Abdulaziz Tantik
TT

Çürümenin Estetiği…

Rıfat Kavak’a
Yaşam, kendi doğal seyri içinde farkında olalım veya olmayalım, belirli bir süreç içinde çürümeye başlayarak yerini daha diri, canlı ve dinamik bir yaşama bırakmaktadır. Değişim, hem bir çürümeyi ve hem de bir dirilişi ifade eder. Değişime açık hale gelen şey her ne ise kendi doğasının temel özelliğini gösterme konusunda istidadını kaybetmiştir. Bu kaybedişin hem içsel ve hem dışsal sebepleri vardır. Ama her halükarda bir şey kendi doğasının temel özelliğini kaybettiğinde çürümeye başlayarak yerini bir başka şeye bırakır.
Çürümenin, bireysel, toplumsal, siyasal, iktisadi veya dünya görüşü üzerinden psikolojik ve sosyal psikolojide de meydana gelebilir. Bireyin çürümesi, hem içerden; kendi inançları, hedefleri ve kendisine yüklediği misyonu ile çelişik bir yaşamı öne çıkardığında, hem de dışarıdan yaşamın koşullarına boyun eğerek, yeterli koşulları sağlayamadığı gibi dışsal koşullara teslim olduğunda gerçekleşen bir şeydir. Kişide içsel çürüme, kendi iç dünyası ile var olan dış dünya arasındaki bağın kopukluğunda meydana gelir. Bu bağın koparılmasında, dış etkenlerin varlığı, içinde yaşadığı kültür ve medeniyet havzasının konumu, var olan ahlaki yapının doğasının dışına çıkışına yönelik yeterli bir tepkinin olmayışı vesaire etkendir. Kişi, ekonomik koşullarını iyileştiremediği zaman ve kendisine yüklenmiş, aile sorumluluğu, bakmakla yükümlü kişiler, sosyal sorumluluğu gereği yerine getiremediği her durumda bir çürüme ile karşı karşıya kalır. Siyasal koşulların ağırlaşması, yasakların baskın karakteri, siyasi baskılar, iç kargaşada da kişi, var olanın ağırlığı altında kaldığı zaman çürümenin zemini kurulmuş olur.
Yaşam, kurucu unsurlar üzerine kuruludur. Yaşamın sağlıklı bir zeminde kurulu halde varlığını idame edebilmesi, yaşamın her ferdinin kendi doğasının akışı içinde varlığa katılımının sağlanıyor oluşuna bağlıdır. Kişinin içinde var olduğu kültürel koşullara inanmadığı süreçte de kişide bir çürüme belirtisi görülebilir. Eğer o koşulları değiştirme gücüne sahip değilse ve kendisi o koşullara boyun eğer pozisyonu kabul ederse kaçınılmaz şekilde bir çürüme eylemi hayata geçer. Bu birlikte yaşamanın ve var olmanın tekil var olanların doğasını değişime uğratmadan birlikte yaşamanın imkân ve kültürünü oluşturma iradesi ile çürüme geriletilebilinir.
Bu noktada sosyal bir yaşamın hangi ilkeler üzerine kurulu olduğu önem kazanır. Herhangi bir topluluk, insan veya varlık toplulukları, belirli yasalara tabidirler. Bu yasalar ile kendi doğalarının gereğine uygun davranmayı imkân haline getirebilirler. İşte bu yasalar, birileri aracılığı ile ki ağırlıklı insan eliyle geçerliliğini kaybettiğinde çürüme başlar, bu çürüme insanı da kapsayacak düzeye zaman içinde erişir.
Bu noktada bir ‘dünya görüşü’ insan, varlık, Tanrı, ölüm, inanma, güvenme gibi temel anlam alanlarına yönelik bir bakış geliştirir. İşte bu anlam arayışları yeni bir insan ve toplum tasavvurunu inşa ederek barışı ikame ederse doğal bir seyir içinde çürüme bütün bir yapıyı bozmadan estetiğini koruyarak kendi içinde değişime açık hale dönüşerek varlığı zorlamaz! Tabii ki dünya görüşü ile yaşam arasındaki bağ, kalıcı olmaktan çok geçici bir karaktere sahip olursa, bu sefer estetiğin negatif karakteri ile çürüme kendini hissettirerek dünya görüşünün çürüdüğünü ve yetersizliğini işaret ederek yeni bir dünya görüşüne yönelmeyi mümkün kılar. Çürüme bu noktada estetik bir zemin içinde işlevini yerine getirir.
