındalıkların yeniden kazanılması için bir şok meydana gelmesinin yeterli olduğunu görüyoruz.
Geçen yüzyılın sonunda çevre dostu parti gruplarının, içinde yaşadığımız dünyadan değil de sanki başka bir gezegenden bahsettiklerine şahit oluyorduk. Zaman geçtikçe bütün siyasi partilerin kitlelerin gönlünü kazanmak için yeşil yanlısı olarak süslenmesi gerekiyordu. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın çevre felaketlerini bir tür hayal ürünü olarak gördüğü ve daha sonra Paris İklim Anlaşması’ndan geri çekildiği 2019 New York İklim Zirvesi’nin zayıflığı ile bugün başta Çin olmak üzere birçok ülke liderinin iyi niyetlerini göstermek için birbiri ile yarışması arasında büyük bir fark var. Ancak bu sefer dünyanın önde gelen isimlerinin konuşmalarından çok insanların salgın yüzünden yoksullaştığı, evlerine kapandıktan, işlerini kaybettikten ve yakınlarını yitirdikten sonra duyarlılığa güvendiği ve onları daha dengeli ve daha az sahtekarlığın olduğu bir dünyaya yönlendirdiği bir yaklaşım öne çıkıyor.
Biyolojik çeşitliliğin tahrip edilmesinin ardından salgınların peş peşe ve daha sık yaşanacağına dair uyarıda bulunanlar var. Zira Avrupa, tarımsal ilaçların ve suni gübrelerin çok fazla kullanılmasından dolayı son 30 yılda böceklerin yaklaşık yüzde 80’ini ve karada yaşayan omurgalıların yarısından fazlasını kaybetti.
Nijerya’da da gayri meşru bir şekilde yapılan ve ormanların dörtte üçünün tahrip olmasına yol açan vahşi hayvan ticareti ve avlanma kaosunun ardından durum trajik bir hal aldı. Bir ağacın kesilmesi; bir kuşun ölmesi, çölleşme meydana gelmesi ve oksijen seviyesinin düşmesi demek. Malezya’da açgözlülük ve ağaçların kesilmesi sonucunda 2 milyon hektar tropikal orman yok oldu.
Çevresel felaketler sadece bu ülkeleri değil, tüm insanlığın güvenliğini ilgilendiriyor. Yangınlar ve ağaç ürünleri ticareti, dünyanın akciğerleri ve nefesi sayılan Amazon ormanlarının yüzde 17'sini yok etti. Yani El Salvador büyüklüğündeki yeşillik bir alan hiç oldu. İşlenmekte olan suçlar ve bunun sonucunda meydana gelen seller, aşırı sıcaklıklar ve canlı türlerinin neslinin yok olması, buzdağının sadece görünen kısmıdır. Doğa birbirine bağlı halkalardan oluşan bir zincirdir. Bir halka kırılırsa arkasından diğerleri de gelir. İnsan, kaderi ile acımasızca oynanan bu kırılgan halkalardan biridir.
Ancak iyi haber şu ki; Çin ve Hindistan’daki büyük tarımsal faaliyetler sayesinde son 18 yılda oluşturulan 5,5 milyon kilometrekarelik orman ve tarla ile dünyadaki yeşil alan da artmış oldu. Ancak her halükarda bu, kaybolan orman zenginliğinin yerini dolduramayacak. Endüstriyel tarımın böcekleri öldüren, zamanla toprağı zehirleyen ve daha fazla organizmayı yok eden Avrupa’da bir takım sonuçları olacak.
Gezegenin tahrip edilme hikayesinin neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Doğa kendisini tahrip edenleri sandıkları kadar kolay affetmeyecek. Dayanamayacağımız şiddette bir misilleme ile karşı karşıya kalmak istemiyorsak yapılması gereken şey davranışlarımızı düzeltmek ve bizimle hayatı paylaşanlara şefkat göstermektir. Böyle bir misilleme beklentisi, bu sefer sadece bazı bitkilerin ve kemirgenlerin ortadan kalkmayacağı, aksine insanların topluluklar halinde yok olacağı hissinden kaynaklanıyor.
Son yıllarda salgınlar, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) kadar uzun sürmese ve yayılmasa da peş peşe geldi. SARS, kuş gribi, deli dana hastalığı ve ebola virüsünü gördük ama bu kimsenin umurunda olmadı. Bugünden sonra vejetaryenler, meyve sularını plastik şişelerde almaya karşı olanlar, daha az elektrik tüketmeye özen gösterenler ve arabasını kapının önünden hareket ettirmeden önce iki kere düşünenlerin sayısı artacak. Artık daha ince düşünülmeye başlandı. Fransa’da tüketimi azaltmak için ikinci el kıyafet satın almaya yönelik eşi görülmemiş boyutta bir yönelim var. Daha fazla gömleğe sahip olmaktan ziyade daha minimal yaşamak artık iftihar sebebi oldu. Hatta çok fazla mail göndermenin gereksiz bir enerji tüketimi olduğuna dair bir uyarı dahi duyabilirsiniz. Bunlara ilaveten Zoom uygulaması üzerinden ücretli atölye çalışmaları veya dersler düzenleyen bazı kurumlar, kullanıcının cihazının karşısında harcadığı bir saatlik elektriğin bedelini ödemek için her öğrenciden aldıkları ücretin küçük bir kısmını fidan dikimine ayırmaya başladı. Kovid-19'dan sonra yeşil bir döneme mi gireceğiz? Dünyayı en çok kirleten büyük ülkelerin liderlerini, halklarının beklentilerini karşılar bir seviyede görecek miyiz?