Davud Ferhan
Iraklı yazar
TT

Yoksun ve yoksul Irak yılları

Irak’ta son genel seçimlerin düzenlemesinden bu yana geçen iki haftadan uzun bir sürenin ardından, geçen cumartesi günü, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) seçim sonuçlarıyla ilgili her türlü itiraz, yorum veya suçlama kapısını kapattı. Konsey son seçimin, öncekilerden farklı olarak sorunsuz geçtiğini bildirdi. BM Irak Yardım Misyonu ve Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu personeline yönelik son zamanlarda yöneltilen şiddet tehditlerini kınadı.
Ancak son seçimden daha önemli olan, BMGK’nın üyelerinden herhangi birnin veto hakkına başvurmadan, Irak'ın bağımsızlığını, egemenliğini, birliğini ve toprak bütünlüğünü koruma konusunda taahhütte bulunmasıdır. Güvenlik Konseyi ayrıca Irak hükümetine, halkın yolsuzlukla mücadele, temel ve gerekli hizmetlerin temini, ekonomiyi çeşitlendirme, iş fırsatları sağlama, yönetimi iyileştirme ve devlet kurumlarını güçlendirme yönündeki meşru taleplerini karşılaması çağrısında bulundu.
Gelgelelim Irak'taki İran’a bağlı milisler henüz uğradıkları şoku atlatamadılar. Halbuki söz konusu terörist milislerin liderleri hariç, Iraklı partilerin, hareketlerin ve siyasi figürlerin çoğu bu şoku bekliyorlardı. Kontrolsüz silah taşıyıcıları aniden, yaklaşık iki yıl önce yoldaşı Iraklı milis lideri Ebu Mehdi el-Mühendis ile birlikte Bağdat Uluslararası Havaalanı yolunda suikasta uğramasından sonra Irak'ta İran Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani döneminin sona erdiğini keşfettiler. Süleymani'nin ister ikiyüzlü ister İran yanlısı Iraklı politikacılara, “böyle olun” dediği ve onların da oldukları utanç verici aşamanın, geri dönülmez bir şekilde ve sonsuza dek sona erdiğinin ayrımına vardılar.
Açların, mahrumların, ezilenlerin, marjinalleştirilenlerin ve kara İran işgalini reddedenlerin devrimi, Abbasiler, Babiller, Sümerler, Akadlar, Asurlar, monarşist ve cumhuriyetçi ulusal hükümetler ve son olarak da ABD ve İran işgalleri ülkesinde nihayet olması gerekeni gerçekleştirdi. Çağdaş Irak'ı yüzyıllarca geriye götüren, kanlı Moğol işgali devrindeki kötü duruma benzeyen bu zor dönemi bitirmenin zamanı geldi.
Her zaman olduğu gibi herhangi bir siyasi seçimde kaybeden öfkelilerin çoğu, seçim sonuçlarından ve görevlilerin dürüstlüğünden kuşku duyma, seçimlerde hile ve ABD, İsrail ve DEAŞ (keza bilinen hedefler için Baas Partisi) ile ilgili boş suçlamalarda bulunma yoluna gittiler.
Iraklılar, Amerikan işgali ve İran kontrolünün ardından düzenlenen önceki dört seçimin hepsinin hileli olduğunu, aday ve seçmen pazarında gelişmiş alım satım işlemleri yapıldığını çok iyi biliyorlar. Ne var ki önceki seçimlerde alenen hile yapan İran yanlısı milisler ve partiler, şikayetçi adayların itirazlarına kulak asmadılar. Buna karşılık milislerin son protestolarından sonra, seçim komitelerinin nasıl oyları tek tek yeniden sayarak yatıştırma yoluna gittiğini gördük. 
Milisler, Mukteda es-Sadr'ın listesinin "birinciliğini" reddediyor ve televizyon kanallarında onu seçimlere hile karıştırmakla suçluyorlar. Oysa Sadr, son dört seçim boyunca onlardan biriydi ve silahlı milisleri ve İran ile ilişkileri var. Ancak onlar İran’a bağlılıklarıyla övünürlerken Sadr Iraklılığıyla övünmeyi bırakmadı. Aynı zamanda milislerine, Bağdat dışında tamamı Şii olan Nasıriye, Basra, Amara, Samava ve Babil şehirlerinde 800'den fazla şehit veren ve yakın zamanda yapılan erken genel seçim çağrısında bulunan genç eylemcilere karşı suikast talimatı vermedi. Bu erken seçimlerden yararlananların başında da Sadr Hareketi vardı.