Estetik bir çürüme, içsel ve dışsal şartlardan etkilenen ve etkileşimi izhar etmeden ve bir dışsallığa zemin oluşturmadan kendi kendine için için yanarak yokluğa yürümektir. Çok güçlü bir güven ile çıkılan yolculukta, yolun güvenliğini sağlayan ve ulaşılacak menzilin sorumluluğunu üstlenenlerin bir türlü o güvenliği sağlayamaması ve menzilin sürekli uzaklaşması, bahanelerin çokluğuna rağmen çürüme kendini estetik bir beğeni üzerinden adım - adım yürürlüğe koyar. İşte çürüme bu noktada bir anda çöküşün meydana geldiği sarsıcı bir zeminde açığa çıkar. Ve açığa çıktığı bu zeminde sarsıntının gücü yüksek, çürümenin keskinliği ise zorunlu olur.
İktisadi zeminde oluşan girdap üzerinden bir çürüme olur. Bu çürümeye karşı yardımlaşma ile karşı çıkılır ve durdurulabilinir. Ama bir toplulukta fakir, yetim, işsiz, gücünü yitirmiş insanlar eğer o ekonomik koşullar içinde ezilerek varlıklarını her zeminde izhar ediyorsa bu çürüme kaba bir şekilde kendini gösterir. Ama aynı toplulukta yardımı ‘yardım yapılıyormuş’ gibi yapmak ise estetik bir çürümeyi içinde barındırır. Çünkü yardım yapıldığı intibaı veya niyetin sahiciliğini kaybeden yardım bir başka boyutu ile çürümeyi estetik düzeyde işletir.
Bir şeyin doğasının dışında konumlanması bir çürüme işaretidir. Bir şeyin doğasının dışında olmasına rağmen doğasına uyumlu bir şekilde algılanmasına zemin oluşturulması ise estetik bir çürüme ile karşı karşıya bırakır. Sahip olunan değeri, değerin kendi izleği açısından değil de bir çıkara mebni olarak ama doğasına matuf yapıldığı zannını oluşturma bir estetik çürüme örneği olarak kayıtlara düşer. Çürümenin estetiği, çürürken, çürümediği intibaını vererek değerin el üstünde tutulduğu ve ahlaki olanın savunulduğu algısını taşıması ile irtibatlıdır.
Toplumsal çürümenin en bariz örneği ise siyasal zeminde var olan çürümenin toplumsal yapıyı çürütmesidir. Çünkü siyasi zeminde başlayan çürüme, mevcut bütün zeminlere sirayet ederek çürümeyi derinleştirir. Fakat bu noktada da siyasi zeminde dünya görüşü ile uyumlu olmak ve dünya görüşü ile uyumsuz olmak gibi ikili bir durum üzerinden oluşan bir çürüme olduğunu söylemeliyiz. Dünya görüşü ile uyumsuz olduğu bilinen bir siyasi iktidarın çürüme göstermesi, siyasal alanla sınırlı veya siyasi olanla irtibatlı zeminlerde açığa çıkabilecek bir çürümeyi işaret eder. İktidar ile halk arasında dünya görüşü farklılığı çürümeyi geriletir. Yaygınlaşmasına engel olacak bir müdahaleye imkân tanır. Ama siyasal erk ile halk arasındaki dünya görüşünün ayniliği çürümeyi derinleştirir. Türkiye’de çürüme sol Kemalist iktidar dönemlerinde hiçbir zaman toplumsal derinliğe sahip olamamıştır. Kaba bir çürümenin izharı ile buna yönelik toplumsal veya bireysel tedbirler iş görebilmiştir. Ancak aynı iktidar sağ bir karaktere sahip olduğunda görece bir iktidar halk uyumu söz konusu edildiğinde çürüme estetik bir zemine sıçrayarak derinlemesine etkinlik kazanmaya başlamıştır. Sağ iktidarların; Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan partisi, estetik bir düzeyde halkın modernleşmeye katılımını, iktidara katılımını, bürokrasiye katılımını sağlayarak belirli bir çürümeyi estetik düzeyde inşa edebilmiştir. Elbette ki birçok kazanımından da söz edilebilir bu iktidar yapılarının; ancak bu kazanımlar, dünyevi ve somut kazanımlar ile örtüştüğü için manevi çürümeyi estetik düzeyde derinleştirmiştir. Yani mal, mülk, iktidar sahibi olmak, bürokraside yer almak, zenginliğe kapı aralayan devlet desteğini yanında bulmak, yeni çürüme alanlarının varlığını belirgin kılarken çürümenin kendisini ise gizlemeye yaramıştır. İhale, torpil, kayırmaca, destekleme vesaire aslında başlı başına çürüme olgusu olarak yaşama katılmıştır. Bu süreçte ahlaki zemindeki çürüme