Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Ortadoğu ve dördüncü nesil savaşlar

Denize kıyısı olmayan Belarus, bir yandan Rusya diğer yandan Avrupa Birliği ve NATO arasındaki sıcak noktalardan biri haline geldi.
Sınırı geçen mülteciler, kışın yaklaşmasıyla ortaya çıkan doğalgaz krizi, eski ve yeni Ukrayna krizi...
Bunlar, ABD'nin geri çekilmesinin bir sonucu olarak dünyada meydana gelen dengesizlikleri gösteren sembolik olaylardır.
Uluslararası güç merkezlerinin konumlarından, etkilerinden veya sorumluluklarından geri çekilmesi, diğer paralel veya daha küçük güç merkezlerini bu boşluğu doldurmaya ve genişlemeye zorlayan doğal bir boşluk yaratır.
Bu, Fransa ile olduğu gibi müttefikleri terk etmeyi, İran ile olduğu gibi bir tür boyun eğme noktasına ulaşan düşmanlara yaklaşmayı içeren genişleme ve nüfuz arzusunu teşvik eder ve harekete geçirir.
Güçten veya bazı unsurlarından vazgeçmek kısa vadede maliyetleri azaltabilir, ancak, bu terkedilmiş gücün peşinden koşanlar nedeniyle uzun vadede arkasında yüksek maliyetler bırakır. Onun peşinden koşanlar gücü ele geçirdiklerinde onu terk eden ile sonsuz sonuçları için pazarlık yapmaya başlarlar.  
ABD Kongresi üyeleri açıklamalarında, Biden yönetimini uluslararası konularda eleştirmeye devam ediyorlar ve ABD'nin gücü ile dünyadaki konumunda uygunsuz bir zayıflık gözlemliyorlar.
Bu, daha önce Barack Obama yönetimine yöneltilen eleştirinin aynısı. O sırada Rusya, Kırım'ı ilhak etmiş, doğu Ukrayna'ya müdahale etmiş, Suriye'ye girmiş ve orada iki askeri üs inşa etmişti. İşte yukarıda bahsedilen güncel olaylar, aynı yaklaşımın ve aynı politikanın devam ettiğini gösteriyor. Daha önce bu politikaya verilen yanıt, mantıksız ve tarihin mantığına aykırı bu geri çekilmeyi örtmesi için güçlü Donald Trump'ın seçilmesi olmuştu.
Husi milislerinin 3 liderinin terörist olarak tasnif edilmeleri ve Güvenlik Konseyi'nin mutabakatı ile yaptırım listesine alınmaları, Suudi Arabistan'ın gerçekler, deliller ve kanıtlarla desteklenen büyük çabalarının ardından geldi. Bu, geç kalmış bir karar. Aynı şekilde Husilerin uzlaşmazlığı ve İran rejimi ile bölgedeki tüm takipçilerine yönelik siyasi gevşeklik olmasaydı, bundan daha fazlasını hak eden suçlarının tetiklediği bir karar. Bu 3 lider: Muhammed Abdulkerim el-Gimari, Yusuf el-Medani ve Salih Misfir Salih el-Şair.
Bu kararın bu makale bağlamında anlaşılmasına yardımcı olmak için, Biden yönetiminin birkaç ay önce, özellikle geçen Şubat ayında “Husi milislerini” terör örgütleri listesinden çıkardığını hatırlamakta fayda var. Hızlı kararların neden olduğu kafa karışıklığı ve oynaklık, kapsamlı anlamda zayıflık ve güçten vazgeçme unsurlarından biridir.
Tayvan krizi, Fransa ile ilişkiler krizi, enerji fiyatları krizi ve Afganistan'dan çekilme krizi, bunların hepsi, gücü terk etme ya da gücü sürdürmekte isteksizliğin bir strateji haline geldiğinde hem çekilen ülke hem de tüm dünya için pek çok soruna yol açtığını gösteren büyük krizlerdir.
Dünyada her seviyedeki şaşırtıcı gelişmelerin hepsi iyi değil. Bunlardan bazıları, savaşlar ve çatışmalar kapsamında yaşanan gelişmelerdir. Dördüncü nesil savaşlar veya hibrit savaşlar ya da bunun gibi terimlerle tanımlanan savaşlar da bunlar arasında bulunuyor. Bahsi geçen terimler, rakipleri zayıflatmak, devletleri yıkmak, istikrarlı kaos, siber savaş, yapay zeka silahları ve uzay savaşları için entegre stratejilerden bahsediyor. Tıpkı büyük güçlerin kendi aralarındaki çekişmelerde bu stratejileri kullandıkları gibi, dünyanın dört bir yanındaki hırslı güçler için de bu, hegemonyalarını dayatma ve nüfuzlarını genişletme silahıdır.
