Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Hayatın öğrettikleri

Hayat denilen yolculukta insan, doğumundan ölümüne kadar bir şeyler öğrenir. Bu öğrenme bazen tecrübe, bazen gözlem bazen de okuma-yazma yoluyla gerçekleşebilir. Bu öğrenme eylemi ömür boyu az veya çok devam eder. Eski insanlar bunu, “beşikten mezara kadar ilim öğrenme” diye adlandırırken yeniler, “hayat boyu öğrenme” adını vermektedirler.
“Hayatı en büyük öğretmen olarak” niteleyenlerin bu tespitini de yabana atmamak gerektiğini düşünüyorum. Zira hayat gerçekten en büyüğü olmasa da öğretmendir. İnsan hayattan birçok şey öğrenir. Hayatın “ince uzun bir yol” olarak nitelenmesi belki de bu sebepledir.
Bu yazımızda bir kısmı kendi tecrübelerimize bir kısmı da gözlem ve okumalarımıza dayalı olarak tespit ettiğimiz hayatın öğrettiği bazı hususlara dikkat çekmek istiyoruz.
Hayat;
İnsanların akıllarına ve düşüncelerine saygı duyulmalı fakat tereddütsüz güvenilmemelidir. Çünkü tereddütsüz güven; imandır. Allah ve elçilerinin söylediklerinin dışında hiçbir şeye iman edilmeyeceğini,
Allah’a olan sevgimizin, yakınlığımızın ve O’nun büyüklüğüne olan güvenimizin artması için secdelerde derdimizi ve sıkıntımızı Allah’a arz etmemiz gerektiğini,
Allah’tan başka hiç kimsenin önünde eğilip boyun bükmemeyi ve kendimizle başkaları arasında ihtiram/saygı adı verilen bir duvar örmeyi,
Allah’tan başkalarının önünde boyun büküp eğilenlerin Allah katında değerlerini, insanlar nezdinde onur ve şereflerini kaybettiklerini,
İnsan birini sevdiğinde sevgisinde samimi olmasını, nefret ettiğinde ise bütün kalbiyle nefret etmemesini, aksine sevgi için açık bir kapı bırakması gerektiğini, zira nice düşmanın, sevgili; nice sevgilinin, düşman olabileceğini,
İnsanın aynı delikten iki kere ısırılmaması ve asıl olanın ise hiç ısırılmaması gerektiğini fakat buna rağmen nice insanın bir delikten ısırıldığı halde kısa bir süre sonra yine aynı delikten ısırıldığını,
İnsanın diğer insanlarla kaynaşması onları tanıması ve onlardan birçok şey öğrenmesi gerektiği halde pek çok kişinin hayatı boyunca diğer insanların varlığını ve gerçekliğini itiraf edip kabullenemediğini,
Saygı duyulmayı hak eden her görüşün ikna edici olmasa da dinlenilmesi gerektiğini,
Ağladığımızda yalnız başımıza ağlamayı, insanların yanına çıktığımızda gülümseyip şikâyet etmemeyi,
İnsanların işlerine karışmamayı, onlara hüsnü zan ile yaklaşmayı ve onlarla muamelemizde ihtiyatlı olmayı,
Bizi defalarca hayal kırıklığına uğratan hayallerin peşine düşmemeyi, her yeni bir başlangıçtan yeni bir hayal üretmeyi,
Hainle yoldaş olmamayı, yalan söyleyene neden yalan söylediğini sormamayı, bize karşı dürüst ve samimi davranan kişiyi kaybetmemeyi, kendi isteğiyle hayatımızdan çıkıp gidene ve Allah’ın bizim için takdir etmiş olduğu şeye üzülmemeyi,
Affedici ve bağışlayıcı bir çocuk kalbiyle, olaylara hikmet nazarıyla yaklaşabilen ulu kişilerin akıllarıyla yaşamanın önemini,
Kendi yaralarımızı sarabilmek için kendi kendimizin doktoru olabilmeyi,
Bazı yaraların ve dertlerin iyileşebilmesi için zamanın mucizevi bir iyileştirme gücünün olduğunu,
Kendi hüzün denizimizin üzerine umut köprüleri inşa edebilmeyi,
Hiç hesap etmediğimiz yerden hayır ve iyilikler bize ulaşabilsin diye insanlar için sevgi ve iyilik sarayları inşa etmenin gerekliliğini,
Geçmişin gam yüklerini sırtımızda taşımayıp onları sadece kendimize bir ayna kılarak onlardan dersler ve ibretler almayı,
Hem Allah hem de insanlar nazarında değerimizi düşürecek her şeyden uzak durmanın olmazsa olmazlığını,
Hayatın, amaçsız, gayesiz bir anlamının olmadığını,
Hikmeti elde etmiş bir kişi ile kısa bir süre konuşmanın, bir aylık derse bedel olabileceğini,
Doğru yolda kaplumbağa hızıyla yol almanın, yanlış yolda tavşan hızıyla yol almaktan daha hayırlı olduğunu,
Başarısızlığın temel nedeninin, herkesi memnun etme kaygısı olduğunu,
İnsanın başarılı bir insan olma gayreti içine girmekten çok, kıymetli bir insan olma gayreti içinde olması gerektiğini ve kıymetli olduktan sonra başarının kendiliğinden geleceğini,
Ayaklarının yere basmakta olduğunu da unutmadan, insanın yıldızları ve yıldızlarda olmayı hayal etmesi gerektiğini,
Ve insanın, bu hayatta uğruna ölecek bir değeri yoksa uğruna yaşayacağı bir şeyi de olmadığını,

Öğretti!