Ömer Özkaya
Yazar
TT

Asya'da yüksek satranç, Orta Doğu'da dama, Afrika'da poker oyunları

 
"Churchill, kraliçe, istihbarat grup başkanı ve dış işleri bakanı toplantıyı bitirdiklerinde savaşta hiç dikkate alınmayacak toplumsal grupları cephede istihdam etme kararı almışlardı.
Stratejinin uygulaması Churchill e bırakılmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nda savaşta hiç dikkate alınmayacak bu toplumsal gruplardan derlenen bireyler Almanya ve zorunlu bileşenlerinden her türlü bilgiyi toplamak ve yaymakla, ekonomik operasyonları yapmakla ve Alman ordusunu yanıltmakla görevlendirilmişlerdir."
- Bu iki paragrafın desteklendiği belgeler nerede Dr. John?
'-Efendim, İkinci Dünya Savaşı ile ilgili geniş bir belge taraması yaptım. Savaşı bir bütün olarak masaya yatırdığımda çok ciddi bilgi boşlukları gözlemledim. Alman arşivlerini inceleme zorunluluğu oluştu. Aynı şekilde Alman belgelerinde bu boşlukları kısmen dolduran ve onaylayan verilere ulaştım.
Fakat bu belgelere İngiliz arşivlerinde bir karşılık bulamadım.
- Siz de analitik bir kurguyla sonuçta savaşta dikkate alınmayacak toplumsal grupları cephede istihdam etme teorisinin İkinci Dünya Savaşı'nda Churchill tarafından uygulandığını bulguladınız öyle mi?
-Evet efendim.
-Bir de şu paragrafları okuyalım Dr. John:
ABD, Fransa’nın Güneydoğu Asya'da Komünizme karşı Vietnam, Laos ve Kamboçya'yı korumak için verdiği savaşı çok yakından takip etmektedir. ABD bu amaçla Japonya'daki diplomatik ve istihbari misyonun seviyesini ve sayısını artırmıştır.
Fransa'nın Vietnam'daki Katolik dinsel azınlığı merkeze alarak Komünizme karşı yürüttüğü savaş, sosyolojinin yasaları ile kültürel ve siyasal dinamikler bağlamında analiz edildiğinde kalıcı başarı olasılığı olmadığı kararına varılmıştır.
Bu karar ise Beyaz Saray'ın beyaz ünitelerince geliştirilen bir strateji çerçevesinde Pentagon'un Vietnam'da askeri operasyonlarının yoğunlaştırılması, ABD dışişlerinin de uluslararası ilişkilerde SSCB ve Çin'i derinlikli analiz ve test etme içleminde uygulamaya alınmıştır.
Bu strateji SSCB ve Çin'i ABD'nin küresel statüsünü destekleyecek rakiplere dönüştürerek tehlikesizleştirilmesini ve ABD'nin Asya’daki çıkarlarını uzun yıllar garanti altına alacak yardımcılar olarak kategorize edilmesini, ABD ile SSCB arasında "yumuşama" görüşmelerinin başlamasını, Çin'in de başta ABD olmak üzere Batı'nın ana üretim partneri olarak konumlandırılmasını, buna karşılık SSCB'ye ve Çin'e komünizmi yayacakları alanlar bırakarak böylece güçlerini etkin kullanmalarını engelleyecek ekosistemler kurarak komünizmin Çin, SSCB ve bileşenlerinde refah yitimine neden olarak kapitalizmin alternatifsizliğine sürekli enerji vererek atıl hale getirilmesini sağlamak şeklinde kurulmuştur.
Batı böylece dinsel fetihci ve dinsel yayılmacı bazlı teostratejisini terkederek , jeopolitik anlamı olmayan Hristiyan unsurları baz alacak stratejilerden uzaklaşmayı yararlı görmüştür. Bunun en etkin uygulaması ise Vietnam'da görülmüştür. Özellikle Güney Vietnam'daki başkan yardımcısı Phung Van Cung'un Katolizmi Budist çoğunluğa egemen kılmakta aşırıya gitmesi ve bu bağlamda Fransa ve ABD ile müttefiklerine yönelik Budistlerde artan nefret dalgası oluşturması ABD ve bileşenlerinin stratejilerini radikal şekilde değiştirmiştir.
