Velid Haduri
Enerji konusunda uzman, Iraklı yazar
TT

Arap ülkeleri ve Paris İklim Anlaşmasını uygulama yolunun adımları

Arap ülkelerinin hükümetleri ve halkları, özellikle çoğu Arap ülkesinin içinden geçtiği zor koşullarda, önümüzdeki 30 yıl boyunca 2015 Paris İklim Anlaşması'nın hayata geçirilmesine yönelik taahhütlerin uygulanmasında büyük sorumluluklarla karşı karşıya. Zira enerji çağı değişimini ilerlemeye destekleyen uluslararası kararlar var. Ama belki de bu kararlardan daha önemlisi, büyük uluslararası şirketlerde tüm hızıyla devam eden endüstriyel faaliyetin varlığıdır. Yeni endüstriler, birçok eski altyapıyı yeni sistemlerle değiştirmeye çalışıyorlar. Yeni bir enerji çağı var. Dünyanın sürdürülebilir enerjiler çağıyla bir arada yaşaması için belirlenmiş bir tarih var, o da bu yüzyılın ikinci yarısı.
Doğal olarak, bu enerji dönüşümü süreci, petrol ihraç eden ülkeler veya diğerleri olsun Arap toplumları ve ekonomileri üzerinde önemli etkiler bırakacak. Beklenen etkiler, ekonomik altyapı, özellikle de elektrik üretim yöntemi, enerjinin kendisinin nasıl elde edileceğine ek olarak, elektrikli veya hibrit araçların kullanımı, sürücüsüz araç kullanma imkanı, karbonsuz hava yakıtı, yüksek hızlı elektrikli trenler dahil modern ve elektrikli toplu taşımanın benimsenmesi başta olmak üzere ulaşımda önemli değişiklikler öngörüyor.
2050 yılına kadar ülkeler, karbondioksit yayan petrole dayalı elektrik santrallerini kullanmayı bırakıp, rüzgar ve güneşten elde edilen sürdürülebilir enerjilere dayalı yeni elektrik santralleri inşa etmek zorunda kalacaklar. Bu dönüşümlerin çoğunda ana odak noktasını lityumun kullanıldığı elektrikli batarya oluşturacak. Ülkeler için bu dönüşümler, alternatif endüstrilere milyarlarca hatta trilyonlarca dolar yatırım gerektiriyor. Bunun için ülkeler ya öz kaynaklarını kullanacak, yani sosyal ve eğitimsel kalkınmaya ayırdıkları fonları azaltacak ya da gerekli fonları varsa yerel finans kuruluşlarından borç almaya çalışacak yahut kolay ödemeli krediler almak veya yeni projelerin sermayesine katkıda bulunmaları için bölgesel ve uluslararası kalkınma fonlarına başvuracaklar.
Yeni projelerin başlama zamanı, öncelikleri, ekonomik performansları ve siyasi istikrarları temelinde her bir ülkenin durumuna bağlı olacak. Nitekim KİK ülkelerinin çoğu, bazı gerekli kademeli dönüşümleri başlatmış bulunuyorlar.     
Bazı Arap ulusal petrol şirketleri iki önemli süreç üzerinde çalışmaya başladı; birincisi, üretilen petrole eşlik eden karbondioksitin toplanması ve depolanması yoluyla karbon emisyonlarının azaltılması. İkincisi, yerel bir hidrojen endüstrisi inşa etmeye başlamak, zira emisyonsuz hidrojenin geleceğin yeni enerji yakıtı olması bekleniyor.
Bu iki adımın ardındaki nedenler, çevre koşullarının iyileştirilmesi ve yeni çağ için bir akaryakıt endüstrisi yaratmanın gerekliliğidir. Ardından sıfır emisyonlu bir yakıt olan hidrojenin üretimidir. Bu sürecin başlamasıyla birlikte, cep telefonu ve bataryasında yaşanan gelişim deneyimi gibi önümüzdeki dönemde bu teknolojilerde de sürekli bir gelişim bekleyebiliriz.
İlk hedef, atmosfere salınmasını ve küresel ısınmaya katkıda bulunmasını önlemek için, fosil yakıtların yakılması gibi çeşitli kaynakların yaydığı karbondioksiti toplayıp izole etmek. Gazı ayırıp tanklarda biriktirdikten sonra toprağa ya da denizlerin derin jeolojik oluşumlarının veya kuyuların derinliklerine gömmek. Karbondioksiti toplama ve depolama, ticari olarak ilk kez 2000 yılında Almanya'da test edilen yeni bir teknoloji. Ne var ki herhangi bir olumsuz etki endişesiyle karbondioksitin uzun süre denizlerin derinliklerinde depolanmasının faydaları konusunda tahminler halen çelişkili. Kısa ve orta vadede bu emisyonların olumsuz etkisini durdurmak için karbondioksiti geri dönüştürmeyi amaçlayan geliştirilmekte olan bir teknoloji de var.
İkinci hedef hidrojen üretimi. Hidrojen, karbon içermediği ve yanması halinde sadece su açığa çıktığı için on yıllardır bilim adamlarını cezbediyor. Scientific American bilim dergisine göre, fosil yakıtların buhara maruz bırakılmasını içeren geleneksel hidrojen üretim süreci karbonsuz olmaktan uzak. Bu şekilde üretilen hidrojene gri hidrojen deniyor. Karbondioksitten izole edildiğinde ise mavi hidrojen olarak biliniyor. Bir de ondan farklı olan yeşil hidrojen var ki o da, suyu hidrojen ve oksijene ayıran makineler kullanan elektroliz yöntemi ile üretilir. Bu üretim sırasında yenilenebilir bir kaynak kullanılıyorsa atmosfere hiçbir zararlı gaz salınmaz. Önceden elektroliz süreci büyük miktarda elektrik enerjisi gerektiriyordu, bu da bu tür hidrojen üretimini mantıksız hale getiriyordu.
Ama şimdi, elektrik dağıtım şebekelerinde yenilenebilir elektrik fazlası bulunduğundan durum değişti. Fazla elektrik büyük batarya gruplarında depolanmak yerine suyun elektrolizi işleminde kullanılabilir ve daha sonra hidrojen şeklinde depolanılabilir. Scientific American’a göre bu yöntemin daha tercih edilir olmasının ikinci nedeni, elektroliz makinelerinin veriminin artması.
Arap ulusal petrol şirketleri, özellikle de yeterli mali kapasiteye sahip ve siyasi olarak istikrarlı ülkelerdekiler, şu anda bu tür programlar üzerinde çalışıyorlar. Ancak sorun, iç işlerine yönelik dış müdahalelere son vermeye çalışan, yolsuzluk nedeniyle harap hale geldikten sonra yeniden ayağa kalkmaya ve toparlanmaya çalışan istikrarsız Arap ülkelerinde. Bu ülkelerdeki ulusal şirketler, yüzyılın ortalarından itibaren küresel pazarlara hizmet edecek modern endüstrilere başvurmadan geleneksel petrol üretimlerine devam ediyorlar.