Ömer Özkaya
Yazar
TT

Brexit: The Uncivil War / Britanya'nin AB terki, sivil olmayan savaş

“Sağ-sol meselesi değil bu Dom (Dominic)! Yeni siyaset”. Brexit: The Uncivil War filminde geçen bu replik ABD’nin doların altın standartına bağlılığına son vermesi dönemini tarihsel seyir içinde en dramatik ve stratejik biçimde veren anahtar cümledir.
ABD’nin altın standartını terki ile birlikte Batı'nın İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan fabrika ayarları bozulmuştur. ABD yaşadığı enflasyon, resesyon, deflasyon ve stagflasyon sarmalından ancak doların devalüe edilmesiyle çıkacağını görerek doların değerini düşürmüştür. Bu adım Batı’da İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan düzeni çatlatmıştır. SSCB ile yaşanan soğuk savaş vazo kırılsa da sistemi devam ettirmiştir.
Büyük olasılıkla o zaman da birileri, “Bu sağ-sol meselesi değil George, yeni siyaset” demiştir.
Cambridge Analytica bağlamında elde edilen birey ve seçmen analizleriyle bir nevi seçmen madenciliği yaparak "siyaseti terk ve protesto eden" üç milyon "yeni" seçmen ile “AB’den ayrıl/Vote leave" kampanyasını yürüten grup ipi göğüsler: Referandum ile İngiltere'nin AB’den ayrılması kararı çıkar.
ABD’nin o dönemde hangi veri ve bilgilerle dolarla altının bağını koparıp dolara vurulan altın çıpasını çıkarıp attığı hâlâ spekülatiftir. Aynı şekilde İngiltere’nin de birden AB’den çıkma kararı almasının nedenleri de belirsiz kalacaktır.
Batı'nın bu yeni düzensizliği büyük bir planın parçası mıdır, değil midir? Bu soru her uluslararası gelişmede sürekli sorulacaktır. Çin’in yarattığı tsunaminin Batı kıyılarına yeni yeni vurduğu ve her dalganın Batı’yı yeni bir jeopolitik ve jeostratejik koordinata savurduğu saptanabilir. ABD’nin üst askerî elitinin “Afganistan’da yenildik” vurgusu ve deklaresi, politika ve strateji değişikliği açısından zorunluluktur. Ancak Brexit, ABD’nin Afganistan yenilgisi, Fransa-Almanya paktı, BOP ve yeni Ortadoğu denklemi "yeni" siyasetin modülleriyse nihai senaryonun henüz belli olmadığı analiz edilebilir.
Bu kritik uluslararası ilişkiler virajı öncesi Fransa, İngiltere, Almanya ve totalde Avrupa ve Batı, terör saldırıları ve hükümetlere yönelik protestolarla sarsılmıştı. Bütün değişimin bunun peşi sıra gelmesi şaşırtıcı değilse bile irdelenmesi az yapılmış önemli bir kesittir.
Batı’daki siyasetin radikalleşmesi, yabancılara ve göçmenlere yönelik saldırılar, sosyal, siyasal ve kültürel çözülme, Avrupa’nın rönesansının bittiğini ve geriye sarmaya başlayarak dönensansa girdiğini saptamayı dayatmaktadır.
Her ne olursa olsun Batı’nın ve bileşenlerinin mevcut ulusal, bölgesel ve küresel yeni verileri ve yeni gelişmeleri analiz ederek "yeni" bir güzergâh belirlemesi yaptığı açıktır.
Brexit: The Uncivil War, sivil olmayan savaş filminin akışı ve ana hatları, bu yeni güzergâhı Dominic Cummigns bağlamında dramatize ederek vermektedir.
Oysa diğer taraftan Batı'nın binlerce yıllık Uzak Asya’yı ve Asya'ya ulaşma ve ticareti kontrol altına alma ideali, Avustralya, İngiltere ve ABD arasında oluşturulan AUKUS Paktı ile güneydoğu Asya'da çok sağlam bir jeopolitik istinat ada kıtası bularak yeni bir evreye girmiştir.
Yıkıcı rekabetler yapma ve diriltici birlikler kurma konusunda deneyimli bir Batı, bölgesel ve uluslararası yeni dengelerini kuracaktır. Kuramadığı noktada askerî ve sivil olmayan savaş stratejileri ve senaryoları uygulama alanı arayacaktır.
Breixt: The Uncivil War, sivil olmayan bir savaş afişi ile işte bu bölgesel ve küresel ortamda film endüstrisindeki yerini alır.
