Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

'Başkanlar mutfaklarından belli olur'

Jean Ubeyd, profesyonel bir politikacı olmadan önce gazeteciydi. Gazeteci, milletvekili ve dışişleri bakanı olarak köprüler kurmak ve dostlukların ömrünü uzatmak için telefonu her zaman açık olurdu.
Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin’in Kuveyt işgalinden önce ve sonra İran liderliği ile mesajlaşmalarının içeriğini incelerken gazetemizin en önemli bölümlerini yayınladığı Abdulhalim Haddam’ın Günlükleri vesilesiyle Ubeyd’i -Allah rahmet eylesin- hatırladım. Bir gün Ubeyd, karar mercilerini tanımanın, onların net bir imajını belirlemek ya da ülkenin net bir tablosunu çizmek için yeterli olmadığını söyledi. Genelde ilk ve son sözü söyleyen; tek söz sahibi biriyle diyalog kurmak zordur. Bu, basın özgürlüğü masalarında alışık olduğumuz bir şey değildir. Ubeyd “Başkanlar mutfaklarından belli olur” demişti. Kastettiği şeyin yemeğin lezzeti olmadığını ve Lübnan’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın “lezzetler ve mezeler açısından ülkenin Cumhurbaşkanı Süleyman Franjiye’nin mutfağından daha iyisine” şahit olmadığını da sözlerine eklemişti. Burada mutfaktan kastı danışmanların kimliği, kararların alınması ve yönlendirilmesindeki rollerinin sınırıydı.
Ubeyd, Saddam Hüseyin’in ciddi bir mutfağı olsaydı Kuveyt işgali yüzünden idam edilmeyeceğini belirtti. Tarık Aziz'in zeki bir adam olduğunu ancak ihtilaflardan korkmanın ve mutlak itaat şartları ile kısıtlanmanın Saddam Hüseyin adında korkutucu bir hızla ilerleyen bir liderlik projesinin dizginlenmesine katkıda bulunmasını kaçınılmaz bir şekilde engellediğine dikkat çekti. Cumhurbaşkanına sadakatle tek büyük şefin kendisi, rollerinin de aldığı kararları övmek olduğuna inananlar sebebiyle mutfağın adamlarından olumlu roller beklemek zordu. Saddam'ın mutfak yardımcıları yoktu.
Bunun delili de Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nın Kuveyt işgalini başladıktan saatler sonra öğrenmesidir. Saddam orduyu Savunma Bakanı’na danışmadan komşu bir ülkeye sokuyorsa, İzzet ed-Duri, Taha Yasin Ramazan, Barzan İbrahim et-Tikriti ve Hüseyin Kamil’e danışma zahmetine girer mi? Yetenekli bir aşçı malzemelere özen gösterir ve dikkat etmezse yemeklerin ve karışımın bozulacağını bilir. Saddam, siyasetin ve kararların oluşturulmasında yeni kurallar koymasına izin verecek kadar güçlü olduğunu düşünüyordu.
Ubeyd, Hafız Esed’in ulusal, bölgesel ve uluslararası malzemeleri derinlemesine idrak etme konusunda yeteneğe ve gerekli sabra sahip olması nedeniyle siyasette usta bir aşçı olarak görüldüğünü düşünüyordu. Ubeyd, baba Esed’in tartışmasız karar mercii olduğuna, diplomatik, istihbarat ve parti raporlarının bilançosunun makamında bir araya geldiğine ve kararlarını bunlarda yer alan bilgileri inceleyerek aldığına işaret etti. Esed’in zekası, etrafının bir grup yetenekli ve sadık şefle çevrili olduğunu öne sürmeye özen göstermesinde yatıyordu. Abdulhalim Haddam kasıtlı olarak Hikmet eş-Şihabi ve diğerleri de dahil olmak üzere döneminin bazı adamlarının önemli rollere sahip olduğunu öne sürüyordu. Aslında yaptığı, bu adamlara gücünden ödünç vermekti. Onların rolleri hakkında konuşmaktan rahatsız olmuyordu çünkü güçlerinin sınırlı ve kendilerinin de mutlak bir şekilde ona sadık olduğunu biliyordu. Başkanın etrafında aşçılar olduğunun gösterilmesi, eleştiri oklarının ilk hedefi olmasını engeller. Kendisine gerektiğinde aşçılardan bazılarını kurban etme imkanı sunar. Ubeyd eğer Devlet Başkanı Beşşar Esed iyi bir mutfağa sahip olsaydı Lübnan’ın eski Cumhurbaşkanı Emil Lahud'un görev süresini uzatma ve uluslararası iradeyle çatışma pozisyonuna düşmeyeceğini söyledi. Ubeyd “Benim adım masada olduğu için bunu söylemiyorum. Beşşar, dostu Süleyman Franjiye'ye tutunmayı başardı ve dünya onu kabul etmeye hazırdı” ifadelerini kullandı.
