Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Katil robotların meydan okuması

Gelecek savaşlarını ve bu savaşlarda robotların ve yapay zeka teknolojilerinin rolünü ele alan Hollywood yapımı bilim kurgu filmlerinin sayısı ve adları saymakla bitmez. Birçok ülkenin orduları, yazarların ve yapımcıların üstün yenetekleri ile ortaya koyduğu şeylere benzer, hatta bazen onların da üstüne çıkan teknikler geliştirmesi dolayısıyla artık bu filmlerin tamamına sadece bilim kurgu diyemeyiz. Ancak bu teknolojilerin bazıları endişe uyandırmaya, ahlaki ve yasal sorunları gündeme getirmeye başladı. Ayrıca bazı ülkeleri ve kuruluşları, yapay zekanın kullanıldığı ve savaşların geleceğini belirleyecek silahların kullanımının düzenlenmesi veya yasaklanması için çağrıda bulunmaya itti.
Cenevre'deki Birleşmiş Milletler (BM) merkezinde dün, söz konusu gelişmelerin tartışılması bağlamında, geçtiğimiz yıl yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını yüzünden askıya alınan ve özellikle ölümcül otonom silahların veya diğer adıyla “katil robotların” ele alındığı tartışmaların devamı niteliğinde, on gün sürecek bir toplantı başlatıldı. Toplantının söz konusu silahların kullanımını yasaklamasa da kontrol edilmesini sağlamak için bu yıl içinde veya daha sonra çıkarılacak uluslararası bir anlaşmaya zemin hazırlaması bekleniyor.

Bu silahlar neler?
Katil robotlar olarak da bilinen “tam otonom silah sistemleri” veya “ölümcül otonom silahlar”, düşman hedeflerini bulmalarını, tanımalarını ve saldırmalarını sağlayan yüksek teknolojiye sahip kameralı silahlardır. Bu silahlar, tüm bunları yapay zeka tarafından düzenlenen matematiksel işlemler ile otonom bir biçimde, insan kontrolü olmadan çalışır. Bu katil robotlar halihazırda bazı ordularda mevcut. Hatta daha önce savaşlarda bile kullanıldı. Bu teknolojiler, füzeler ve akıllı bombaların dışında günümüzde bağımsız hareket etme gücüyle donatılmış silahlı insansız hava araçlarında (SİHA) her geçen gün daha fazla kullanılıyor. Bu SİHA’lar ABD, Çin, Rusya, İngiltere, İsrail, Türkiye, Güney Kore ve daha birçok ülkenin ordularında mevcut ve geliştirilip daha fazla güçlendirilmeye çalışılıyor. Türkiye'nin Libya'da Halife Hafter güçlerine karşı otonom SİHA’lar kullandığına dair raporlar var. Aynı zamanda Türkiye bu uçakları Azerbaycan’a destek olmak için de kullanmıştı. Bu da Azerbaycan güçlerinin Ermenistan kuvvetlerini yenmesine ve Dağlık Karabağ bölgesindeki toprakları yeniden kontrolü altına almasına yardımcı olmuştu.
İsrail ve Güney Kore, bazı silahlarına yüz tanıma teknolojileri ekleyen ülkeler arasında yer alıyorlar. İsrail ordusunun Gazze'de Hamas Hareketi ve İslami Cihat Örgütü’nün önde gelen üyelerini hedef alırken kullandığı bazı silahlara bu teknoloji eklenmiş olabilir.
Hemen hemen 100 ülke ve pek çok sivil toplum kuruluşu, 2013 yılından bu yana katil robotlarla ilgili endişelerini defalarca kez dile getirdi. Bazıları, güç kullanımı üzerinde insan kontrolünün sürdürülmesini ve ölümcül otonom silahların yasaklanmasını sağlayacak uluslararası bir anlaşma çağrısında bulundu. Ancak bu çağrılara ABD, Rusya, Çin ve İsrail gibi ülkeler karşı çıkıyor. Nitekim bu ülkeler silahlanmada yapay zekanın kullanılmasında ve otonom bir şekilde, insan müdahalesi olmadan veya çok az bir yardım ile çalışabilen hava, kara ve deniz silahlarına yönelik sistemlerin geliştirilmesi için büyük bir güç harcıyorlar.
Robotları silahlandırma ve otonom olarak veya çok az bir kontrolle canlıları öldürmesi için serbest bırakma fikri çoğu insana korkutucu gelebilir. Ancak bu, bazı mucitlerin hayal gücünü ve hayranlığını uyandırırken askeri planlamalar yapanları da cezbediyor. Dünyadaki en büyük ordulardan bazılarının bu tür silahları geliştirme çabalarını artırdığı ve bunun nükleer silah geliştirme ve edinmenin arkasındaki caydırıcılık mantığı ile gerekçelendirildiği bilinen bir gerçek. Bu büyük ordulara sahip olanlar, muazzam teknolojik gelişmelerin yaşanması ve bazı ülkelerin elektronik saldırılar ve yapay zeka tekniklerini kullanmaya başlamasıyla birlikte katil robotlar da dahil olmak üzere caydırıcı silahlar geliştirmeleri gerektiğini düşünüyorlar.
Askeri planlamacıların dikkatini çeken bir diğer nokta da bu silahların kayıpları azaltması. Zira düşmana saldırmak için uçak veya asker şeklinde bir robot gönderildiği zaman askerlerden tasarruf etmiş olunuyor. Robotları savaşa yollamak, siyasetçilerin askerleri geri dönemeyebilecekleri savaşlara göndermenin getirdiği ahlaki sorulardan ve hesaplardan kaçınmasını da sağlayabilir. Nitekim siyasetçiler bu gibi durumlarda parlamenterlerin, basının ve asker ailelerinin karşısında hesap vermek zorunda kalabiliyor.
