Gordon Brown
TT

Gelecekteki salgınlarla yüzleşmek için tarihi fırsat

Kovid salgını sebebiyle dünya genelinde 5 milyon insan hayatını kaybetti. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Kovid-19 Araçlarına Erişimi Hızlandırma (ACT) Girişimi, önümüzdeki aylarda beş milyon kişinin daha hayatını kaybedeceğini tahmin ediyor. Ayrıca vakaların şimdiye kadar teyit edilen 260 milyondan, 2022'nin sonunda 460 milyona çıkması da endişe verici. Salgının verdiği hasar felaket oldu. Dünya Sağlık Asamblesi'nin 29 Kasım Pazartesi günü gerçekleştireceği özel oturumunun amacı, böyle bir trajedinin tekrarını önlemek üzerine olacak. Salgının verdiği zarar o kadar yıkıcı oldu ki, gelecekte bir hastalığın salgına dönüşmesini önlemek için uluslararası bağlayıcı bir anlaşmaya ihtiyacımız var.
WHO Genel Direktörü Tedros Ghebreyesus’un açıklamasına göre yeni anlaşma, ülkeler arasında eşitlik ve dayanışma temelinde herkes için yüksek düzeyde bir sağlık taahhüdüne dayanmalıdır. Zenginlikleri veya gelirleri ne olursa olsun tüm insanlar, sağlıkları için ihtiyaç duydukları temel şeylere eşit erişim hakkına sahip olmalıdır ve uluslararası toplum, mevcut tıbbi kaynakların adil kullanımını ve dağıtımını sağlamalıdır. Bunun olması için, işlevsel küresel izleme sistemine ve acil durum desteğinin paylaşılması kararlılığına ihtiyacımız var. Hiçbir şey buna olan ihtiyacı, -uluslararası bir topluluk olarak- aşıların adil bir şekilde dağıtımını güvenceye alma vaadimizi yerine getirme konusundaki toplu başarısızlığımızdan daha açık bir şekilde gösteremez.
Büyüleyici bilim ve güçlü üretim sayesinde yılbaşına kadar dünyadaki her yetişkini aşılamaya yetecek 12 milyar aşı üretmiş olacağız. Ancak düşük gelirli ülkelerde yetişkinlerin yüzde 95'i hala korumasız durumdadır. Bu belki de zamanımızın en büyük kamu politikası başarısızlığıdır. G7 liderlerinin 2022 yılına kadar tüm dünyanın aşılanacağına söz verdiği haziran ayında yapılan toplantıdan bu yana aşı olanlar ile olmayanlar arasındaki fark azalmak yerine genişledi. Yüksek gelirli ülkelerde aşılama oranları haziran ayında yüzde 40 iken şimdi yüzde 60-70'e yükselse de düşük gelirli ülkelerde çok yavaş -yüzde 1'den yüzde 5'ten daha az bir seviyeye- seyretti.
Aslında, düşük gelirli bir ülkede aşılanan bir yetişkine karşılık, orta ve yüksek gelirli ülkelerde altı yetişkin takviye dozu alıyor. Afrikalı sağlık çalışanlarının yüzde 90'ı hala korumasız bir durumda bulunmaktadır. Afrika Birliği Aşı Tedarik Tesisi gibi önemli bölgesel girişimlere rağmen, ki bu girişim kapsamında Johnson & Johnson'dan 400 milyon tek doz aşı ve Moderna'dan 110 milyon doz alındı- yine de 1,3 milyarlık bir kıtanın ihtiyacını karşılamaya yetmiyor.
Tüm aşıların yüzde 89’u, dünyanın en zengin ülkeleri olan ‘G20 ülkeleri’ tarafından satın alındı. ​​Bugün bu ülkeler, gelecekteki sevkiyatların yüzde 71'inin kontrolünü elinde tutuyor. Dünyanın kuzeyindeki ülkelerden güneydeki ülkelere aşı sağlama vaatleri başarısız oldu. ABD, vaat ettiği bağışların sadece yüzde 22'sini gönderdi. Avrupa, İngiltere ve Kanada'nın performansı ise sırası ile yüzde 15, yüzde 10 ve yüzde 5 oldu. Kovid-19 Aşıları Küresel Erişim Programı (COVAX), aralık ayına kadar iki milyar aşı göndermeyi umarken şimdi bu sayının sadece üçte ikisini teslim etmeyi bekliyor. Sağlık verileri araştırma grubu Irfinity, 2021 yılı sonuna kadar G20 deposunda bulunan 100 milyon dozun üretim tarihleri ​​nedeniyle kullanılamayacağını tahmin ediyor. Hayat kurtaran aşılara sahip olmak, bunları stoklamak, en yoksul ülkeleri bunlardan yoksun bırakmak ahlaki olarak savunulamaz. On milyonlarca dozun boşa gitmesine izin vermek, unutulmayacak veya affedilemeyecek bir tıbbi ve sosyal sabotaj eylemidir.