ABD’nin bu gelişmeyi uluslararası çatışmalarda kullanması gibi, Rusya da aynı şeyi uluslararası düzeyde yapıyor. İran ise bundan daha az ve bölgesel düzeyde bölgedeki rakiplerine karşı bu gelişmeyi kullanıyor ve kimi zaman başarısız kimi zaman da başarılı oluyor. Ancak inatla devam ediyor. Onunla ve projesiyle yüzleşmek için, bölgesel ve uluslararası çatışmaların yönetiminde gelişmiş bu kavramların kullanılması gerekiyor.
Devletler veya ittifaklar arasındaki çatışmalar, tarihin mantığının ve insan doğasının bir parçasıdır. Sona ermeyecek, aksine gelişecek ve tırmanacaktır. Çatışmalar ne bir piknik ne de bir eğlencedir, aksine milletler, halklar ve devletler olsun kurbanları vardır. Dünyanın en büyük politikacıları kendilerini sadece "etik" ve "ilkeler" hakkında konuşmaya adadıklarında, tüm anlam ve tezahürleriyle gücün gerçek ve gelişmiş unsurlarını terk etmiş olurlar. Büyük bir güç, gücünden ve prestijinden vazgeçmeye karar verdiğinde, müttefikleri de kendi güç ve prestijlerini önemsemeli, çıkarlarını ve geleceklerini korumaya almalıdır.
Haritaya konulduğunda bölgedeki birçok ülkeyi saran büyük çalkantılar, uluslararası ve bölgesel çatışmaların tırmandığını açıkça gösteriyor. Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de İran’ın rolü konusunda kanıta gerek yok.
Libya, Sudan, Tunus ve Etiyopya krizleri, Türkiye'nin Suriye, Libya ve diğer ülkelerdeki müdahaleleri de aynı düşünceyi teyit ediyor ve aynı algıya işaret ediyor.
Bu gelişmiş savaşlar çok boyutlu ve farklı alanları var, sadece askeri savaşlar değil, ekonomik, kültürel, dini, ticari, medyatik ve siber savaşlar. İdeolojiler, kimlikler, ırklar ve mezhepler bu savaşlarda iç içe geçiyor. Devletlerin istikrarını hedef almak ve toplumları parçalamak için halklar kışkırtılıp, gruplar ve partiler kutuplaştırılıyor.
Bu savaşlar konvansiyonel savaşları ortadan kaldırmıyor, aksine muhalifleri zayıflatarak, devletleri tüketerek, istikrarı bozarak ve halkların ulusal birliğini vurarak konvansiyonel savaşın yüklerini hafifletiyor ve engelliyor.
Silahlı milisler, terör örgütleri ve siyasal İslamcı gruplar, bu yeni ve ileri savaşların araçlarıdır. Bütün bunların ortaya koydukları söylemin doğası ne olursa olsun, nihayetinde vatanı hedef alma, yabancılara ajanlık, ihaneti haklı çıkarmaya yönelik pozisyonlarını geçirmek için kullanılıyor. Okuyucu bu bağlamda bazı modelleri ve sembolleri kolaylıkla hatırlayabilir.
Güç dengesindeki bu dengesizlik sadece bölge ülkelerini ve Arap ülkelerini tehdit etmiyor,  etkisi çok daha geniş ve büyük. Rusya ile Avrupa arasında veya sınırında yer alan ülkelerin korkuları ortada, medya bunları konuşuyor ve izliyor. Japonya, Hint ve Pasifik Okyanusları ülkelerinin Çin ve Kuzey Kore'den korkuları ve oradaki güç mücadeleleri görünür ve yayınlanmış. Bu, Afrika ve Güney Amerika’nın krizleri için de geçerli. Kısacası bunlar kapsamlı, belirli bir bölgeyle sınırlı kalmayan büyük dengesizlikler.
Arap vatandaşları, İran'ın gerek milisler gerekse terörist ve casus hücreler aracılığıyla Arap ülkelerine müdahale ettiğinde ne istediğini anlamıyor. Türk müdahalelerine mantıklı bir gerekçe bulamıyor. Ancak din, dini grup ve mezhep arkasına saklanan söylemlerle, eski bir kimlik olarak ırklardan, azınlık haklarından ya da mantıklı ve insani görünen, ama nihayetinde politik olarak kullanılan genel ilke ve haklardan söz edilerek akılları karıştırılıyor.
Son olarak, küresel ve bölgesel açıdan bu tür güç dengesizliklerini okumak, dördüncü nesil savaşlar, hibrit savaş, siber savaş veya diğer benzer olguların gelişmelerini izlemek, gözlemleme, algılama ve tahlilde etkilidir.