Bu ve benzeri birden fazla sıkıntı var. Çünkü bu tür silahların kullanılması yavaş yavaş yayılmalarına neden olacak. Bu da en sonunda caydırıcılık mantığının ortadan kalkması ve hatta bu silahların suç ve terör örgütlerinin eline geçmesi durumunda tehlikenin artması anlamına geliyor. Diğer bir mesele de şu ki devletlerin bu tür silahları kullanması ahlaki yaptırımı ortadan kaldırmaz. Çünkü en nihayetinde mağdur olan yine insanlar. Çoğu durumda da siviller zarar görüyor. Nitekim robotlar “eşdeğer tepki”ye dayalı bir karar veremeyecek ve düşmanın siviller arasında saklanıp saklanmadığını ayırt edemeyecek. Buna ilaveten ahlaki yaptırım ve karar mercilerinin askerleri arasından büyük kayıplar vermesine ilişkin endişeleri, savaş kararını alırken temkinli davranmalarını sağlayan en güçlü etkendir. Zayiat ve hesap verebilirlik baskısı ortadan kalkarsa zaman zaman siyasi çıkarlar doğrultusunda savaş başlatan politikacılar için bu kararı almak daha kolay hale gelebilir.
Tabii ki bu tür robotik silahları, saldırıları önleme amacıyla hava sahasını korumak, rehineleri kurtarmak, teröristleri takip etmek ve onları etkisiz hale getirmek için kullanılabileceklerini söyleyip savunanlar da var. Bazıları robotların, insanlar gibi yanlış hesaplamalar yapmadığını veya öfke nöbetlerinin etkisi altında kalmadıklarını çünkü tüm kararlarının, insanların kararlarını etkileyen duygulardan arınmış şekilde yapay zeka tarafından alındığını belirterek bu savunmalarını daha da öteye götürüyorlar. Ancak bu kişiler duyguların insani bir meziyet olduğunu, bazıları olumsuz olsa da çoğunlukla olumlu yönde olduğunu ve insana “insani kararlar” verebilme yetisi kazandırdığını unutuyor. Nitekim savaşlarda bile komutan veya asker, insani gerekçelerle bir kararı son anda değiştirebilirken robot bu gibi gerekçelerle temkinli davranmaz veya saldırısını değiştirmez. Belki de insanlar tarafından bile yönlendirilen SİHA saldırılarında yapılan hatalar, işlerin kontrolden çıkmasına sebep olacak teknik yanlışlar yapmaya müsait olan katil robotlara ölüm-kalım kararlarını bırakmanın tehlikesine işaret ediyor.
ABD, Çin ve Rusya gibi akıllı silahlar alanında rekabet eden büyük ülkeler otonom silahların yasaklanmasının gerekli olmadığını ve en mantıklısının kullanım şekillerine bir düzenleme getirilmesi olduğunu savunuyorlar. Ancak sorun şu ki bu silahların düzenlemeleri nasıl yapılacak? Bunları kim belirleyecek? Uluslararası düzenleyici anlaşmalar olmadan bu düzenlemelerin uygulanıp uygulanmadığını kim kontrol edecek?
Bazı silah türlerinin yasaklanması yeni bir mesele değil. Savaş teknolojisinin hızla gelişmesiyle Cenevre'de düzenlenen gibi bir konferansa ihtiyaç var. Geçtiğimiz yüzyılda, uluslararası sözleşmeler uyarınca biyolojik ve kimyasal silahların kullanımı yasaklandı. Körlüğe yol açan lazer teknolojisinin ve kulak zarını tahrip etmek ve insanların işitme duyusunu veya dengesini felç etmek için tasarlanan sonik silahların yanı sıra misket bombası, fosfor bombası, termobarik bomba, napalm bombası, mayınlar ve domdom kurşunlarının kullanımına da yasak getirildi. Saddam Hüseyin'in 1988'de Halepçe Katliamı’nda Kürtlere karşı kimyasal silah kullanması ya da İsrail'in 2008'de Gazze savaşında beyaz fosfor bombası kullanması veya ABD ve Rusya'nın Vietnam ve Afganistan'da yasak silahlar kullanması gibi korkunç ihlallerin olduğu doğru. Ayrıca Rusya ve Kuzey Kore gibi bazı ülkeler, rejim muhaliflerine suikast düzenlemek için kimyasal veya biyolojik silahlar kullanmakla suçlandı. Ayrıca Washington, Küba ve Moskova'daki ABD diplomatlarına karşı mikrodalga radyasyonla gerçekleştirildiğini düşündüğü saldırılardan Rus istihbaratını sorumlu tuttu. Ne var ki bu tür uygulamalar ve ihlaller söz konusu silahların kullanımını düzenleyen veya yasaklayan uluslararası anlaşmaların ve yasaların önemini ortadan kaldırmayıp aksine daha da önemli kılıyor.
Yapay zeka alanındaki hızlı gelişmelerle birlikte giderek daha karmaşık hale gelen ve silahlanma yarışının veya çıkar ve nüfuz savaşlarının devam ettiği bir dünyada iş işten geçmeden ve kontrol edilmesi güçleşmeden önce derhal bazı katil robot türlerini veya kullanımlarını yasaklayan uluslararası anlaşmaların yapılması gerekiyor. Dünya, virüs salgınları ve küresel ısınma etkileri gibi daha ölümcül ve tehlikeli başka sorunlarla karşı karşıyayken depolar büyük ve yıkıcı güçleri olan cephaneliklerle daha şimdiden ağzına kadar doldu. Kaynaklar ve fikirler oldukça ölümcül ve yıkıcı silahların gelişimi için harcanmak yerine bu gibi sorunların çözümünde kullanılmalı.