Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Yeşil Tunus geri döner mi?

Yeşil Tunus, yeşil dışında zamanın tüm renklerinden ve sıkıntılarından geçtiği bir 10 yıl geçirdi. Terör ve kanın kızıllığı ile kaos ve yıkımın koyu siyahından geçti. Tüm bunların devamı, İhvan'ın (Müslüman Kardeşler) muhterem gözlemcisi Raşid Gannuşi'nin liderliğindeki Nahda Hareketi ile sağlandı. İş tahammül edilemez bir noktaya varıp, Tunus devleti çökme noktasına geldiğinde, Tunus halkı, tarihi kararlar alan Cumhurbaşkanı Kays Said ile birlikte harekete geçti. Alınan kararlar, bu çabada başarılı olunup hedefe ulaşılırsa Tunus'u yeniden yeşillendirebilir. Bölgedeki "köktendinci dönem”in canlanmasının gölgesinde, bu önemli ve olayların gidişatının tersine ilerleyen bir olay. Köktendinci bahar veya “kaos istikrarı” baharına karşı duran öncü ve lider Arap ülkeleri başta olmak üzere epey destekleyici siyasi duruşa ihtiyacı var. Söz konusu Arap ülkeleri ayrıca devlet istikrarına ve halkların farkındalığına bahis oynadı, köktendinciliğin Batılı liberal sol ile ittifakını reddetti ve bahsi kazandı, nitekim Mısır geri döndü, Bahreyn istikrarlaştı ve ilerleyiş bir süreliğine de olsa durduruldu.
Tunus devletini kurtarmak ve ülkenin siyasi sistemini yeniden inşa etmek zorunda kaldığını deklare etmesinden ve bunu müteakip kararlı kararlar almasından bu yana Cumhurbaşkanı Kays Said, devleti istikrara kavuşturmaya, egemenliğini ve prestijini empoze etmeye, güvenliği yeniden tesis edip yasaları uygulamaya çalışan bir profesyonel hukukçu, ciddi ve ölçülü bir politikacı gibi göründü. Ne faydasız sloganlar ve içi boş teklifler sunan hevesli bir devrimciden ibaret ne de Nahda Hareketi, kendisini destekleyen haber kanalları, Arap dünyasında daha önce de kaos ve köktendinci bahara destekleriyle bilinen ülkelerin benimsediği gülünç suçlama gibi “darbeci” görünmedi.
İhvancı Nahda Hareketi’nin gösterdiği tepki ile söylemi, Arap Baharı olarak bilinen dönemdeki aynı eski söyleme geri döndü. Bir taraftan gizlice kaos ve terörle, diğer taraftan da Avrupa’yı yarım milyon göçmen ile tehdit ediyor. Aynı şekilde Gannuşi, eski rejimin geri döneceğini söyleyerek herkese gözdağı veriyor, ama gerek Nahda gerekse Gannuşi, halihazırda kendisinin eski rejim, otoriter, adaletsiz, yozlaşmış, Tunus devletinin başarısızlığının arkasındaki en büyük sebep olduğunu unutuyor.
Tunus halkı, başından beri bu halkın taleplerine ve beklentilerine yanıt veren Cumhurbaşkanı Kays Said'i desteklemek için geniş çapta harekete geçti. Sokaklar doldu, Cumhurbaşkanını destekleyen, yozlaşmışlara ve aşırılıkçılara öfkeli sloganlar yükseldi. Tunus ordusu ve güvenlik kurumları Cumhurbaşkanı ve Tunus halkı ile birleşik ve kenetlenmiş bir duruş benimsedi. Bunun gibi tarihi anlarda iç cephenin birleşmesi son derece önemlidir.
On yıl sonra Tunus halkı artık düşmanlarını iyi tanıyor. Nitekim içeriği ile dikkat çeken bazı sloganlar da vardı. Tunus halkının deneyimini yoğunlaştıran, Yeşil Tunus’u bu kadere kimin sürüklediğini çok iyi bildiğini gösteren bir ifadeyle halktan bir grup meydanlarda "Ey Gannuşi, seni kasap, seni katil" diye slogan attı.
Uluslararası pozisyonlar dengeliydi ve 10 yıl önce kapıldığı coşkudan uzaklaşmıştı. ABD, Almanya, Fransa ve diğer ülkeler, Tunus Cumhurbaşkanı'nın aldığı karar ve politikaları anladığını ifade etti. On yıl önce yaşanan, bedelini Arap ülkelerindeki milyonlarca insanın ödediği acı bir deneyimden sonra rasyonaliteye ve siyasi gerçekçiliğe dönüşü gösterecek biçimde gülünç "darbe" suçlamasını alenen reddetti.
