Mustafa Fahs
TT

Lübnan… Şam üzerinden değil Suriye üzerinden tedarik

Lübnan rejiminin eline bir fırsat geçti ve Suriye rejimini Mısır’ın doğalgaz boruları ve Ürdün’ün elektrik ağı üzerinden yeniden yüzdürmede bir rol oynayabileceğini düşünerek Suriye rejimine doğru koştu. Lübnan rejimi ABD tarafından yayınlanan mesajın sadece ilk kısmına odaklandı. Bu kısımda Washington, Lübnan hükümetine Suriye toprakları üzerinden doğalgaz ve elektrik ithal etme yetkisi veriyor. Ancak Lübnan rejimi bir aydan uzun bir süre önce üst düzey bir ABD’li ziyaretçinin Beyrut'a ilettiği ve ülkesinin denklemini "Şam üzerinden değil, Suriye üzerinden" ifadelerini kullanarak sınırladığı mesajının ikinci kısmını dinlemedi.
Suriye üzerinden demek, Suriye toprakları üzerinden Lübnan'a giden doğalgaz ve elektrik hattını yeniden devreye sokmak üzere Kahire ve Amman'a izin vermek anlamına geliyor. Ancak bu, siyasi mahiyeti açısından büyük soru işaretleri uyandırıyor. Başka bir deyişle bu hattın Şam üzerinden siyasi olarak geçiş şartları hala zor. Zira ABD büyükelçisinin enerji alanında Lübnan'a yardım etmek için sunduğu denklem, Beyrut ve Şam rejimlerinin istediği gibi değil. Çünkü bu denklem, Lübnan’a Suriye rejimini ekonomik çıkarlar kisvesiyle Beyrut’a sokması, onu Arap çıkarları sistemine koşulsuz bağlıymış gibi göstermesi, bunu Esed rejiminin Lübnanlılara verdiği bir lütufmuş gibi sunuldu. Bu durumu Lübnan yönetim sisteminin geri kalanının Şam rejiminden geriye kalanların lehine kullanması için verilmiş bir izin değil.
Lübnanlılar coğrafyanın ötesine sıçrayabilirler ancak tarihi aşamazlar. Nitekim Lübnanlılar, büyük bir kısmı Suriye işgalinin ülkelerine bıraktığı mirasa dayanan bir yönetim sistemi ile baş etmeye çalışıyorlar. Ekonomik sıkıntılarının büyük bir kısmı da bu sistemdeki karar mercilerinin, büyük bir kısmı organize kaçakçılığın yanı sıra Suriye rejiminin temel ihtiyaçlarının satın alınması için Lübnan'da açılan finansal krediler sonucunda buharlaşan Lübnan mevduatları aracılığıyla Esed rejimini desteklemesinden kaynaklanıyor.
Pratik açıdan bakıldığında, Suriye üzerinden Ürdün ve Mısır'dan Lübnan'a enerji tedarik etme projesinin, Lübnan'a enerji sağlanmasına yönelik yardım projeleri ile aynı kaderi paylaşması olası. Başarılı olması için aylar gereken bu projenin kaderi, enerji sektörünü kontrol eden nüfuz sahibi siyasi güçler paylarını almadan Lübnan'a ulaşmayacak olan Irak petrolünün kaderinden farklı olmayacak. Bu güçler Ürdün’den elektriğin Mısır’dan ise doğalgazın Lübnan’a ulaşmasını engellemeye hazır. Çünkü bu tedarik, bu güçlerin mali kazançlarının bir kısmını baltalayacak. Ayrıca bu sevkiyatın iki tedarikçi ülkenin gözetimi ve finansal kontrolü altında olması, güç mafyasının mali kazanç marjını daraltıp enerji kaynakları üzerindeki kontrolüne son verecek. Bu da genel olarak ekonomik ve siyasi açıdan güç mafyası için uygun bir şey değil. Çünkü bu tedarikin iki ülke tarafından kontrol edilmesi en nihayetinde, Hizbullah Genel Sekreteri'nin son haftalarda verdiği sözlere ve savurduğu tehditlere rağmen Tahran'ın gemilerini Lübnan limanlarına ulaştırmayı başaramadığı bir dönemde Mısır ve Ürdün'ün ekonomik krizde siyasi olarak etkilenmelerine izin verecek yapıcı bir rol oynamalarına izin verecek.
Azınlık ittifakı amatörleri ve hayali zaferler mihveri başta olmak üzere Lübnan siyasi tabakası için ABD’nin verdiği iznin birinci kısmının uygulanması gerekiyor. O da Şam rejimi ile sadece iletişim kurmak. Nitekim Şam kazanç torbasını doldurmadan Arap ülkelerinin talepleri için kolaylık sağlamayacak. Bu yüzden enerji tedarik etme projesi hızlı bir şekilde onarılmasını engelleyecek birçok engele maruz kalacak. Ayrıca bu rejimin bir karşılık almadan Lübnanlılara ve hatta destekçilerine bile istedikleri şeyi vermek zorunda olmadığı için gelecekte bu projenin çalışmaları ertelenecek.
Suriye rejiminin doğası, zayıflığının zirvesindeyken bile acımasız. Lübnan'ı destekçilerine yardım etme aracı olarak değil, düşmanlarına boyun eğdirme aracı olarak görüyor. Suriye rejiminin, “ekim ayaklanmasının” kendisiyle ilişkisini tanımlama konusundaki ısrarını ve taleplerinin Suriye halkının özgürlük ve onurlu bir yaşam talepleriyle kesiştiğini kabul etmesi mümkün değil. Bu yüzden 2005'te başlayıp 2011'de gelişen ve Lübnanlıların Şam'a sırt çevirmesine yol açan bu siyasi dönüşüm aşamasında, rejimin içinin az da olsa intikam alma hissiyle dolacağı göz ardı edilemez.