Yasir Abdulaziz
TT

Güçlü medya ve zayıf toplum

Bir ülkenin, toplumunda temel bir zayıflığın olduğu ve kurumsal gücünün çöktüğü bir dönemde, dış politikasını destekleyebilen ve fikri imajını yükseltebilen güçlü ve etkili bir medya sistemine sahip olması mümkün mü?
Cevap: Evet.
Bir ülkenin, zayıf bir medya sisteminden musdarip olduğu bir dönemde, etkin ve sağlam kurumlar ile ulusal haklarını alabileceği uyumlu bir topluma sahip olması mümkün mü?
Cevap: Yine evet.
Önceki iki cevabın doğru olduğunu göstermek için, örneğin bazı İskandinav ülkelerindeki medya, toplum ve kurumlarla ilgili koşulları gözden geçirmek yeterli olacaktır. Böylece toplumların gücünün, yurt dışından haber ve program akışını engelleyemeyen ulusal medya sistemlerinin gücünü nasıl aştığını görebiliriz. Bu, Kanada ve Japonya gibi ülkelerde yaşayan gelişmiş toplumlarda da görülen bir durumdur.
Buna karşılık, kurumsal yaklaşımın gerilemesi ve yürütme otoritesinin iradesine tamamen bağımlı olunması ışığında toplumları bütünleyicilik ve etkinlik için gerekli asgari şartlardan yoksunken, aynı zamanda son derece etkili ve güçlü medya kurumlarına sahip bazı ülkelere bakıldığında daha net başka örnekler ortaya çıkacaktır.
Küresel iletişim ortamı köklü bir değişim geçirerek, medya alanında ulusal egemenliğin etkinliğinin azalması ve medya ürününe maruz kalma alanındaki sınırların ve farklılıkların ortadan kalkması ışığında, sınır ötesi haber üretim şekillerini ve etkisini kavrama konusunda daha güçlü hale geldi. Bu değişiklikten ötürü bazı ülkeler artık, örneğin demografik koşulları veya hayati kütlelerinin azalması gibi yapısal nedenlerle görülen güçlerindeki azalmayla, komşuları veya rakipleri ile bir nebze denge tutturmasına yardımcı olacak ve uluslararası imajını yükseltecek şekilde yetenekli ve etkili bir medya sistemi oluşturmaya yoğunlaşarak başa çıkabiliyor. Bu ülkeler medya güçlerinin fazlalığı ile toplumsal ve kurumsal eksikliklerinin üzerini kapatma hedeflerini başarılı bir şekilde yerine getirebilmek için üç ana adımdan oluşan bir siyasi medya planı izliyorlar.
Bu adımlardan ilki, sektördeki en rekabetçi insanları ve teknik becerileri toplayarak üst düzey cezbediciliği olan medya platformları geliştirmek için büyük miktarda kaynak toplamak ve girişimde bulunmak. Bu ülkeler bunlara sahip olmayı başardıklarında bölgesel ve uluslararası medya haritasında merkeze oturmayı garanti altına almış olurlar. Böylece bu, kendi görüşlerine ve siyasi çıkarlarına hizmet edecek, muhalifleri ve düşmanları üzerinde baskı oluşturacak ve müttefiklerini destekleme gücünü artıracak şekilde küresel veya bölgesel kitlenin sektörlerini etkilemelerine imkan sağlamış olur.
Bu adımlardan ikincisi ise sözünü ettiğimiz cezbedici medya sisteminin yayın ekibinin odaklanma şekli ile ilgili. Bu şekille yayın ekibi dikkatleri ülkenin iç koşullarından, endişelerinden ve meşguliyetlerinden tamamen uzaklaştıracak şekilde yabancı ülkelerin konularına ve uluslararası meselelere odaklanır. Böylece dış meselelere yanlı bir odaklanma yüzünden bu ülkelerdeki yerli toplum, ulusal kaygıları tartışmaktan uzaklaşır. Toplumun bilincinde yaşadıkları sorunların, kurumsal yaklaşım eksikliği, katılım ve hesap verme mekanizmalarının olmayışı ve resmi bir değerlendirme yapılmayışı değil de ideolojik boyutu olan dış meseleler veya uluslararası normlara ve insan haklarına saygı duymayan rakipler ve düşmanlarla ilgili olduğu düşüncesi yerleşir.
Güçsüz bir topluma ve zayıf kurumlara sahip bir ülkede güçlü bir medya endüstrisi kurulmasına giden yolda üçüncü adım, cezbedici ve güçlü medya araçlarını siyasi ve diplomatik savaşlarda kullanılacak silahlara dönüştürmektir. Bu doğrultuda ulusal medya sistemi, dış ülkelerin başka düşman ülkeler veya kuruluşlarla olan savaşlarında saldırı için bir platform ve savunma kalkanı görevi görmesi için kullanılır. Bu, ulusal medya sisteminin doğrudan propaganda kollarına, kamu ilişkileri araçlarına veya yürütme organının sözcülüğünü yapan platformlara dönüştürülmesine yol açar. Bunun sonucunda medya sistemi, başta yerel meseleler olmak üzere toplumun öncelikleri ile ilgili haberler, bilgiler ve analizler hususunda halkın esas aldığı bir kaynak olarak en önemli görevini kaybeder.
Buna karşılık zengin ve uyumlu, sorunlarının farkında olan ve karşı karşıya oldukları zorlukların bilincinde olan toplumlara sahip olan bazı ülkeler, genellikle güçlü ve yetkin medya sistemleri geliştirmede başarısız oluyorlar. Bu da kaçınılmaz bir şekilde bu ülkelerin genel gücünü zayıflatıyor ve medyanın nüfuz etmesine ve karşıt mesajların etkisi altında kalma seviyesini artırıyor.
Toplumsal ve kurumsal eksikliklerini, dışarıyı hedef almak için medya kollarına yatırım yaparak örtmeye çalışan ülkelere gelince, medyanın siyasetin yerini doldurmadığını zamanla anlayacaklardır. Önemli toplumsal ve kurumsal bir gücü olan ve ulusal medya sistemlerini güçlendiremeyen ülkelere gelince, dikkatli olmaları gerekiyor çünkü bunun bedeli ağır olacaktır.