Bu, Nahda Hareketinin sona erdiği, Tunus’ta İhvan’ın geri dönmemecesine gittiği anlamına mı geliyor? Katiyen hayır. Hareket halen mevcut ve aktif, keza İhvan da Tunus’ta aktif olmayı sürdürüyor. Ancak bu, Tunus'un, devlet ve halk için daha iyi bir gelecek inşa etmek amacıyla köktendinci yönetimin karanlığından ve kaosun beşiğinden kurtulmak için tarihi bir fırsatla karşı karşıya olduğu anlamına geliyor ve bu, doğru yönde atılmış önemli bir ilk adım. İlk adımı köktendinciliğin sonu ve devlet için bir başarı olarak görmek ahmaklık ve yanlıştır.
Müslüman Kardeşler cemaatinin kurucusu Hasan el-Benna’nın 1949’da suikasta uğramasından, 1954’teki Menşiye hadisesinden sonra Mısır’da cemaate indirilen darbeden, 1965’te Seyyid Kutub örgütünün hedef alınmasından sonra, bazı aydınlar ve gazeteciler şevke kapılıp Müslüman Kardeşler’in sonunu, köktendincilik ve terörün sona erdiğini deklare etmekte acele etmişlerdi. Ne var ki daha sonra grup gücüne ve tehlikesine döndüğünde kendilerini ve fikirlerini gözden geçirmediler. Bunun yerine, halkın kısa süreli hafızasına güvenerek sayfayı çevirip yeniden başladılar. Bu, söz konusu ideolojik grupların doğasına ilişkin toplumsal bilincin birikmesini ve pekiştirilmesini engelledi. Örgütsel ve ekonomik kapasitelerini küçümsedi ve bu da tekrar tekrar geri dönmelerine katkıda bulundu.   
Tunus, önümüzdeki yıllarda da devam edecek zor ve karmaşık bir görevle karşı karşıya. Tunus halkının, yasaların yeniden etkinleştirilmesine, devletin prestijinin dayatılmasına, yıllardır kapalı dosyaların açılmasına, milletlerin ve devletlerin yaşamlarında önemli konularda insanların nasıl yanıltıldıklarını ve kendilerinden gizlenenleri bilmeleri için her suça ve ondan sorumlu olana açıkça işaret edilmesine ihtiyacı var.
Mısır'daki “Arap Baharı” sırasında vatandaşlara, kurumlara, güvenlik görevlilerine ve karargahlarına karşı terör suçları işlendiğini herkes hatırlıyor. Bunlar, kaosu yaymak ve devlet varlığını sarsmak için devrim kisvesi altında gerçekleştirilmişti. Bugün Mısır mahkemeleri, Müslüman Kardeşler'in her bir suçu nasıl planladığını, emirleri kimin verdiğini ve kimlerin infazına katıldığını ayrıntılı olarak sunuyor. Mahkeme kararları kesin kanıtlarla gerekçelendirilerek veriliyor. Yeniden tarihe girmek istiyorsa Tunus’un da yapması gereken bu.
Yaygın yolsuzluk, terörizm ve kaos, siyasi, ekonomik ve güvenlik açısından büyük suçlardır. Cumhurbaşkanı Said'in yağmalanan paraları geri almaya odaklanması, insanlara gidişatı düzeltmeye ve ülkeyi yeniden inşa etmeye kararlı olduğunu gösteren önemli faktörlerden biridir.
Suudi Arabistan, korona pandemisine karşı Tunus devletine büyük destek verdi. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Tunus'u ziyaret etti ve Cumhurbaşkanı Said ile görüştü. Suudi Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada şunlar vurgulandı; "Suudi Arabistan, Tunus'un iç işleriyle ilgili her şeye saygı duyuyor ve bir egemenlik meselesi olarak görüyor. Kardeş Tunus Cumhuriyeti'nin güvenliğini ve istikrarını destekleyen herkesin yanında durduğunu teyit ediyor. Ayrıca, bu koşulların üstesinden gelmek ve kardeş Tunus halkı için insana yakışır bir yaşam ve refah sağlamak konusunda Tunus liderliğine duyduğu güveni vurguluyor. Uluslararası toplumu, sağlık ve ekonomik zorluklarıyla mücadele edebilmesi için bu koşullarda Tunus'un yanında olmaya çağırıyor.”
Son olarak, Suudi Arabistan'ın Tunus'a desteği eskidir ve kurucu Kral Abdulaziz dönemine kadar uzanmaktadır. Rahmetli Tunus cumhurbaşkanı Baci es-Sibsi, Al-Arabiya kanalına verdiği demeçte bundan bahsetmiş ve tarihe bir belge gibi geçecek şu sözleri söylemişti: "Kral Abdulaziz, Burgiba'ya diğer Araplar gibi yapmamasını söyledi. Ona, ‘Araplar anlaşmazlıkları görmezden gelir ve sonra kaybederler, Fransa ile mücadelede, bir vur-kaç ve aşamalı ilerleme planı benimsemelisin’ dedi.”