Bülent Şahin Erdeğer
TT

Kur'an'ı kendi bağlamında okumak

Kur'ânî dünya görüşü İlâhî kelâm'ın “büyük resmidir”. Dolayısıyla Kur'an'ı anlama çabamız ayetlerin tek tek ya da bazı kavramların tek başına ele alınmasıyla başarıya ulaşamaz. Yapılması gereken şey, ayetlerin ve kavramların diğer ayetler ve kavramlarla olan anlam örgüsüne vakıf olmak, bu vukufiyet yolunda acele etmemektir.
Kur'an okumalarının yüzeysellikten hikmete doğru ilerleyen yolculuğu Kur'an'ın iç bütünlüğünü yakalamamızı sağlar.
İç bütünlük konusunda önce Sure içindeki anlam örgüsü sonra ise “nüzul süreci gözetilerek yapılacak bir Kur'an'ın Kur'an'la tefsiri” önemli bir aşamadır. Kitab'ın “metin içi” bağlamından “metin dışı bağlam”a yani nüzul ortamına da geçiş yapılması gerekiyor. Eşzamanlı bu ikili okuma Kur'an'ın yapısal özellikleri açısından zorunludur. Çünkü “Kur'an” olarak elimizde mushaf/yazılı metin aracılığıyla korunarak gelmiş vahiyler aslında çeşitli tartışmalara, tezlere ve anti-tezlere cevap, açıklama ya da onaylama amacıyla dile getirilmiş “sözlü hitâb”lar koleksiyonudur.
O halde Kur'an'daki kelime ve kavramların ve dahi Kur'an'ın büyük resminin 1400 yıl sonra biz dolaylı muhataplar açısından -en azından eksik olsa da- yanlış anlaşılmaması için bu dış bağlamı yani ilk muhatap alanını tespit etmemiz gerekir. İşte bu duruma “retorik analizi” diyoruz. Kur'an'ın bu durumunu şöyle tasvir edebiliriz
Allah'ın mutlak bilgisi (Levh-i Mahfuz)
Meleklerin koruması à Şeytani güçlerden koruma: Resulullah Muhammed
Ehl-i Kitab-Ahmesîler-Zındıklar-Hanifler
Hitâb: Cevap-Açıklama-Onay
İlk Muhatapların kimliklerini kısaca hatırlayalım;
EHL-İ KİTAB:
1- Doğu Hristiyanları
:  Melkâîler, Nestûrîler/Doğu Süryanileri ve Yakubî Monofizitler/Süryânî Ortodoks kilisesi
a) Melkâîler: Kilise konsilleri doğrultusunda gelişen resmî Teslisçi Hıristiyan öğretilerini benimseyenler
b) Nasturîler:  Diofizit Doğu Kilisesi ve Doğu Süryânî Kilisesi
c-Yakubîler:  Monofizit Süryânî Ortodoks kilisesi (Batı Süryânî Kilisesi)
d) ci-Ebionitler: Tektanrıcı Yahudi-Mesihiliği 
2-Yahudiler:
a) Babil Yahudiliği:
 Torah/Mişna/Gemara ve Babil Talmudu Kur'an'ın muhatabı olan Yahudilerin kutsal metinleridir. Ayrıca bugünkü Torah'ın dışında da bazı apokrif metinler okunmaktaydı. 
b) Samirilik
AHMESÎLİK: Mekke müşrik dininin resmi adı. İbrahim Peygamber'in gelenekçileri
HANİFLİK: Elitist Tektanrıcılar. Marjinal İbrahimciler
YILDIZCILAR/MELEKÇİLER: Çoğulcu Şirk dünyası
ZINDIKLAR/DEHRİLER: Mekke'nin Materyalistleri
Bu tarihi zaman aralığındaki tartışmaların ve gündemlerin sonucu ortaya çıkan vahyî cevap-açıklama ya da onayları yani Kur'ân'ın ne dediğini doğru anlamanın önündeki en büyük engel Kur'an'ın tamamlanmasından sonra ortaya çıkan yeni ve farklı tartışma ve gündemler çerçevesinde Kur'an'ı konumlandırmaktır. Kur'an asrından sonra yakın bir dönemde ortaya çıkan siyasal kriz ve kırılma önce devlet idaresinin saltanata dönüşmesine daha sonra ise tepeden aşağıya doğru İslam toplumunun aşamalı olarak (iman-amel ayrımı) sekülerleşmesine neden olmuştu. Çekirdek imân toplumunun tedricen dünyevileşmesi Abbasi döneminde zirveye ulaştı. Bu dönemde Yunan düşüncesi ile karşılaşma  sonucu yukarıda bahsini ettiğimiz Kur'an asrında olmayan mantık, düşünce sistemi ve tartışma gündemleri çerçevesinde yani başka bir zeminde ayetlerin yorumlanması ya da delil olarak kullanılmasını gündeme getirdi.
Allah tasavvuru etrafında yapılan tartışmalardan, vahyin niteliği/mahluk olup olmadığı ve kader vb. Konulardaki tartışmalar Kur'an tefsirlerine etki etti. Bu farklı bağlama bir de Sünni-Şii itikad polemikleri de eklenince Kast-ı Mütekellim (Allah'ın Kur'an'daki amaçları) yerine Kelâmcıların, fıkıhçıların ya da hadisçilerin kastı Kur'an'ı anlamada esas oldu. Bu sebepledir ki Kur'an'ı anlamada yeni bir anlambilim çabası/hermenötik çaba gerekmektedir. Bu çaba Islah çizgisinin öze dönüş hamlesini önce Kur'an'a uygulaması demektir. 
“Kur'an'a dönüş”, ya da “asrın idrakine Kur'an'ı söyletmek” Kur'an'ın gerçekte neyi gündem ettiği, neye cevap verdiği, neyi açıkladığı ve neleri onayladığını anlamakla olabilir.
Bunları yerlerine oturtabilirsek Kur'an'a dönmüş oluruz. Döndüğümüz adresten bugüne geri dönüş/içtihâd/ ise Kur'an'ın ne dediğini anladıktan sonra neleri hedeflediğini de anlamış olmak yani hikmeti kuşanmak demektir. İşte Kitâb'ı ve Hikmet'i kavrayan muhatap hangi çağda olursa olsun o Vahyî mesajı kendi gününe uyarlayabilir. Nüzul ortamından kendi ortamına insanın değişmeyen sorunlarına değişmeyen mesajları taşıyabilir. Bu yolda uygulanması gereken yöntem geleneğin köklerinde de var olan ama bahsini ettiğimiz paradigma değişimleri ve birikim perdeleri yüzünden aktif hale getirilememiştir. Bunlar Meânî-Beyan-Bedî alt dallarından oluşan Belâgat ve Sözlük/Mucêm ilimleridir. Modern dönemde geliştirilen ve bahsini ettiğimiz geleneksel yöntemlerin yansıması/muâdili olan Semantik ve Hermenötik gibi yöntemler (Izutsu üstada selam olsun...) kullanılarak Dinler Tarihi gibi disiplinlerden de yardım alınarak Kur'an metni sözlü hitâb özellikleri yeniden canlandırılarak kaleme alınmalıdır. Bu durum yeni bir mushaf ve yeni bir meali doğuracaktır. Kur'an'ın otantik bağlamını-retoriğini merkeze alan bir Mushaf-algı ve meal ıslahı...