görünür hale gelmiştir. Fakat mevcut sağ iktidarlara karşı bilinçli müslüman bir kitle varlığını korumuş ve bu çürümeye karşı direnç göstermişlerdi. Ama bu direncin ilk kırılma anı; muhafazakâr ve İslamcı kitlenin birlikteliği ile başladı, sonra demokrat sol ve liberal katılım ile güçlendi. Ak Parti iktidarı bu çerçeve içinde estetik bir zeminde muhalif bütün unsurları iktidar alanına taşıyarak, onlarla barış umudunu dirilterek yeni bir vizyon çizdi. Süreç içinde bu vizyon sürekli değişime maruz kaldı. İktidar ortakları değiştikçe, yeni ortaklar elde etmenin zorunluluğu ile vizyonda yenilenmelere gidildi. Ama değişim çok süratli bir şekilde sürmeye devam etti. Bu iktidarda olacak olanların belirlenmesinde de değişime gidilmesini sağladı. Başlarken öne çıkartılan dünya görüşü ile mevcut dünya görüşü arasındaki kopukluğu izah etmede zorluklar öne çıktı. Ama bütün bu süreçte estetik bir şekilde ve güçlü bir propaganda ile üstü örtülmeye başlandı. Karşı savın varlığını ihanet ile tanımlamak ise aradaki köprüleri atmayı zorunlu kıldı. Fakat bu kırılmalar, çok yönlü ve çok boyutlu olunca çürüme kaçınılmaz hale geldi. Zengin olmak ile iktidar olmak veya iktidar olmayı sürdürmenin koşulu olarak zengin olmayı bir ilke olarak düşünmek beraberinde kendi iç meşruiyetini oluşturan ama çürümeyi derinleştiren bir olgu ile karşı karşıya bıraktı. İşte estetik çürüme burada kendi ağırlığını hissettirerek varlığını derinlemesine idrak ettirmeye başladı. Gelinen noktada estetik bir düzeyde çürüme kendi varlığının idamesini sürdürürken, iktidar ve iktidara desteğini vermekten kaçınmayan aynı dünya görüşü sahipleri derin bir açmazla karşı karşıya kaldılar. Olup bitenin ahlaki zemindeki karşılığı tam bir çürüme ama bu çürüme asla gündeme getirilmemeli idi. Çürüme gündeme getirildiğinde ise işareti başka noktaya çekilmeliydi. Burada estetik bir çürüme devreye girerek herkesi mutlu eden bir yaklaşım bulunmaya matuf bir olguya evrildi. Herkes mutlu, çürüme yok, yapılması gereken yapılmaktadır, diyenler de mutlu, çürüme açık, ama bu çürümenin başka nedenleri var, bireyler, kendi ahlakiliklerini koruyamadılar, diyenler de mutlu, çürüme açık, nedeni de iktidarın politik tutumları, kendi dünya görüşü ile zıtlaşması diyenlerde mutlu…
Ezcümle, estetik bir çürümenin boyutları sürekli artarak devam etmektedir. Mesele salt bir iktidar meselesi değil, iktidarın da içinde yer aldığı bir dünya görüşünün/modern dünya görüşünün iktidara yansıması ile başlayan derin bir çürümenin varlığıdır. Bu idrak edilmediği sürece çürüme devam edecektir. Sorunu sürekli başka zeminlerde arama çabalarının bir karşılığı yoktur. En nihayetinde kişinin kendi doğasının dışında konumlanması ile başlayan ve anlam dünyasını kaybedenlerin kurduğu bir dünya görüşünün iktidar alanında ıslah yapılamayacağını son üç yüz yılın varlığı ve yaşam alanları, siyasal, sosyal, iktisadi zemini açık bir göstergedir.
Korkusuzca umutsuzluğumuzu kabullenmeliyiz ve yeni bir başlangıcın imkânını oluşturmalıyız. Mevcudun çürümeyi estetik bir düzeyde inşa ederken, sağlıklı, doğal, yararlı bir özellik taşıdığı propagandası ve algısının bir karşılığının olmadığını her birey kendi varlık yaşam alanında görebilmektedir. Gözlem, deney, tecrübe, bize çürümenin kalıcı hale geldiğini gösteriyor. Bu yüzden çürümenin dışına çıkacak bir basiret açığa çıkartılmalıdır.
Her kesimden insanlar bir çürümenin varlığını kabul ediyor. Ama bu çürümenin estetik bir çürüme olduğu konusunda bir bakışları görülmüyor. Hâlbuki çürüme, sürekli gizlenerek kendi varlığını estetik bir kalıba döküyor. Bu da çürümeyi farklı yorumlamaya imkân sağlıyor.

[1] Memur Sen 2.Şube Başkanı RIFAT KAVAK Beyin başlık önerisidir. Kendisine Yazımın Başlığı için teşekkür borçluyum…