ABD, Fransa'nın ve Batı'nın çıkarlarını korumak için Güneydoğu Asya'yı SSCB ve Çin'e hiç terketmeyecekmiş gibi terkederek Çin'i ve SSCB'yi, kurguladığı ideolojik, askerî, siyasal, ekonomik ve uluslararası hukuk gibi birçok alanda taviz sahasına çekmiştir.
SSCB ve Çin'in Güneydoğu Asya’da jeopolitik ve jeostratejik avantajlar kartelasındaki çeşitlilik ve yoğunluğa rağmen askerî ve siyasal bir zafer elde etmede çektikleri zorluklar, ABD ve Batı için her iki ülkeden alınabilecek tavizlerin listesini belirlemekte kullanılmıştır.
SSCB ve Çin'in komünizmin ideolojik  vaatlerini asgari düzeyde bile realize edemeyecekleri coğrafi ve demografik genişliğe ulaşmaları ile sonuçlanan  Komünist yayılmacılık, her iki ülkeyi Batı ile özellikle ekonomik müzakerelere zorlamış, ABD ve bileşenleri önemli oranda bu müzakere süreçlerinden istediklerini alarak çıkmışlardır.
1954 yılında kurulan Güneydoğu Asya NATO'su olarak nitelendirilebilecek SEATO, ABD, Fransa, Birleşik Krallık ve bileşenlerinin çıkarlarını korumak için kurulmuştur.
1977 yılında sonlanan SEATO'nun yerine 2021 de AUKUS (Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD) paktı kurulmuştur. Fransa SEATO'nun içinde olmasına rağmen AUKUS'un dışındadır. Fransa, Güneydoğu Asya'daki Hindiçin geçmişine dayanarak
AUKUS dışında bırakılmasına aşırı tepkilidir. Bu tepkinin AB bağlamında Fransa ve Almanya hinterlandında Batı içi çıkar çatışmalarını tetikleyeceğini uluslararası kamuoyu şimdiden değerlendirmeye almaktadır.
Yakın tarihte ABD, SSCB'nin DETANT'ı yani "yumuşama" ve nükleer silahların sınırlandırılması SALT-1 ve 2 müzakereleri sürecinde ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel, askerî, diplomatik, istihbari ve daha bir çok parametreler üzerinden "komünist" ömrünü test etme olanağı bulmuştur.
 Bu testler ABD'nin SSCB'ye karşı çok etkin stratejiler geliştirmesini ve bu ülkede sosyalizmin tasfiyesini, Varşova Paktı'nın da feshini -bu stratejiler bağlamında - temin etmiştir.
ABD'nin bugün sık sık gündeme getirdiği Rusya'nın başkanlık seçimlerine müdahale ettiği ithamı iki ülke tarihinde aslında var olan bir olgudur. SSCB geçmişte dış politika stratejilerini seçim zamanları değiştirerek seçilmesini istediği ABD başkanlarına, başkan adayı ile birlikte karar alarak destek de vermiştir. Dış politika yoluyla yapılan bu yardım, cumhuriyetçilerin iktidarını sağlamak içindir. SSCB özellikle
ABD'de sosyalist ideolojik bölgede tanımlanabilecek başkan adaylarının kaybetmesine yönelik dış politika manevraları ile dikkat çekmiştir.
İngiltere'nin başta BM olmak üzere uluslararası örgütlerdeki ağırlığı ile küresel konumunu çok çeşitli siyasal kartelalarla reorganize etme yolunda aldığı mesafe Batı dünyası içinde yeni askerî, diplomatik, dinsel, ideolojik, kültürel, ekonomik, siyasal ve sosyal ağırlık analizlerine sebep olacaktır.
Bu analizler sonucunda Batı dünyasının iç reorganizasyonu süreci müzakereleri başlayacaktır.
Bu süreçte de geçmişte ABD'nin SSCB ve Çin'e uyguladığı ekonomik, siyasal, sosyal, askerî, teknolojik, diplomatik, bilişimsel, üretimsel ve daha bir çok testin, ABD, İngiltere ve bileşenlerine uygulanması söz konusu olabilecektir.

