Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Yenileme ve yanılsamaları yıkma

Arap kültürel alanında entelektüel yenilenmenin kaçınılmaz bir gereklilik haline geldiğini iddia edersek pek de aykırı bir şey söylemiş olmayız. Buna ek olarak bugün bir entelektüel kireçlenme olmasına rağmen geçmiştekinin birkaç düzey ilerisinde olan entelektüel performansın takdir edilmediğini fark etmek de zor değil.
Arapların içinde bulunduğu ve hızla hareket eden gerçeklik tüm önemine rağmen artık öncelikli olmayan sorunların tutsağı olmaya devam eden Arap düşüncesi tezlerini uzun yıllar önce geçti.
Dolayısıyla prensip olarak varılacak sonuç, Arap toplumlarındaki entelektüel ve seçkinlerin, zihinler Arap bilimsel zihninin kristalleşmesine izin verecek şekilde yeniden inşa edilene kadar düşüncelerini yenilemeyi üstlenmelerinin kaçınılmaz olduğudur.
Bununla birlikte kastedilen yenileme süreci sırayla dilde ve soruları en doğru şekilde formüle edebilecek, ayrıca zihnin özgür ve eleştirel düşünüşünün önündeki engellerden ne kadar kurtulduğunu ölçmek ve test etmek için bir araç olan felsefe bahsinde yenilenmeyi içereecek bir ön yenileme ve hazırlık süreçlerini gerektirir. Dil, kavramlar ve anlamlar tarafından belirlenen bir düşünce sistemi olarak temsil ettiği şey düşünüldüğünde kökten kültürel bir değişime ihtiyaç duyar. Eski ve muhafazakar bir dil ile düşünceyi yenilemek mümkün değil. Yenilemenin anlamları dışında kalan manalar tarafından yönetilen bir zihin yeni içerikleri kavrayamaz. Bu konuda net, doğru ve devrim niteliğinde bir sözlüğe ihtiyacımız var. O olmadan yenileme içi boş bir söylemden ibaret kalır.
Diğer yandan Arap dünyasında felsefe marjinalleşme ve zayıf bir güvenden muzdarip olduğu sürece yenileme doğru bir yolda ilerleyemez. Arap dünyasında felsefe bölümlerinin durumu bunun en iyi kanıtıdır. Soruların yeniden formüle edilmesi ve yeni soruların sorulması entelektüel yenilenmenin öncelikleri arasındadır. Arap düşüncesinin tanıştığı başarısızlıkların kısmen onun ilgilendiği soruların doğasından kaynaklandığı düşünülürse bu çok önemli bir aşamadır. Sorular arasında düşünsel araştırma ve projelerin önemli bir bölümünü kaplayan dini yenilenme, buna ilaveten yine epey çaba harcanan asalet ve çağdaşlık ikilisi ile kimlik meseleleri yer alıyor. Bunların hepsi önemli sorular, ancak daha çıkış noktalarında dahi kesin sonuca ulaşılamadı. Şizofreni ve tereddütle damgalanmaya devam etti. Avrupa'da bilimsel pozitivizmin iki sembolü olan Ronnie Descartes ve Francis Bacon tarafından eleştirilen din felsefecilerinin tezleri minvalinde olmayı sürdürdü. Avrupa bilimsel devrimine gelince; sorununu herhangi bir zihni yaratıcılıktan ve yenilenmekten alıkoyan dört yanılsamayı net bir şekilde analiz eden Francis Bacon ile çözdü. Bize gelince, sekülerleşme ve rasyonalizmi bir düşünce tarzı olarak ele alan birkaç deney ve durumun ötesine geçmedik. Seküler ve rasyonel düşünce tarzı, Batılılaşma ile suçlandı ve az sayıdaki öğrenci ve okur dışında kimseyi etkileyemedi.
