Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

İran’dan yardım istemeyin o kendisine yardım etmekten aciz

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın dünyadaki mazlumların destekçisi olduğu ve bu nedenle onları yöneten baskıcı rejimlerle mücadeleleri için onlara istediklerini seferber ettiği iddiasını diyelim ki kabul ettik, en yakınlara iyilikte bulunmanın daha evla olduğunu bilmiyor mu? Neden rejiminin zulmettiği, yoksun bıraktığı ve baskı uyguladığı İran halkının yanında yer almıyor? Yoksa rejimine başkaldıran bu halkın kendisini, amansız düşmanlarından ve bir lokma ekmekten bile mahrum eden birisi olarak gördüğünü biliyor mu?
İran rejiminin kanlı Aban (Ekim) protestolarını vahşice bastırmasının üzerinden yaklaşık iki yıl geçmişken bugün Mollalar bu vahşi yöntemlere geri dönüyorlar. Bu sefer hedefte temiz içme suyu talep etme cüretini gösteren İsfahanlılar yer alıyorlar. İsfahan protestoları, rejimin ana başarısızlıklarından birini, İran'da çevrenin sistematik olarak tahrip edilişini ifşa ediyor. Bu korkunç kötü yönetim, İranlıların yaklaşık yüzde 97'sini yeterli sudan mahrum bıraktı. Bilhassa orta İran'daki tarım bölgesinde şiddetli bir su kıtlığı yaşanıyor. Rejim daha önceki bazı küçük gösterileri tolere etmişti. Ne var ki, geniş halk desteğine sahip olan ve ülkenin geri kalanına yayılmaya başlayan son büyük protesto, rejimi, onu ezmek için ithal ettiği Çin baskı aygıtını devreye sokmaya teşvik etti. Bu kasvetli araç kutusundaki standart araçlardan biri, Tahran'ın suçlarını dünyadan gizlemek ve protestocuları engellemek için devlet tarafından işletilen interneti kesmektir. Gelgelelim Besic veya rejimin paramiliter güçlerinin savunmasız masumlara karşı vahşi davranışlarına dair bazı çarpıcı görüntüler yine de sızdırıldı.
İsfahan'da insanlar barışçıl protestolar için sokaklara dökülür ve rejim onları şiddetle bastırırken, Batı, bu tür vahşetin sonuçları konusunda uyarmak yerine İran İslam Cumhuriyeti ile nükleer bir anlaşmaya varmakla meşgul. Batı'dan İran rejimini uyarmasını istemenin şimdiye kadar bir sonucu olmadı. Bu nedenle başkalarının değil de İran kökenli Amerikalıların veya diğer Amerikalıların, ABD Kongresi'ndeki temsilcilerinden İran hükümetine baskı yapmalarını ve her ne kadar bu protestoların nükleer bir İran'ı ortadan kaldırabileceği bilinse de İran halkının insani haklarının korunmasını talep etmeleri daha iyidir.
İranlıların "İsfahan protestoları" diye adlandırdıkları olaylarda 13'ü çocuk en az 214 kişi tutuklandı. Ancak bazı tutukluların durumu hakkında kesin bir bilgi bulunmuyor. Tutukluların bir kısmı İsfahan, bir kısmı da Humeyni Şehr ve İsfahan'daki kadınlar hapishanesine nakledildi. Bir göz doktoru olan Ali Rıza Zendi, İsfahan'daki bir hastanenin ameliyathanesinden, kornea yırtılması nedeniyle ameliyathanede bulunan en az 15 yaralıyı gösteren bir fotoğraf yayınladı. İran Yargı Erki Başkanı Muhsin Ejei, Yüksek Yargı Konseyi toplantısında protestocuları "cahiller" ve "entrikacılar" olarak nitelendirdi. Protestolara katılmanın affedilmez bir günah olduğu konusunda uyardı. Öte yandan, bazılarının “acımasız Besicçi” olarak adlandırdığı Hamid Rıza Ahmedabadi, sadık bir arkadaşına, oğlu Vahid'in İran'dan kaçtığını ve Yunanistan'a sığındığını yazdı.
