Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

Reisi döneminde nasıl bir İran olacak?

İbrahim Reisi’nin İran Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi önemli. Çünkü kendisi farklı. Zira Reisi, 1979 yılından beri bu makama gelen ilk Yargı Erki Başkanı. Selefleri, yürütme ve yasama organlarından gelerek bu koltuğa oturmuştu. Ayetullah Ali Hamaney cumhurbaşkanı olmadan önce parlamentoda görev yapıyordu ve aynı zamanda Savunma Bakan Yardımcısı’ydı. Aynı durum Ali Ekber Haşimi Rafsancani için de geçerli. O da Parlamento Başkanı olarak görev yapıyordu. Reformist Muhammed Hatemi Kültür Bakanı’ydı. Mahmud Ahmedinejad ise Tahran Belediye Başkanı’ydı. En pragmatik cumhurbaşkanı olan Hasan Ruhani, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri’ydi. Bununla birlikte Reisi hapis cezaları, kırbaçlamalar, idamlar, baskı ve kan dökme ile dolu bir geçmişe sahip. Reisi’nin cumhurbaşkanlığı koltuğuna yükselişi, İslam Cumhuriyeti'nin en nihayetinde bir liderlik (Dini Lider) geçişi için zemin hazırladığını gösteriyor.
Önümüzdeki haftalarda rejimin izlenmesi gereken üç dinamiği var: Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’ne yeni bir üyelik, Reisi’nin önemli pozisyonlara kimi atamaya karar vereceği ve veraset planlaması.
Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi konusuna gelirsek... Cumhurbaşkanı seçilen Reisi, İran'ın dış, ulusal güvenlik ve “nükleer” politikalarının ana hatlarında değişiklik yapmayacak. Çünkü İran’ın Dini Lideri silahlı kuvvetlerin başkomutanı olmaya devam edecek ve söz konusu dosyaların birçoğunda karar verme sürecini Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) yönetecek. Bununla birlikte görüş birliği sağlamak üzere söz konusu politikaların tartışıldığı Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nin iç dinamikleri de değişecek.
Reisi, 2019 yılından bu yana Yargı Erki Başkanı olarak Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nin bir üyesiydi. Ancak cumhurbaşkanı olarak Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Başkanı olacak ve Dışişleri Bakanı ile İstihbarat Bakanı da dahil olmak üzere yönetiminin üyeleri buraya katılacak. Böylece bir nebze olsun konsey içerisindeki tartışmaları yönetebilecek güce kavuşacak.
Reisi’nin cumhurbaşkanlığına yükselmesi İran’ın Dini Lideri’ni geçtiğimiz perşembe günü yeni bir Yargı Erki Başkanı atamaya sevk etti: Gulam Hüseyin Muhsini Ejei.
Reisi Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nde Ruhani’den farklı bir dinamik ile karşılaşacak. Zira Ruhani cumhurbaşkanı iken Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’ndeki bir üye ve eski bir siyasi rakip olarak Reisi ile uğraşmak zorundaydı. Ancak Reisi şimdi kendisi yerine Yargı Erki Başkanlığı’na terfi ettirilen eski yardımcısı Muhsini Ejei ile bir odada oturacak. Ancak bu, Reisi’nin Ruhani’nin kendisine karşı yapamadığı şekilde, yeni Yargı Erki Başkanı’nı manipüle edebileceği ya da aralarında hiç sürtüşme olmayacağı anlamına gelmiyor.
Muhsini Ejei, Reisi’nin selefi Sadık Laricani’nin dönemi sırasında İran Yargı Erki Başkanı Birinci Yardımcısı olarak atanmıştı. Yıllar geçtikçe haberler, benzer kariyer geçmişlerine sahip iki adam (Reisi-Ejeci) -örneğin her ikisi de Yargı Erki Başkanı Birinci Yardımcısı ve Başsavcı olarak çalışmıştı- arasında bir gerilim olduğunu ortaya çıkardı. Dini Lider’in nükleer müzakere dosyasını İran Dışişleri Bakanlığı’ndan alıp 2013 yılında Ruhani cumhurbaşkanı olarak seçilmeden önce dosya ile ilgilenmeye başlayan Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’ne sevk etmesi de her zaman olasılık dahilinde. Bu, Hamaney ve Reisi’nin Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’ne atayacakları bakanın Nükleer Anlaşma konusunda dünya güçleriyle esas muhatap olacak kişi konumuna gelmesine yol açabilir.