Kişilerin toplanabilen ekonomik, sosyal, kültürel, politik, teolojik, ırksal, sağlık, beklentisel, psikolojik gibi sayısız verisi analiz edilerek bireyin kategorize edilebileceği yönündeki varsayım filmin ikiz ana temalarından biridir. İkiz konjonktürel küresel bir ortam vardır. Küreselleşme ile birlikte gelişen etnik, dinsel ve paktsal çözülme ve yine küreselleşme ile birlikte direnç gösteren ulusal değerlere ve ulusa dayanmak…
Diğer yandan yeni paktlar kurarak Şanghay İşbirliği Örgütü gibi daha az parametre üzerinden yürütülen ve ilk elde sadece dış politika ve ticaret temelinde sürdürülen seyreltilmiş küreselleşme şimdilik devletlerin iç politika ve dizaynlarına karışmayan, demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi parametreleri olmayan aşırı pratik ve pragmatik seyreltilmiş küreselleşme ise bir kuşak bir yol projesi kapsamında ilerletilmek isteniyor. Yirmi ülkeyi hedefleyen BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ve onun biraz daha geliştirilmişi olan Genişletilmiş Ortadoğu ve Afrika Projesi’ne yanıt olarak, altmış beş ülkeyi kapsayan küreyi yeniden tümüyle dizayn etme projesi Bir kuşak Bir Yol tasarımının ABD ile etap etap rekabeti içerdiği bu sebeple de aşırı derecede siyasal sürtünme ve küresel ısınmaya yol açtığı ortadadır. Bu küreselleşme biçiminin yönetici elitler için cazip olduğu aşikârdır. Batı küreselleşmesinin ise yönetilenler için cazibesi yüksek görünmektedir. İki küreselleşme konseptinin yarışı yeni siyaseti üretmiştir.
İngiltere ulusal kimlik ve siyasetine AB’den ayrılarak dönmeye karar verirken kendi küreselleşme argümanlarını ileri sürerek "yeni"den Büyük Britanya stratejisini yürürlüğe koymaktadır.
Yeni ve eski müttefikler madenciliği içeren bir uluslararası ilişkiler taraması sonucu küresel değerli emlakları saptamakla sonuçlanacak -çoğu daha önce bulunmuş jeopolitik noktalar- jeopolitik ve jeostratejik parkurun ilk etabı AUKUS paktı ile taçlanmış bulunmaktadır.
ABD’nin Afganistan’dan yenildiği için çekildiğine dair askerî üst komuta kademesinden gelen açıklamalar -Demek ki ABD’nin yenildiğine dair konsensüs oluşturmak Rusya ile Afganistan bağlamında askerî bir kaderdaşlık geliştirmek önemli olmaktadır, “Afganistan’a giren yenilir” diye uluslararası bir yasa oluşturulmak istenmekte ve böylece Afganistan bundan sonra olabilecek işgallerden korunmaktadır veya korunmak istenmektedir-ve denizaltılar gibi birden Pasifik’ten AUKUS ittifakı ile yüzeye çıkmak da "yeni siyaset"in taktiklerinden olmalıdır.
Yeni seçmen madenciliği yaparak AB’den ayrılacak oyları temin yönteminin yani bireysel ve toplumsal verileri Cambridge Analytica gibi temin edip işlemenin "yeni tür bir askerî harekât" olarak değerlendirilmesi çok ilginç ve bir o kadar da yeni boyuttur.
Tüm ordularda bulunan psikolojik harekât merkezlerinin büyük ve küçük verileri işleyerek ülkesinin ve rakip ülkelerin güçlü ve zayıf yönlerinin belirlenmesi için daha etkin kullanımının özgün bir sürümü ile karşı karşıyayız.
Bireylerden sonra sıranın topluluklara, etnik, dinsel, kültürel, politik, ekonomik ve sosyal kesimlere, şirketlere ve ülkelere geldiği de açıktır.
Verilerle, savaşmadan, propaganda ve psikolojik harekât yürütmeden insanları istenilen yöne, fikre, karara, satın almaya, satmaya, nefrete, sevgiye, protestoya, desteğe, savaşa, barışa ve her şeye güdülenebileceği kısmî pratik olarak elde edilmiştir.
Ancak Brexit: The Uncivil War filminin veri yığınlarını analiz ederek yaptığı seçmen madenciliğinin fokus (odak) gruplar boyutu ile saha araştırması ve saha testi aşamaları fazlası ile manuel kalmaktadır. Brexit oylamasını Uncivil War / Sivil olmayan savaş yapan da bu ana kesittir.
