Vahdettin İnce
Yazar
TT

Kocakarı itikadı

Bir çok İslam aliminin, özellikle kelam ve felsefe alanlarında eserler veren ve rakipleriyle cerbezeli tartışmalara giren alimlerin son günlerinde geçmişte savundukları fikirlerinden pişman oldukları ve “kocakarı itikadı”nı benimsedikleri rivayet edilir. Bu rivayetleri hep kuşkuyla karşılardım. Bazı mezhep ve tarikat mensuplarının karşıt ekollerin sembol isimlerinin eninde sonunda kendi düşüncelerini benimsediklerini söyleyerek bir tür teselli bulma ya da taraftarlarını motive etme çabası olarak görürdüm.
Mesela felsefeden tutun tasavvufa kadar hemen hemen ilmin her alanında at koşturan, günümüzde dahi ilgi gören eserler kaleme almış, muhtemelen düşünceleriyle, ilmi faaliyetleriyle kendisinden sonraki nesilleri en çok etkileyen alimlerden biri olan Gazali’nin son nefesini verirken göğsünün üzerinde Buhari olduğu rivayet edilir ki bu tavrıyla diğer ilim dallarının tümünün boş, tek geçerli yolun Kur’an’ın pratik uygulaması peygamber sünneti olduğu mesajını vermek istemiş.
Gazali’nin hocası Cuveyni’nin ise ölmek üzere iken “Nişabur kocakarılarının itikadı üzere ölüyorum” dediği rivayet edilir.
Benzeri bir ifade kimine göre “tefsirden başka her şey”, kimine göre “tefsirle birlikte her şey” olan “et-Tefsiru’l Kebir” adlı dev eserin müellifi Fahruddin Razi’ye de nispet edilir. Onun da son demlerinde tek geçerli yolun “kocakarı itikadı” olduğunu söylediği rivayet edilir. Söylediğim gibi bu gibi rivayetleri hep ihtiyatla karşılardım, ta ki şu korona belası kapıyı bacayı bize kapattırana kadar.
İkinci yılına giren bu süreçte her bakımdan bir daralma yaşıyoruz. Yukarıda sözünü ettiğim alimlerin ve benzerlerinin ölüm anında yaşadıkları daralma, azalma, tenhalaşma, yalnızlaşma gibi. Şahsen benim bu pandemi nedeniyle dış dünya ile ilişkimin olabilecek en alt düzeyde olduğunu söyleyebilirim. Dost, arkadaş, akraba, çoluk çocuk…elini uzatsan dokunacak mesafede ama elini uzatamıyorsun, dokunamıyorsun. “Yalnız yaratılan ve yalnız ölecek olan” insanın akıbetinin provasını yaşıyorum gibi. Çünkü etrafı boşalınca insan ölüm sekeratına benzer bir tenhalık yaşar. Ve gölgesi üzerine düşmeye başlayan mukadder akıbete doğru süzülürken tutunacağı bir müktesebat arar, teselli, güvence niyetine. Bugüne kadar aklına gelmeyen veya nasılsa iyidir diye düşündüğü, muhasebesini yapmadığı nice amelini ayıklıyor insan böyle durumlarda. İnandığı ve uğruna nice mücadeleler verdiği, ateşli tartışmalarda savunduğu, kalp kırdığı, hayatın tek geçerli hakikati olduğunu düşündüğü nice fikri hasat zamanı tahılı samandan ayırır gibi eliyor. Şahsen elde avuçta bir şey kalmaması endişesi çok sık meşgul etmeye başladı zihnimi.
Geçenlerde düşündüm. Altmış yıllık ömrümde ne düşünce akımlarının etkisinde kaldım. Neleri savundum, ne kavgalar verdim onlar için. On yılda bir darbe rutini gibi on yılda bir ufkumuzu kaplayan nice ideolojiler geldi geçti hayatımdan. Hep İslam dinine bağlı kaldım ama aynı dinin içinde kaç din değiştirdim sayamadım. Sufi oldum, radikal oldum, kelamcı oldum, mealcı oldum…oldum da oldum. Ama işte şimdi bunları ayıklamak ile meşgulüm, mahcubiyetle, pişmanlıkla, iflas etmişlik korkusuyla.
Ama bu ayıklamayı yaparken bir manzara gözlerimin önünden hiç gitmiyor. Sadece manzara olarak değil onca sene sonra hala sıcaklığını hissediyorum. Altı yedi yaşlarında iken bazen dedemin bazen ninemin elimden tutarak Kur’an öğrenmem için camiye götürüşleri ve bu sırada iç alemde yaşadıkları derin itikat hazzını avuçlarımın içine aktarışlarını hiç unutmuyorum. Altmış yıllık ömrümde kimi düşünce akımları seyli hurişan gibi önüne katıp götürdü çok şeyi, kimi görüşler deprem gibi sarstı varlık binamı, kimileri bitmek nedir bilmeyen bir hava saldırısında bomba üstüne bomba yağdırdı üzerime…avucuma tutuşturulan Kur’an emanetine tutundum her seferinde. Dedemin tek kelime etmeden bana içirdiği Kur’an sevgisini hiçbir tefsirden, hiçbir kelamdan, hiçbir felsefeden, radikalinden ılımlısına hiçbir akımdan alamadım. Yoğun ifsat bombardımanı günlerinde dedemin kocakarı itikadı kadar siper olamadılar bana. Nitekim eşten, dosttan, anadan, yardan hali kaldığım…bağlandığım herkesin, her şeyin bir bir beni terk ettikleri bu süreçte de bırakmadı elimi bu kocakarı itikadı.
Kocakarı itikadı… kocakarıların inandıkları her şeye inanmak demek değildir, inandığın şeye onlar gibi inanmaktır.
Onca selin, onca zelzelenin, onca ideolojinin tozu dumanı arasında her seferinde elimden tutup kurtaran dedeme aşk olsun.