Aşılardaki bu eşitsizlik, sağlıklı kararlar için uluslararası yapıda neden daha temel değişikliklere ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Yalnızca birkaç uluslararası kuruluşa bağlayıcı kararlar alma özgürlüğü ve özerkliği verilmiştir. Ulusal hükümetler kararlara uymak durumundadırlar. Dünya Ticaret Örgütü'nün Temyiz Organı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi nihai karar sahibi olan ve takdir yetkisi bulunan kuruluşlardır. Ayrıca bunlar, uluslararası bir örgütün ulus devletleri saf dışı edebileceği alanlardır. Bu nedenle, küreselleşme karşıtlarından oluşan koalisyonun saldırısı altındadırlar.
Öte yandan tütün arz ve talebini azaltmaya odaklanan küresel bir sağlık anlaşması olmasına ve Dünya Sağlık Örgütü'nün ihtiyaç durumunda grip aşısı tedarik etmesini sağlamaya yönelik bir anlaşma bulunmasına rağmen dünya çapındaki bağlayıcı bir sözleşme, pandeminin önlenmesi, tespiti, hazırlığı ve kontrolünden hala çok uzakta bulunuyor. Dünya Sağlık Asamblesi Zirvesi, bağlayıcı bir uluslararası anlaşmayı acilen geliştirecek ve böylece bir başlangıç ​​noktası olarak hizmet ederek söz konusu boşlukları ele almak adına eşsiz bir fırsat sunuyor. Burada, Tharman Shanmugaratnam, Ngozi Okonjo-Iweala ve Lawrence Summers’in hazırladığı G20 Raporu’nun yanı sıra Mario Monti'nin DSÖ Avrupa Bölgesi'ne sunduğu rapor, eski Liberya Devlet Başkanı Ellen Johnson Sirleaf ve eski Yeni Zelanda Başbakanı Helen Clark’ın öncülüğünde düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü Zirvesi’nin tavsiyeleri gibi önemli raporlardan yararlanılabilir.
Öncelikle, küresel sağlık öncüleri olarak, sağlık izleme düzeyini yükseltmek ve geliştirmek için daha fazla yetkiye sahip olmalıyız. İkincisi, Kovid-19 Araçlarına Erişimi Hızlandırma (ACT) Girişimi ve Kovid-19 Aşıları Küresel Erişim Programı’nı (COVAX) etkinleştirmek adına öncü çalışmalar yapmamız gerekiyor. Böylece koruyucu ekipmanlar, test, tedavi ve aşıların adil bir şekilde üretilmesi ve dağıtımı sağlanabilir ve tüm ülkeler mevcut ve gelecekteki salgınları tespit edebilir, müdahale edebilir, tedavi edebilir ve önleyebilir. Üçüncü olarak, küresel bir pandemi hazırlık konseyine ihtiyacımız var. Ancak bütün bunlar, yalnızca küresel eşitsizlikleri ele almak için sürdürülebilir bir finansman mekanizması tasarlarsak işe yarayacaktır.
Öte taraftan ideal olarak, yük paylaşımı formülüyle salgınlarla mücadele edilmeli ve maliyetler, ödeme gücü en yüksek olan ülkeler arasında paylaştırılmalıdır. WHO’nun bütçesinin yüzde 20'si bugüne dek bu şekilde karşılandı. Geçen yüzyılın altmışlı ve yetmişli yıllarında çiçek hastalığı ortadan kaldırıldı. Bunun önemli sebeplerinden biri, zengin ülkelerin maliyetleri paylaştığı bir yük paylaşımı anlaşmasıydı. Kovid nedeniyle ticarette kaybedilen trilyonlarca dolar -tahmini 9 trilyon dolar- göz önüne alındığında, pandemiyi önleme ve hazırlık için yıllık 10 milyar dolarlık öngörülen bütçe tarihin en büyük yatırım getirilerinden birini sağlayacak. Fakat hemen harekete geçmemiz gerekmektedir ve gelecekteki tüm olasılıklara hazırlıklı olmak istiyorsak, bu haftaki Dünya Sağlık Asamblesi toplantısı iyi bir başlangıç noktasıdır.