Birçok İranlı, nükleer dosyayla ilgili müzakerelerin yeniden başlamasından memnun olan Amerikalılar tarafından halk gösterilerine ilişkin tek bir tweet atılmamasına şaşırıyor.
Amerika'nın Sesi tarafından ABD'nin İran'ın İsfahan'daki baskılarına ilişkin görüşüne dair sorulan soruya yanıt olarak, Dışişleri Bakanlığı, "İran'daki su kıtlığı sebebiyle yapılan protestolarla ilgili raporları ve son gelişmeleri yakından takip ediyoruz. İran halkının hayal kırıklığını özgürce ifade etme ve hükümetinden hesap sorma hakkı var” açıklamasını yaptı. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın İran'ın İsfahan'daki baskılarına ilişkin yorumu, 23 Temmuz 2021'deki Huzistan protestoları için yaptığı açıklamadaki aynı dili kullandı. İran'ın göstericileri dağıtmak için şiddet yöntemlerine başvurması hakkında açıkça bir yorum yapılmadı. Oysa Temmuz'daki Huzistan protestolarından bu yana muhaliflere yönelik en şiddetli baskı hamlesi kapsamında, İran güvenlik güçleri, İsfahan kentinde su sıkıntısı çeken protestoculara göz yaşartıcı gaz ve ateş açarak müdahalede bulunuyor.
İranlı Mollaların terörist ideolojisi İranlıları rehin tutuyor ve medyada beyinlerini yıkıyor.  Oysa İsfahan televizyon kanalının yayınları sırasında protestoların ve silahların sesleri duyuluyordu. İsfahan’daki Radyo ve Televizyon Binası, Kaju(Khaju) Köprüsü'nün yakınında bulunduğundan ve Cuma sabahı yayınlanan bir program da açık havada yapıldığı için canlı yayında protesto ve silah sesleri duyulabiliyordu.
Rejim fiilen İsfahanlıların suyunu çaldı ve İran Devrim Muhafızları tarafından inşa edilen ve kötü niyetli emellerini pekiştirmek için devlete ait tesislere dönüştürülen barajlarda hapsetti.
24 Kasım'da hükümete bağlı Mustakil gazetesi, İsfahan'da "susuzluk nedeniyle başlayan protestoların tabuyu yıktığı" uyarısı yaptı. Hükümete bağlı bir başka gazete Aftab News, 14 Temmuz 2021'de İran'ın 85 milyonluk nüfusunun yaklaşık 28 milyonunun su sıkıntısı çeken bölgelerde, özellikle ülkenin orta ve güney bölgelerinde yaşadığını itiraf etmişti. İran'daki su krizi, rejimin bilim dışı bir biçimde birçok baraj inşa etmek, su kıtlığı olan bölgelerde büyük endüstriyel projeler hayata geçirmek veya askeri projeleri sürdürmek için su kaynaklarını İran'ın diğer bölgelerine yönlendirmek gibi yıkıcı politikalarından kaynaklanmaktadır. 1979 devriminden önce İran'da sadece 30 baraj vardı. Şimdi, resmi istatistiklere göre, işletme, inşaat veya inceleme olsun çeşitli aşamalarda olan 1.330 baraj var. Yüksek Su Konseyi ve Zayande Rud (Zayande Nehri) Koordinasyon Konseyi'nin direktifiyle, nehir suyunun yüzde 74,3'ünün tarıma ve yaklaşık yüzde 25,7'sinin Enerji Bakanlığı'na tahsis edilmesi gerekiyordu. Ancak, bu planların hiçbiri gerçekleşmedi ve artık çiftçiler arazilerini nasıl sulayacaklarını bilemiyorlar. Bunun yerine, devlet tarafından işletilen tesisler, Zayande Nehri’nin suyunun biriktirildiği barajı tam kapasite kullanıyorlar. İsfahan ilinde endüstriyel amaçlarla yaklaşık 300 milyon metreküp su kullanılıyor ve kalkınma planlarına göre bu rakamın önümüzdeki 10 yıl içinde yıllık 500 milyon metreküpe ulaşması bekleniyor.