Ubeyd, Lübnan'ı kurumlar çağına taşımaya çalışan ulusal bir vizyona sahip, aklı başında isimleri, deneyimli sivilleri ve askerleri içeren Şehab mutfağına hayran görünüyordu. Ubeyd, Lübnan’ın eski lideri Fuad Şehab’ın deneyiminin sadece dürüstlüğü nedeniyle değil, ülke içindeki açılımı ve dışarıyla ilişkilerindeki saygın gerçekçiliği nedeniyle de öne çıktığını söyledi. “Tıpkı bin filozofun bir filozof etmemesi gibi bin Şehab’ın da bir Şehab etmediğini söyleyen Münih es-Sulh'un sözlerini beğenmesi gibi” dedi. Fuad Şehab’ın konuşmalarını hazırlama görevini Takiyyuddin es-Sulh’a ve Münih es-Sulh’a devrettiğini ve bunun da ulusal meselelere yaklaşımdaki yöntemi ve üslubu hakkında bir fikir verdiğini söyledi. Lübnan’ın daha sonra generallerle olan deneyimlerinin hiçbir zaman Fuad Şehab  kumaşında olmadığını vurguladı. Söz konusu generallerin asker veya sivil olmamalarının yanı sıra mutfaklar kurmak konusunda sabır veya yetenek sahibi aşçılar da olmadıklarını vurguladı. Aynı zamanda Lübnan’ın eski Devlet Başkanı Élias Sarkis’in Şehab’ın deneyimini taklit ettiğini, böylece döneminin mutfağında Fuad Butros, Johnny Abdo, Faruk Abi el-Lema ve Kerim Pakraduni gibi akıllı, aktif ve Fuad’ın kumaşını bilen bilgili insanların olduğuna dikkat çekti.
Ubeyd ayrıca Suriye-Lübnan ortak mutfağının başarılı olmadığını ve ilişkilerin nasıl bittiğinin de bunun bir kanıtı olduğunu söyledi. Aslında Lübnan-Suriye ilişkileri, sorumluluğun Encer’de ikamet eden bir subaya bırakılmasından daha karmaşıktır. Yemek yapmak, bazen hobileri olsa da ordunun özelliklerinden biri değil. Tabii ki Lübnanlılar olarak ortak mutfağın başarısızlığının sorumluluğunu biz de taşıyoruz. Bazı Suriyeli yetkililer Lübnan’daki fikir çatışmalarının hattına girme riskini göze aldı. Bazen Lübnanlıların Suriye yapısı içindeki açıklanmayan etkileşimlere istemeden de olsa karıştıkları izlenimi hakim oldu. Ajanların ve istihbarat raporlarının olduğu yerlerde yemek pişirmek bir tür patlayıcı yerleştirmek ve zehirlemek demektir. Olan da buydu.
Arap mutfağı son yıllarda genel olarak iyi bir durumda değil. Diğer bölgesel mutfaklar gelişti, bazı Arap ülkeleri ise zor veya acılı yemekler hazırladı. Gerçek şu ki Arap dayanışma mutfağı çoktan bozulmuş durumda. Ruhun ve yöntemlerin birlik içinde yenilenmeye ihtiyacı var. İlişkiler mutfağında eski dilde ısrarcı olunması yemeği bozuyor. Çünkü dünyanın değiştiği ve köprülerin hayallerden ziyade sayılarla inşa edildiği bir zamanda yaşadığımız göz ardı ediliyor.