Dominic Cummings veri analisti olarak sahada manuel yollardan siyasal, toplumsal ve bireysel iletişimi en alt düzeye inmiş ve teknolojiden ekonomik zorunluluktan dolayı uzak kalmış kitlelere nasıl ulaştı ve güdüledi? Karanlıkta kalan bu kısmın Cambridge Analytica tarafından veri madenciliği yapılarak giderildiği şeklinde işlenmektedir.
"Yeni tür bir istihbarat, yeni tür bir ordu ve yeni tür bir siyaset" kavramını belirli belirsiz fakat ciddi olarak iletişime katan teknik, yeni küresel siyasal konsepti deklare etmektedir. Bu durumda veri madenciliğinin sessiz sedasız klasik istihbaratın yerini almakta olduğunun altını çizebiliriz.
Öte yandan Büyük Britanya'nın AB’den ayrılmayı referandum ederken bu sonucu önceden öngördüğünü ve küçük dokunuşlarla istediğini aldığını söylemek mümkündür. Böylesi önemli bir referandumun derin iradeyi realize etmemesi sorun olurdu.
Önümüzdeki süreçte devletlerin ve şirketlerin birçok "sürpriz" kararının "Yeni siyaset bu Dom! Bireysel alma" modunda olacağını ifade edebiliriz.
İngiltere, ABD ve Avustralya "yeni siyaset"i ve dolayısıyla yeni stratejiler kartelasını belirledilerse doğal olarak "veriler" yeniden karılacaktır.
Tüm uluslararası sistemin taşları SSCB’nin dağılmasının ardından beşinci defadır yerinden oynamaktadır. İran, Irak, Türkiye, Libya, Mısır, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri bu süreçte en önemli, en stratejik ve titizlikle izlenen ülkeler olacaktır. Bu zaten bilinen olgudur.
Ağırlık merkezinin Pasifik’e kayması ve tüm önemli devletlerin orada bayrak göstermesi beklenen bir tutumdur.
Paktların miadını dolduranlar, yeni kurulanlar, yeni kurulacak olanlar ve revize edilecekler gibi bir liste oluşturması da normaldir.
Batı yakasında işler her zaman karışık ve öngörülemezdir, bu da bilinmektedir.
İngiltere’nin kararının AB’nin diğer "kurucu babalar”ına hizmet edip etmeyeceğinin araştırıldığı da bilinmektedir.
O halde normal olmayan ve sürpriz olan nedir? Bu durumda "yeni siyaset" uygulayan devletler bir hayli fazla mı? Yeni siyasete hazırlıksız yakalanan devletler ve şirketler nasıl davranırlar? Askerî ve sivil olmayan bir savaş ne tür savaş olabilir? Bu en kritik ve stratejik sorudur.
Siber savaşlar, vekalet savaşları, ticaret savaşları ve finansal savaşlar zaten eş zamanlı olarak şu anda yapılmaktadır. O halde Brexit referandumu ile birlikte gündeme gelen askerî ve sivil olmayan savaş hangi boyutlarda olacaktır.
ABD’de Trump döneminde ulusal güvenlik danışmanı olan John Bolton’ın Taliban ve Pakistan ile ilgili öngörüleri oldukça çarpıcıdır. Pakistan’ın Taliban’ın eline geçmesi olasılığına işaret eden Bolton çok enteresan bir boyutu gündeme getirmiştir. Bu da "yeni uluslararası siyaset " olarak etiketlenebilir.
Küresel sistemin yeni ağırlık merkezi Pasifik olarak deklare edildikten sonra kara Avrupa’sına yani Avrupa Birliği’ne uluslararası alan olarak Balkanlar, Ortadoğu, Orta ve Batı Afrika bırakılmış gibi durmaktadır.
Askerî ve sivil olmayan savaş tanımı ulusal ve uluslararası politikalar bakımından yabancısı olunan bir kavram olmayabilir. Etnik ve dinsel iç savaşlar, terör örgütlerinin fraksiyonlara bölünmesi ile oluşan fraksiyon savaşları gibi yakın tarihe ait bu deneyimler yeniden devreye alınabilir.
Küresel bir sorun olarak belirmeye başlayan enflasyon, resesyon ve sonuçta stagflasyon ve yeni kur savaşları büyük olasılıkla yeni tür savaşlar olarak ülkeleri, ulusları ve uluslararası sistemi sarsacaktır.