Ayrıca bize öyle geliyor ki doğanın insan üzerindeki hakimiyetini göreceli olarak yeniden kazandığı, bilimin düşündüğümüz gibi doğaya boyun eğdirmemiş olduğu başta olmak üzere çeşitli gerçekleri ortaya çıkan “koronavirüs” pandemisi, Arap düşüncesinin sekülerleşme ve rasyonalizasyon temelinde yenilenmesine girişmeye, her zaman Arap zihninin kurtuluşunun önünde bir engel teşkil eden zincirlerden kurtulmaya teşviki temsil ediyor. Zincirler, sözlü medeniyette kalışımızı uzattı ve olması gerektiği gibi eylem, başarı ve yenilik medeniyetine intikal edemedik. Elbette Arapların daha önceki bir tarihsel dönemde sadece teorileştirmeye boyun eğmeyip deney yolunda da adım attıklarını unutmuyoruz. Bu dönemde Araplar, gözlem ve deneyin, araştırma ve bilimsel ilerlemenin kaynağını temsil ettiğini düşünüyorlardı. Buna göre Arapların bilimsel üretimlerinde, bilimsel sonuçlara ulaşmak için tümevarım ve gözlem yöntemini izledikleri sonucuna varılabilir.
Bu bakış açısından hareketle; Arap düşüncesinin yenilenmesinin düşünme biçim ve yöntemlerinin reforme edilmesi eski düşünme yöntemlerinin eleştirilmesi ile başladığına ve temsil edildiğine atıfta bulunuyoruz. Bu konuda Francis Bacon'un dört yanılsama teorisinden yardım almanın faydalı olabileceğini düşünüyoruz. Bacon “Aklın Eleştirisi” adlı kitabında aklın doğru bilgiye yönelebilmesi için sağlam düşünmeyi engelleyen yanılsamalardan kurtarılması çağrısı yapar. İnancımıza göre doğru bilgi, düşüncenin yenilenmesinin temelini oluşturan, düşüncenin yenilenmesi tezlerinin iyi bir şekilde kabulünü ve onlarla olumlu iletişimi sağlayandır. Bacon'ın bilimsel düşüncenin önündeki en önemli engellerden biri olarak gördüğü dört yanılsamanın derinlerine inersek, Arap düşüncesinin günümüzde Arap fikrinin yenilenmesini açıkça önleyen bu tür engellerin varlığından ve egemenliğinden muzdarip olduğunu görürüz. Bacon’ın ilk yanılsaması, onun insan ırkının yanılsamaları dediği şeyi temsil eder. İnsanlar arasında en yaygın yanılsama türü de budur. Temelinde bazen gerçekte olmayan şeylerin varlığını hayal eden insan zihninin doğası vardır. Bu yanılsamalara göre insanın sübjektif eğilimleri şeylere empoze edilir ve bunlar doğal kabul edilir. Bunlar genellikle insanın sosyal yetiştirilmesi sırasında ortaya çıkan hazır şablonlar ve önyargılı fikirlerdir. Francis Bacon'a göre ikinci yanılsama, mağara yanılsamasıdır. Birey ile yetiştirme sürecinin ve kendisini yetiştiren kurumlardan aldığı toplumsal yetiştirmenin içerikleriyle iletişime girme şeklinin ürünü olan şeylere bakışıyla ilintilidir. Francis Bacon, mağara yanılsamasını tüm yanılsamaların en tehlikelisi olarak görür. Gerçeğin keşfi, insanın bireysel mağara yanılsamalarından kurtulmasına bağlıdır. Üçüncü yanılsama, dille ilgili pazar yanılsamasıyla ilgilidir. Bacon için sözcüklerin yanlış kullanımı zihni engeller ve onu yanılgılarla çevreler. Dördüncü yanılsama türü, eski bilgilerin kutsal bir bakış açısıyla ele alındığı tiyatro yanılsamasıdır. Bunlar, batıl inançlardan ve yanlış delil temellerinden kaynaklanan yanılsamalardır.
Arap düşüncesinin yenilenmesi artık yıpranmış ve modası geçmiş mekanizmalara dayanamayan Arap gerçekliğinin dayattığı kaçınılmaz bir zorunluluktur. Engelleyici yanılsamaları tedavi etmeden yenileme sürecini başlatmak zor olduğundan en iyi plan bilimsel düşüncenin koşullarını sağlama yolunda ilerlemektir. Mevcut koşulların entelektüel yenilenme süreci için elverişli olduğunu varsayıyoruz. Çünkü bugün dünya bir ilişkiler ağı ile birbirine bağlı. Bu ağ, bir yandan yanılsamaları ele almak, diğer yandan yenilenmenin derinliğine inmekte kullanılabilecek bir miktar özgürlük sağlayan uluslararası insan hakları göstergelerine ve uzlaşılarına göre düzenlenmiştir.