Iraklılar genel olarak seçimlere katılım konusunda hevesli değillerdi. Çünkü 2003'ten bugüne siyasi sisteme olan güven kayboldu. Seçilen tüm meclisler ve birbirini izleyen kabineler siyasi satranç tahtasında tüm piyonları oldukları gibi bıraktılar. Herhangi bir hizmet sunmadılar. Umutsuz ve sonuçsuz, yoksunluk ve yoksulluk içinde geçen 18 yıllık doğum sanıcısı için düzeltici gözden geçirmelerde bulunmadılar. Hükümetler, aldatıcı geleneksel yöntemlerini yeniden gözden geçirmek yerine kısır politikalarını sürdürdüler. Başarısız ve yozlaşmış figürlerini dönüşümlü olarak göreve getirmeye devam ettiler. Şii milislerin özellikle Sünni şehirlerde işledikleri suçları görmezden geldiler. Öyle ki Haşdi Şabi çatısı altındaki fraksiyonların liderlerinden biri, başkentin sokaklarına inmek ve seçim sonuçlarını silah zoruyla değiştirmekle tehdit etti. Aleni silah kullanımı, İran rejimi tarafından desteklenen milislerin bir "perspektifi" haline geldi. Seçimlerin yenilenmesi talebi, Yeşil Bölge’nin kapılarında kendisi için protestolar düzenlenmeyi hak eden ve yerine getirilmesi gereken bir milis talebine dönüştü. Aksi takdirde silahın devreye gireceği tehdidi savruldu. The New York Times'ın da dediği gibi: "Önemli olan para ve silah… Diğer yandan yüzler ve partiler aynı. Partiler programsız, seçmenler de düş kırıklığı içinde.”
The Guardian gazetesinin Ortadoğu muhabiri Martin Chulov, Irak seçimleri hakkındaki izlenimini şöyle özetledi;
“Seçimlere katılım düşüktü. Yaklaşık yüzde 25 oranındaydı. Ülkenin düş kırıklığı içindeki gençleri ve orta sınıfı büyük ölçüde evde kaldı ve oy kullanmadı. Birçoğu, kendilerini hayal kırıklığına uğratan bir siyasi sistemi güçlendirebilecek bu oylamayı boykot etti.”
Muhabir, 2003'teki ABD işgalinden bu yana mevcut siyasi sisteme duyulan güven eksikliğinin, tüm yetkilere sahip bir Şii başbakan, onursal bir Kürt cumhurbaşkanı ve Temsilciler Meclisi'nin zayıf bir Sünni başkanını seçmek için Iraklı politikacıları 329 sandalyeli parlamentoda nüfuz için şiddetli bir rekabete yönelttiğine değindi. Ne var ki ülkenin bu üç en üst düzey pozisyonun aleni İran nüfuzuna tabi olduğu muhabirin dikkatinden kaçtı. Bir önceki meclis 2018’de bu üç makama seçilecek isimleri belirleyeceği toplantıları İran Büyükelçisi’nin Bağdat'taki konutunda yapmıştı. Irak televizyonu bununla ilgili bir film yayınlamış ve bu Irak halkında hoşnutsuzluğa ve alaylara neden olmuştu. Görev süresi sona eren mevcut Başbakan Mustafa el-Kazimi, Irak istihbaratının başı olduğu için Tahran tarafından kabul edilebilecek bir aday değildi. Tahran’ın Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani'nin ABD tarafından öldürülmesinde Kazimi’nin parmağı olduğuna dair gizlemediği şüpheleri vardı. Ama bunlar kanıtlanamadı.
Bugünkü başbakanlık yarışı, Şii siyasi ve dini bloklar arasında bel üstü ve altı darbelere izin verilen bir serbest dövüş arenasında geçiyor. Önde gelen dövüşçüler ise Sadr Hareketi ve Hukuk Devleti Koalisyonu. 73 sandalye kazanan Mukteda es-Sadr başkanlığındaki birinci dövüşçü, ailesinden olan adayı başbakan seçmek istiyor. İkincisi, yani Nuri el-Maliki, DEAŞ terör örgütünün Ninova, Anbar, Selahaddin, Kerkük ve Diyala illerini işgal etmesine ve Bağdat kapılarına dayanmasına izin verme konusundaki büyük skandala rağmen üçüncü dönem başbakan seçilmeyi hedefliyor.
The Guardian muhabiri, görev süresi sona eren Başbakan Mustafa Kazimi’nin ikinci dönem başbakanlık için aday olabileceğini duyduğunu belirtiyor. Aday olsun ya da olmasın, Kazimi’nin önünde, kapalı kapılar ardında yaşanan yarış adaylardan birinin lehine sonuçlanana kadar yürütme yetkisini koruyarak geçici başbakan olarak görevine devam edeceği aylarca sürebilecek bir düşünme dönemi var. Kapalı kapılar ardındaki görüşmelerden başbakanlık için Kazimi’nin adı da çıkabilir. Aksi takdirde İran Büyükelçisi çekmecesinden tek seçenek veya olağanüstü hâl adayının dosyasını çıkarabilir, ki zaten Iraklılar 2003’ten bu yana olağanüstü halin bağımlısı oldular. Her halükarda, 220 yeni yüz seçimleri kazandı ve bu denklem, İran ajanlığı ve yolsuzluk denizinde boğulan geleneksel partilere için bir ceza niteliğinde.
Savaş uzun ve zor. Ancak işgalin ilk günlerinden bu yana (işler aleyhine dönene kadar) ABD'nin iş birliği yaptığı İran senaryosunun dışına çıkmayacak. Irak'ın kronik felaketinden sorumlu olan ABD'ye gelince, kendisini seçimlerden ve sonuçlarından uzak tuttu. ABD, Afganistan'da ve ondan önce Vietnam'da yaptığı gibi, Irak’ta da büyük bir kaçışın eşiğinde.
Maliki’nin üçüncü yolsuzluk dönemi başlarsa bu Bağdat'ı sıcak bir kış bekliyor demektir. Iraklılar, 2003’teki ABD işgalinden bu yana türünün ilk örneği olan BM Güvenlik Konseyi kararının ne kadar ciddi olduğunu görmeyi bekliyorlar.