ABD’li ünlü ekonomik ve finansal istihbarat teorisyeni James Rickards’ın enflasyona yönelik tanımlama ve analiz arayışları ve enflasyonu psikolojik bir parantezde irdelemesi, bireysel, sosyal, politik ve kültürel veriler gibi sayısız data üzerinden hem yeni siyasetin uygulama alanları aradığı hem de önlemleri oluşturma yönünde değerlendirilebilir. ABD ve Batı’nın finansal ve ekonomik parametreler üzerinden büyük sorunlar yaşadığı ve özellikle Çin’i kur savaşları yapmaması için iktisadi kuşatmaya alması çok yenidir.
Yeni siyaset enflasyon + resesyon = stagflasyon + kur savaşları kolonlarında gelişecekse durum küresel ölçekte vahim demektir.
İngiltere’yi bir anda lojistik terminallerin tıkanması ve iptali ile özellikle gıda ve akaryakıt şokuna sokan gelişmenin tüm küreye yayılması, iletişimin geldiği düzey göz önüne alınırsa "an meselesi"dir. İngiltere’nin yeni siyaseti Brexit ile uygulamaya alması anında "yeni siyaset" ile de karşılık görmesine neden olmuş olabilir.
Süveyş Kanalı’nın, Panama Kanalı’nın, Cebelitarık ve Çanakkale boğazları ile Hürmüz "boğazı"nın eşzamanlı veya peyderpey kapanmasına akaryakıt, doğalgaz ve enerji dar boğazının eşlik etmesi küresel bir felaketler serisini başlatabilir.
İngiltere’nin yeni bir küresel statü oluşturma bağlamında tarihsel birikimi ve İngiliz Milletler Topluluğu'nun varlığı ile yoklamalar yapması oldukça isabetlidir. Soru, bu yoklamaların zamanlaması ve olası topluluğun desteğinin yoğunluğudur.
Avrupa’nın kara Avrupası ve deniz ötesi Avrupası gibi bir bölünme yoluna girmesi uluslararası ilişkilerde hep küresel tsunamiler yaratmıştır.
Devletler düzeyinde baktığımızda yeni tespihler ve yeni imameler (tespih başları) söz konusudur. Yeni oyun planı tüm oyuncuların rakip yarı saha ve ceza alanı içinde toplanmasını zorunlu kılmaktadır. Orta saha ve defans artık yoktur. Maçlar kaotik, ligler iptaldir veya yeni tanımlamaya gereksinim duymaktadır.
Bir yandan UEFA’nın ve FIFA’nın patronajlığı tartışmaya açılmaktadır. Futbolda sorun varsa uluslararası ilişkilerde sorunlar artık kontrolden çıkmıştır. Ulusal, bölgesel ve uluslararası siyasette ciddi dalgalanmalar kapıdadır.
Hitler'in futbol stratejisini irdeleyecek olursak karşımıza çıkacak tablo hiç bir şekilde yenilmemektir. Çünkü Hitler'in takımının karşısına ancak yenilmek için çıkılabilir. Yenilmek için çıkmayan bir takım Hitler'in egemenliğini ne ölçüde kurabildiğinin göstergesidir. Hitler maçın sonucuna rıza gösterecek olsa maçta olmazdı. Zaten maç da yapılmazdı.
Egemenliği tesis etmek siyaset biliminin şekli zaman biliminin esas konusudur. Tüm önemli imparatorluklar ve devletler bu kritik etabı "es" geçmektedir.
Askerî ve sivil olmayan savaşlar sürecinde yeni siyasetler hep sınanacaktır. Uygun anahtar, doğru şifre, doğru zamanlama ve doğru bilgi sonucu belirler.
SSCB’nin dağılması ile birlikte Batı dünyasında yaşanan, etnik, dinsel, ekonomik, siyasal, sosyal, teknolojik, iletişimsel, kültürel ve ırksal dalgalanmalar askerî ve sivil olmayan savaş parantezine alınabilir.
İngiltere’nin AB’den ayrılması ve ABD’nin NATO bağlamındaki yakınmaları, Afganistan'dan ayrılmalar, Irak, Libya, Suriye müdahaleleri ve yıllardır Avrupa başkentlerini gösteri alanı yapan çiftçiler, Rusya'nın doğal gaz ihraç stratejileri, mülteciler gibi yüzlerce parametre, askerî ve sivil olmayan savaşın şimdi tanımlanan etapları olmaktadır. Brexit: The Uncivil War filmindeki, “Bu sağ sol meselesi değil Dom! Yeni siyaset” repliğini insanlar bundan böyle daha sık görecek ve işitecektir.