Rusya ve Çin, Batı'nın ne kadar güçlü olduğu, zayıflayıp zayıflamadığı gibi sorulara yanıt aramaktadır. ABD'nin askeri ve dış politik yenilgilerinin ne derece gerçek  olduğu irdelenmektedir.
"Liberalizmin sonu"nun henüz gelmediği
Batı dünyasında, SSCB gibi verilerin gizlenmesi doğal olarak söz konusu olamaz. Dolayısıyla Batı daha objektif gözlemlenebilen, öngörüler için neredeyse tüm datalara ulaşılabilen sistemiyle ve şeffaflık açısından Asya'ya göre çok daha açık bir ülkeler zinciridir. Ancak tarihte Asya'dan Batı'ya taşınan zenginlikler, günümüzde yine Batılılar tarafından Asya'ya taşınır mı?
Öte yandan Batı ülkelerinde de yer yer demokrasiden sapmalar görülmektedir. Totaliter eğilimlerin ve polisiye önlemlerin toplumsal olaylarda Asyalı totaliter ülkeleri aratmayan yoğun kullanımının oranı yükselmektedir. Bu da Batılıların ekonomik ve diplomatik ilişki kurdukları Asyalılara benzeme tehlikesini ne yazık ki giderek artırmaktadır.
Batı için Asya karşısında en büyük yenilgi demokrasiden, insan haklarından ve özgürlüklerden ulusal ve uluslararası alanda kopması olacaktır. Bu değerlere karşı Asya savunmasızdır. Hindistan'da Delhi'nin, Pakistan'da Karaçi'nin, Bangladeş'te Dakka'nın ve Afrika'nın genel durumu göz önüne alındığı takdirde Batılı değerlerin gelecek süreçte insanlığın onurunu kurtaracağını ileri sürebiliriz.
Halklar okyanuslar gibi denizler gibi tsunamiler oluşturabilirler fakat halktan  kopmuş yönetsel, ekonomik ve sosyal elitler, siyasal ve toplumsal tsunamiler oluşturamazlar. Asya'da asla bir Fransız
İhtilâli yaşanmayacaktır. Fransız İhtilâli, insan hakları evrensel bildirgesi ve
Batı demokrasileri, insanlığın onur abideleridir. Bunları şimdi evrensel hale getirmeliyiz.
Bu küresel yoğun rekabet ve seyreltilmiş savaş surecinde dikkat çekmeyecek sosyal grupları Asya’da bir çok ülkede organize ettik ve hatta görünmez iktidarlar yaptık. Fakat Batı'ya Batı'nın temel siyasal ve sosyal  değerleri ile demokrasiyi uygulayacak devletler gereklidir.
ABD, Fransa, İngiltere ve diğer Batılı ülkeler Asya'da demokrasi ve özgürlüklerde iyi sınavlar veremediler. Çıkarlarını nasıl koruyup geliştireceklerine dair uygulanabilir stratejiler üretemediler.
Bu siyasal ,sosyal, kültürel, dinsel, diplomatik samimiyetsizlik ve tarihsel miras öğreti, 'güç ile rakip ve düşmanlarını yok et veya kontrol altına al' stratejisi artık terkedilmelidir.
Asya’da Batılı devletlerin kendilerine bağlı milis kuvvetler kurarak, 'elmanın kurdu içinde olur' yöntemiyle ülkeleri ele geçirme operasyonları da çökmüş bulunmaktadır. Irak, Afganistan ve Libya çarpıcı örneklerdir.
-Dr. John bu yer yer kurgu analizlerde çok az itiraz edilecek noktalar var. Churchill’in savaşta dikkat çekmeyen toplumsal unsurları kullanarak Almanya'ya ciddi kayıplar verdirdiği doğrudur. Ve bunları Alman dostlarımız da şükür ki çok geç çözmüşledir. Neye itiraz ediyorsunuz anlamadık.
- Efendim artık Batı dünyasının deşifre edilmedik siyasal, ekonomik, askerî, istihbari, kültürel ve diplomatik stratejileri, metotları ve hileleri kalmamıştır. Ayrıca Batı'yı, Batılılara Asya'da hizmet etmiş kitlelerle doldurmanın geçerli ve yan etkileri olmayan stratejiler olduğunu düşünmekten de vazgeçilmelidir. Bize ülkelerinde hizmet ettiler, bu hizmetin zorunluluktan kaynaklandığını biliyoruz; bu zorunluluk hali devam ettirilemez.