Reisi, konumu ve vaadi göz önüne alındığında geleceğin potansiyel başkomutanı olarak Reisi, cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında pek çok onay aldı. Parlamento Başkanı Yardımcısı ve Reisi’nin seçim kampanyasının merkezinin başkanı olarak görev yapan Ali Nikzad, Reisi yönetiminde potansiyel büyük bir oyuncu olarak görülebilecek biri. Nikzad Ahmedinejad yönetimi sırasında bir bölgenin valisi ve bazı bakanlıklardan sorumlu kabine üyesi olmak üzere bir dizi görevde bulunmuştu. Reisi yönetimindeki diğer potansiyel adaylar arasında cumhurbaşkanlığı seçimlerinde geri çekilen, diskalifiye edilen veya Reisi’yi destekleyen adaylar bulunuyor. DMO’ya bağlı Hatemu’l Enbiya Karargahı’nın Eski Komutanı Said Muhammed ya da Hamaney’in Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’ndeki Temsilcisi Said Celili buna örnek gösterilebilir. DMO ile sıkı bir ilişki içerisinde olan Eski Bahreyn Büyükelçisi Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve Hamney’in kızının damadı İran Yargı Erki İnsan Hakları Komitesi Sekreteri Ali Bakıri Keni dış politikada üst düzey yetkililer olarak görev yapabilecek adaylar arasında gösteriliyor. Elbette Reisi’nin başta Dışişleri Bakanı olmak üzere önemli pozisyonlara gelecek kişileri seçmesi Hamaney'in vetosuna tabi olacak.
Başkanlık yoluyla hizmet etmenin İslam Cumhuriyeti’nde bir emsali var. Ali Ekber Velayeti çok sayıda departmanda Dışişleri Bakanı olarak çalışmıştı. Şu anki Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif de Hatemi döneminde ve Ahmedinejad yönetiminin ilk yıllarında İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi olarak görev yapmıştı.
Reisi selefi Hasan Ruhani’den önemli açılardan farklı biri olarak karşımıza çıkıyor. Ruhani göreve başlamadan önce  nükleer başmüzakereci olarak uluslararası sahnede engin bir tecrübeye sahipti. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna Reisi’nin sahip olmadığı iletişim ve ilişkiler ağı ile oturmuştu. Dolayısıyla Hamaney ve Reisi’nin kısa vadeli de olsa Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi gibi önemli isimleri elde tutarak bu eksikliği kapatmaları olası.
Reisi daha önceden hizipçi olmayan bağımsız bir yönetime ihtiyaç olduğunu göstermişti. İbrahim Reisi’nin Dini Lider Ali Hamaney’in halefi olmak üzere İran rejiminin en nitelikli üyesi olduğu söylenebilir. Reisi göreve geldiğinde hükümetin iki kolunun lideri olduğunu iddia edebilecek. Aslında Reisi orta rütbeli bir din adamı olmasına rağmen İran’daki bazı haber kuruluşları kendisinden “Huccetu’l İslam” yerine “Ayetullah” (Huccetu’l İslam’dan daha üst bir rütbe) olarak söz etmeye başladı. Bu da rejimin bazı unsurlarının bir gün Reisi’nin Dini Lider olması için zemin hazırladığının bir diğer göstergesi sayılıyor. Ancak Reisi'nin Hamaney'in varisi olacağına dair bir garanti yok. Cumhurbaşkanlığı makamının tarihinde bu makama oturanlara siyasi idam hükmü verildiği göz önüne alınırsa Reisi’nin akıbetini Hamaney’in yeni cumhurbaşkanını desteklemeyi mi yoksa suçlamayı mı tercih edeceği belirleyecek. Bununla birlikte Reisi geçmişte Dini Lider’e sadık bir şekilde boyun eğdiği için 80 yaşını geçkin Ayetullah Ali Hamaney için güvenilir bir bahis. Muhsini Ejei’nin Yargı Erki Başkanı olarak atanmasıyla birlikte Hamaney, aynı zamanda liderlik geçişi gibi bir şey söz konusu olursa güvenilir ve baskıcı ellerin hazır olmasını garantiye alıyor. Böylece Reisi ve Muhsini Ejei Hamaney’in ölmesi durumunda görev süreleri boyunca “Geçici Liderlik Konseyi”nde çalışmak üzere anayasal pozisyonlarda olabilecekler. En nihayetinde Reisi dönemi bir Dini Lider eğitimine benzeyecek. Bu eğitim dönemi, İslam Cumhuriyeti'nin gelecekteki liderinin ortaya çıkışında belirleyici olacak.
