Vahdettin İnce
Yazar
TT

Şehir mi bize değer katıyor, biz mi şehre değer taşıyoruz?

Şu pandemi günlerinde (ne günleri, aylar, yıllar!) süren çoğunlukla kısmi, zaman zaman da tam olarak uygulanan kapanmaların az da olsa katlanabilir olmasını sağlayan şey her halde internet aracılığıyla iletişim kurmanın mümkün olmasıdır. Yoksa ne yapardık?!... Elbette kendi adıma konuşuyorum, esnaf için, çalışanlar için, rızkını çarşıda, pazarda, inşaatta… temin etmek zorunda olan toplumsal kesimler için internet iletişimi karın doyurmuyor. Halkın geçim yükü bu tür online toplantılarla hafifleyecek gibi değil. Onlara diyecek tek bir sözüm yok. Allah yardım etsin.
Bu süreçte üye olduğum whatsapp gruplarını saymaya kalksam buraya sığmaz. Akademik çerçeveye riayet edenleri mi dersin, edebiyata yoğunlaşanları mı dersin, dil araştırmaları yapanları mı dersin…demokrasiyi güçlendirmeye çalışanları mı dersin!.. var da var. Aile, Akraba taallukat gruplarını saymıyorum bile. Yalnız bayağı bir akrabamız varmış, yedi iklim üç kıtaya yayılmış. İyi ki onlinedır bu toplantılar diyorum. Düşünsenize hepsinin her hangi bir kara parçasında bir araya geldiklerini. Alimallah küçük çaplı bir sarsıntıya, sosyal, siyasal krize bile yol açabilirdi. Akrabalar kusura bakmasın, böyle uzakta sevmek daha iyi!
Geçenlerde gerçekleşen ve siyasal gelişmeleri entelektüel yaklaşımla irdeleyen bir toplantının konusu “İslam alemi” kavramsalı idi. Nasıl, gelişti, ne zaman kullanılmaya başladı? Çok değerli bir akademisyen tarihsel bir perspektifte konuyu ele alıyordu. Değerli akademisyen konuşurken zihnimde ufaktan ufaktan bir düşünce uyanıyordu. Sınırları belirlenmiş, standart bir islam alemi olgusu ne kadar gerçekçi ve ne kadar İslami?...İslam standart bir mekanın dini midir?...Herhangi bir ideoloji gibi hayat bulduğu mekanı yitirince varlığını yitirir mi? diye peş peşe sorular zihnime üşüştü.
Daha önce bu tür toplantılardan birinin konusu da İsrail saldırıları nedeniyle yeniden gündeme oturan Kudüs’tü. Orada da aynı sorular aklımı istila etmişti. Bu bir tür mekan fetişizmi değil miydi? Bir ara Kudüs üzerinde Yahudilerle mücadele ederken bu şehre onlarınkine benzer bir anlam mı yüklüyoruz? Herhangi bir mekana anlam yüklerken “Yahudileşme temayülü” mü sergiliyoruz? diye düşünmüştüm.
Hiç kuşkusuz İslam bir değerler manzumesidir. Ve yine kuşku yoktur ki her soyut değerin tezahür etmesi için beden gibi, davranış gibi, yer yurt gibi bir somuta ihtiyaç vardır. İslam değerler manzumesi felsefi faraziyeler gibi hava boşluğunda yaşamaz. Mekan lazım. Ama mekanın değeri mekin (mekana yerleşen) iledir. Mekana yerleşen mekandan değil, mekan oraya yerleşenden değer ya da değersizlik kazanır. Kudüs de öyle. Bizim değerler sahibi bir ümmet olmamız Kudüs gibi bir yere değil, Kudüs’ün değerli bir şehir olması için bizim sahip olduğumuz değerlerin pratize olduğu bir mekan olmasına bağlıdır. Kavgamız, savaşımız bu eksende devam ederse İslamidir. Ancak şehri ele geçirip değer kazanmak gibi bir olgu söz konusu ise o zaman acaba “Yahudileşme temayülü” mü sergiliyoruz diye durup düşünmenin zamanıdır.
Hazır online gibi mekansız bir mekanımız varken bunu da düşünmekte yarar var diye düşünüyorum. Ayağımız yere basınca unutabiliriz de ondan.