Churchill'lerimiz sayıca çok azaldılar.
Ekonomik, siyasal, askerî, sosyal, kültürel, teknolojik ve bilimsel üstünlüklerimiz hâlâ var. Fakat küresel gelişmeler Grönland buzulları gibi bunları da aşındırmaktadır.
-Haklısınız Dr. John! Ne önerirsiniz?
- Vietnam'da savaşı uzatarak, SSCB ve Çin koalisyonunu bozarak, SSCB ve Çin'i ayrı ayrı müzakereye çekerek muazzam bir başarı elde ettik, alkışlamak gerekir. Fakat artık klasik tabirle boynuzlar kulakları geçmektedir. Ve bu durum da bilinmektedir.
-Yani
- Vietnam'da, Libya'da, Irak'ta, Lübnan'da, Afganistan'da, Somali'de ve daha birçok yerde "yenildik, geri çekiliyoruz" türü açıklamaların stratejik ve taktik açıdan kısa vadede isabetli ve fakat yine eşzamanlı olarak kısa, orta ve uzun vadede çok isabetsiz ve zararlı olduklarını itiraf etmek zorundayız.
-Dr. John gerçekten yeni Churchill'e gereksinim duyarsak bu siz olabilirsiniz. Bu tezde Vietnam analizi olağanüstü isabetli, SSCB ve Çin'e yayılma alanları açarak ideolojilerinin gücünün ötesinde geniş kitlelerle yüz yüze bırakarak, onları halk kitleleri nezdinde iflas ettirdiğimiz de doğru
- Efendim Asyalı halkları kazanmak zorundayız. Bunun dışında bir strateji yok.
- Bir hamle yapmalıyız Dr. John. Hazırlanın lütfen! Hızlı bir hazırlık istiyoruz Dr. John!
- Efendim.
-Asya'nın sosyolojik, dinsel ve kültürel haritasını biliyorsunuz. Her Asyalının kafasında görünmez bir kast sistemi vardır: "Davul bile dengi dengine" mottosu bu kast sisteminin dışa vurumu olarak değerlendirilir.
Asya, Batı değil. Orada dostlarımız var. Bu dostlarımız halkları ile iç içedir.
Onların halkları "hak" talep etmezler.
Hakları zaten korunur.
Marx'ın ATÜT (Asya tipi üretim tarzı) kavramını biliyorsunuz, Asya tipi demokrasi kavramını da hazırlık yaparken dipnot olarak aklınızın bir kenarında tutunuz. Hindistan gibi dev bir demokrasiyi Hindistan sokakları bağlamında incelersek, demokrasinin bu dev ülkede görünür zaman diliminde Batılı anlamda oluşmayacağını saptayabiliriz.
Sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, dinsel ve medyasal değişimlerin önümüzdeki on yılda Asya'da radikal toplumsal talepler yaratması beklenmektedir. Asyalılarca bu dönüşümün yönetilmesi olanaksızdır.
Asya bazlı Batı tipi yaşam tarzı Asya'nın doğusundan batısına doğru hızla yayılmaktadır. Sizin öngörünüzü destekleyecek bir olgu olarak not alıyorum.
Osmanlı ve Arap modernleşmesini inceleyiniz lütfen. Önemli ölçüde benzer bir süreç. Katar ve Suudi Arabistan'a özellikle mercek tutarsanız dediğimi anlarsınız. Eliti ve halkı ile modernleşmede bir ekol yaratıyorlar. Mısır, Irak, İran, Cezayir, Tunus, Libya, Fas ve Afrika irdelendiğinde dönüşümün hipergeometrik olarak gerçekleştiği belgesel olarak bulgulanacaktır. Başarılar Dr. John.
- Teşekkürler efendim, gayet iyi anladım. Asya bazlı Batı tipi yaşam tarzına Türkiye özgün bir örnek olacaktır.
 Yukarıdaki kurgu metindeki diyaloglar birçok Batılı ülkede değişik derecelerde de olsa olağan hale gelmiştir. Benzer içerik ve endişeler de aynı şekilde birçok Batılı ülke için geçerlidir.