Mustafa Fahs
TT

Zengezur Koridoru... Kesme ve bağlama stratejisi

Azerbaycan'dan Türkiye üzerinden Avrupa ve Ortadoğu'ya, Türkiye'den Azerbaycan üzerinden Orta Asya'nın kalbine uzanan Zengezur Koridoru, iki siyasi ve ekonomik coğrafyayı birbirine bağlıyor. İlki, Türkiye'ye Türk dünyasına, yani Türkçe konuşan halklara güvenli bir geçiş sağlıyor; Türk milliyetçilerinin ‘Turan Hattı’ dediği şey de bu. Ekonomik açıdan ise bu koridor, Azerbaycan enerji kaynaklarını dünyaya açmış durumda; bunlardan ilki, Azerbaycan gazının Suriye'ye ihraç edilmesiydi. Ayrıca, bu koridor üzerinden Azerbaycan'ın enerji kaynaklarının taşınması, Gürcistan üzerinden geçen mevcut koridorlardan (Bakü-Ceyhan) veya İran üzerinden geçen birçok önerilen koridordan daha ucuz ve daha hızlı olacak.

Aslında ABD yönetimi, Rusya'nın yüzyıllardır arka bahçesi olan ve ‘Kafkasya'nın ötesindeki bölgeler’ olarak adlandırdığı geniş jeostratejik haritayı yeniden çizmeyi başardı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki son savaşın ardından bu koridoru yeniden canlandırmaya çalıştı, ancak Rus karar vericilerin o dönemde karşılaştıkları zorluklar nedeniyle başarılı olamadı. Ruslar, geleneksel müttefikleri Ermenistan'ı, tüm Dağlık Karabağ bölgesinin kontrolünü yeniden ele geçiren ve Azerbaycan'ı Türkiye ve İran sınırındaki Nahçıvan’a bağlayan yolu ele geçiren Azerbaycan saldırısına karşı savunamadılar.

Savaş sırasında Moskova ve Tahran seyirci kaldı; Rusya bir yandan Ukrayna savaşıyla, diğer yandan Bakü ile yaptığı silah anlaşmalarını korumakla meşguldü. Kremlin'deki siyasi karar alıcılar, Erivan'da Batı'ya yakın bir siyasi kesimi iktidara taşıyan protesto hareketiyle başa çıkmada başarısız oldular. Tahran ise Moskova'dan daha temkinliydi; Savaşın ulusal güvenliğine oluşturduğu riskler nedeniyle, yüzyıllardır devletin temelini oluşturan Azerbaycan-İran milliyetçiliğinin öfkesini uyandırmamak ve İran'ın Azerbaycanlıları ‘Azerbaycanlı kardeşleri’ olarak görenlere karşı Ermenistan'a herhangi bir destek vermemek için temkinli davrandı.

Beyaz Saray'da Azerbaycan ile Ermenistan arasında gerçekleşen sembolik el sıkışma sahnesi, Tahran tarafından ulusal güvenlik çıkarlarını tehdit eden jeostratejik bir kâbus olarak değerlendirildi. Bu durum, tüm yetkilileri ve üst düzey liderleri, ‘Trump'ın barış ve refah koridoru’ olarak adlandırılan girişimi reddetmeye itti. Pratikte, Nahçıvan bölgesini Ermenistan üzerinden anavatanı Azerbaycan'a bağlayan 40 kilometre uzunluğundaki bu koridor, İran ile Ermenistan arasında Rusya'ya uzanan yolu kesiyor (Bu yol, İran'ın Avrupa'ya giden tek yolu). Ayrıca, gaz ve petrol zenginliklerinin bir kısmını, tarihi düşmanı Türkiye'nin kontrolündeki koridorların insafına bırakıyor. Gerçekte, uzunluğu kısa ve genişliği dar olan koridor, küresel enerji politikalarının önemli bir bölümünü değiştirecek, ABD'yi tarihsel olarak rakiplerinin nüfuzuna tabi olan bir bölgede etkili bir ortak haline getirecek ve söz konusu rakiplerin geleneksel ve tarihi nüfuz alanlarında etki gösterememelerini bir kez daha ortaya koyacak.

Bu dönüşüm karşısında Tahran çaresiz kalıyor. Tahran, yeni gerçekliği, nispeten de olsa, değiştirme kabiliyetinin sınırlı -ya da neredeyse hiç- olmaması nedeniyle, değişimlere uyum sağlamasını gerektiren yeni bir siyasi coğrafya tarafından kuşatılmış durumda. Artık bu gerçekle tam anlamıyla bir arada var olmak zorunda. Jeostratejik konumunu kaybettikten sonra jeoekonomik konumunu korumak için, açıklamaları tüm rejim liderlerinin açıklamalarıyla çelişen İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, konuşmasında İran'ın koridorla ilgili tüm taleplerinin dikkate alınacağını vurguladı.

Siyasi ve ekonomik açıdan jeostratejik kopukluklar ve bağlantılar arasında uluslararası ilişkiler yeniden şekilleniyor ve koridor ülkeleri, üretim ülkeleriyle eşit öneme sahip hale geliyor. Irak, bu iki ayrıcalığa sahip olduğu için bunu anlamalı. Suriye ve Lübnan da bölgenin zenginlikleri ile Avrupa ve Orta Asya arasında bir bağlantı halkası ve Türkiye'nin gidiş-dönüş geçişini tamamlayan bir koridor olduğu için bunu anlamalı.