Diğer taraftan DMO komutanları, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’ye iç siyasi meseleler ile ilgili olarak siyasi tavsiyeler sundular. Ancak muhtemelen kasıtlı olarak dış siyaset konusunda sessiz kaldılar. DMO ile bağlantılı Civan gazetesi salı günü, 18 Haziran’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin üç makale yayınladı. Makalelerden ikisi doğrudan Reisi ile ilgiliydi. Makalelerin birisinde Rus bir gazeteci tarafından Reisi’ye yaptığı ilk basın toplantısında ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmeye hazır olup olmadığı sorulduğunda “hayır” cevabını vermesi takdir edildi. Önümüzdeki dört yıl içerisinde Reisi’yi zor bir görevin beklediğine işaret eden gazete, kendisine yönetimindeki yetkililere geçmişe bir sünger çekmeleri ve kamuoyunun tepkisini çekmemeleri yönünde talimatlar vermesini tavsiye etti. Civan gazetesi tüm yönetimlerin bir bütün olarak siyasi rejimin ayrılmaz bir parçası olduğuna dikkat çekti. Hasan Ruhani ve hükümetine en açıktan saldıranların DMO’yu destekleyenlerin ve medya organlarına yakın olanların olduğunu hatırlatmakta fayda var. DMO’dan Reisi’ye gelen ikinci nasihat gelecek yönetimde bir pozisyon kazanma ümidi ile etrafında toplanan kişiler hakkındaydı. Makalede Reisi’ye hiç kimseye borçlu olmayan siyasi ve bağımsız bir şahsiyet olduğu hatırlatıldı. Reisi’nin ilk ulusa seslenişinde söylediği ve basın toplantısı sırasında tekrarladığı şey de tam olarak buydu. Reisi yaptığı açıklamada “Tüm isimlere, gruplara ve siyasi partilere sonsuz saygılarımla; ben seçimlere bağımsız bir aday olarak girdim ve halktan başkasına borçlu değilim” ifadelerini kullanmıştı. Reisi’nin bu mesajı siyasi otoriteden nasiplenmek isteyen politikacılar ve siyasi gruplar için bir mesaj teşkil ediyordu. Aşırı muhafazakarların çoğu Reisi'yi desteklese de kendisi her şeyden önce Hamaney'in desteğine sahipti ve bunu herkes biliyordu. Reisi’ye sunulan üçüncü siyasi tavsiye, önceki yönetimlerin yaptığı gibi başarısızlıkları ve eksiklikleri için bir günah keçisi aramaması yönündeydi. Gazete “Seleflerinizin yaptığı gibi ‘Bırakmıyorlar ki çalışayım’ demeyin” ifadelerini kullandı. Reisi’ye verilen son siyasi tavsiye ise İranlı reformistler arasında ortak bir endişe kaynağını temsil ediyordu. DMO Reisi'ye reformist ve ılımlı politikacıları yakınlaştırmasını ve onlarla birlikte çalışmasını tavsiye etti. Örneğin eski reformist milletvekili Daryuş Ganbari pazartesi günü yaptığı açıklamada, İranlı reformistlerin Reisi’nin hizipçi olmayan bir hükümet kurmasını umduklarını söyledi. Ayrıca Reisi'nin bağımsız bir politikacı olma sözüne de inandığını belirtti. Ancak Reisi’nin görevi devralacağı ağustos ayını beklerken Allah bilmediğiniz şeyler yaratacaktır.