Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Havariler gibi bayramı hak etmek

Sözlükte “beyaz olmak; iyice beyazlatmak” anlamlarına gelen Arapça haver kökünden türetilen havârî; “seçilmiş, kusursuz; taraftar, özverili arkadaş, dost, bir kimseye ileri derecede yardım eden, kendisini bir davaya adayan” demektir. Terim olarak genelde, Allah’ın peygamberlerine inanıp onlara yardımcı olan herkes için kullanılan havâri bilhassa Hz. Îsâ tarafından seçilmiş, tebliğ ve irşad görevinde ona yardımcı olan on iki kişilik grubu ifade eder.[1]
Neden havariler ile bayram arasında bağ kurmak gerektiğini, havariler hakkında vahyin verdiği bilgilerden hareketle açıklamak istiyoruz.
Havariler, Allah tarafından övülmüş, inananlara örnek olarak gösterilmiş[2] ve Allah’ın vahyine/ilhamına[3] muhatap olmuşlardır.
Hz. İsa kavmine elçi olarak gönderilip onlara “Benden önce gelen Tevrat'ı tasdik etmekle beraber size haram edilen şeylerin bir kısmını helal kılmak üzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah'tan korkun ve bana itaat edin! Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin! doğru yol budur.”[4] Deyince kavmi ona karşı birtakım kötü planlar kurmaya başlar Nihayet İsa, onlardaki inkârcı ve inatçı tavrı sezince, etrafındaki müminlere seslenerek: “Allah yolunda zâlimlere karşı başlattığım mücâdelede kimler bana yardımcı olacak? diye sordu. Bunun üzerine havariler derhâl ileri atılıp dediler ki: “Allah’ın elçisinin yardımcıları biz olacağız! Zira biz, Allah’a yürekten iman ettik. Şâhit ol ki, biz tüm benliğimizle O’na boyun eğmiş kimseleriz!”[5]
İşte havarileri bu kadar önemli kılan özellikler:
-Yürekten Allah’a iman edip tüm benlikleriyle O’na teslim olmaları
-İmanlarına Allah’ı şahit tutmaları
-Zalimlere karşı Allah resulünün yanında yer alıp ona yardım etmeleri
Hz. İsa’dan uzun bir zaman sonra elçi olarak gönderilen Hz. Muhammed’in kavmi de benzer bir tutum takınınca Allah Teâlâ mü’minlere Havarileri örnek göstererek; “Ey iman edenler! Allah’ın dinini egemen kılmak için bu dâvâyı omuzlayan Peygamber’in, yardımcıları olun; tıpkı Meryem oğlu İsa havarilere, “Allah’a giden bu yolda kim benim yardımcılarım olacak?” diye sorduğunda havarilerin kahramanca öne atılarak, “Biz, Allah’ın hizmetçileri olmayı seve seve kabul ediyoruz!” dedikleri gibi…” (es-Saf 61/14)
Hz. Peygamber de havarilerin peygamberle olan yakınlık ve dostlukları ile ilgili şöyle buyurmuştur: “Benden önce Allah hangi ümmete peygamber göndermişse bu peygamberlerin hepsinin de ümmeti içinde havarileri ve sünnetini takip eden, emrine uyan yakın dostları olmuştur.”[6]
İşte Hz. İsa’ya yardım eden bu yakın dostlar kalplerinin tatmin olması için bir gün ondan bir talepte bulunurlar; “Ey Meryem oğlu Îsa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” Hz. İsa onlara tepkiyle “inanıyorsanız Allah’tan korkun.” dedi. Yani inananlar böyle isteklerde bulunmazlar dercesine. Havariler, belki de ataları Hz. İbrahim’in isteğinden cesaretlenerek onun sunduğu mazereti[7] sundular: “Ondan yemek istiyoruz ki, kalplerimiz tatmin olsun, senin de gerçekten bize doğru söylediğini bilip (vesveseden kurtulalım) ve buna şahitlerden olalım."[8]
Hz. İsa da “Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir. Bizim için, öncekiler ve sonra gelenlerimiz için bir bayram hem de senden bir mucize olsun. Bize rızık ver. Sen rızık verenlerin en hayırlısısın.”[9] diyerek dua eder.
İşte hak yolda çekilen cefanın yapılan fedakârlığın bedeli bir sofra, bir sevinç ve bir bayram…
Bedeli ödenmiş bir sevinç ve bayram…
Kur’an’a teslimiyetimizle, oruçlarımızla, infaklarımızla, başta Kudüs’e ve mazlumların yaşadıkları coğrafyalara sahip çıkmak için fedakârlıklar yaparak Allah’a kul olmanın gereğini ve şükrünü yapabildiysek;
Bayramımız mübarek ve hayırlı ola…

[1] https://islamansiklopedisi.org.tr/havari (erişim 22.04.2021)
[2] es-Saf 61/14
[3] el-Mâide 5/111
[4] Âl-i İmrân 3/50-51
[5] Âl-i İmrân 3/52
[6] Müslim, “Îmân”, 80
[7] “Hani bir vakit İbrahim: “Ey Rabb’im, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster!” demişti. Allah: “Yoksa buna  inanmıyor musun ey İbrahim?” deyince, o: “Yo, elbette inanıyorum fakat kalbimin iyice yatışması için bunu gözlerimle görmek istedim yâ Rab!” dedi …”  (el-Bakara 2/260)
[8] el-Mâide 5/113
[9] el-Mâide 5/114