İsfahan'da toprağın gördüğü ağır çöküntü ve zarar nedeniyle, bazı uzmanlar acil ve etkili bir çözüm getirilmezse, şehrin önümüzdeki 10 yıl içinde yaşanmaz hale geleceğini düşünüyorlar.  İnsanlar, rejimin dertlerini çözmeye ne istekli ne de muktedir olduğunu biliyorlar, çünkü aslında sorunları yaratan ve sorumlu olan kendisi. Bu nedenle, sorunlarına nihai çözümün rejim değişikliği olduğuna inanarak sloganlarında bir bütün olarak rejimi hedef alıyorlar.
Ancak diğer yandan Veliyy-i el-Fakih rejimi ve kollarının İran'ın ekonomik durumuna ilişkin göz ardı etmeye veya göstermemeye çalıştığı gerçekler de var. Çünkü bu, İran rejiminin halkın asgari gıda gereksinimlerini dahi güvence altına alma konusundaki başarısızlığının açık ve bariz bir kanıtını teşkil ediyor. Tahran'da atık yönetimi ve geri dönüşümünden sorumlu Sadreddin Alipur, kendilerinin ve çocuklarının açlığını yatıştıracak bir şeyler arayan insanların çöpleri karıştırmalarını ve içindekileri etrafa saçmalarını önlemek için düzenli çöp depolama alanlarını kilitleme kararı aldıklarını duyurdu. Amerikan Princeton Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü olan Behruz Tebrizi de New Statesman dergisinde yayınlanan bir makalesinde, İranlıların kendilerine sevap kazandıracağını bahane ederek ama aslında yoksulluktan dolayı merhumun ailesi tarafından dağıtılan yiyeceklerden yemek için yas meclislerine kitlesel ve olağandışı katılımlarından bahsetti.
Elektrik Genel Müdürü Muhammed Hasan Mutevellizade, 11 bin megavatlık üretim açığı nedeniyle belirli saatler aralığında elektrik kesintileri uygulanacağını duyurdu. Ona göre bu, yetersiz yağışlar ve yedek parça eksikliğinden dolayı santrallerde yaşanan arızalardan kaynaklanıyor. Geçen Ağustos ayında Tahran ve Şiraz'ın kenar mahallelerinde rejimin devrilmesini ve Dini Lider'in ölümünü talep eden gösteriler patlak vermişti.
İşsizlerin sayısı İran işgücünün yüzde 30'unu aşıyor. Kişi başına günlük ortalama gelir 6 doların altında ve İran riyali 2018'den bu yana dolar karşısında yüzde 45 değer kaybetti. Dolar, 42,880'den 328.560 riyale yükseldi. Resmi raporlara göre bu yılın üçüncü çeyreği sonunda enflasyon oranı yüzde 38'e ulaştı. Ne var ki uluslararası derecelendirme kuruluşları bu oranı şüpheyle karşılıyor ve yüzde 60'tan fazla olduğunu tahmin ediyor. Halkın benzer bir yüzdesi yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Lübnanlılar, İran'ın iç durumunda, kendilerine trajik durumlarını hatırlatan bir şey görmüyorlar mı? İki ülke arasındaki ortak payda, 2005 yılından itibaren devletin tüm kılcal damarlarını ve kararlarını kontrol etmeyi başaran Hizbullah üzerinden Lübnan'a uzanan Veliyy-i Fakih rejimi değil mi? İran'ın kolları, panzehirin doğudan, özellikle Çin'den geleceği müjdesini veriyorlar. Hasan Nasrallah, sanki Çin, projeler üstlenmek ve ekonomiyi geliştirmek için Lübnan hükümetinden bir işaret bekliyormuş gibi Lübnanlılara ABD ve Batı yerine doğuya yönelmelerini tavsiye ediyor. Ama bu doğru değil ve ülkenin geldiği noktayı kamufle etmeye dönük bir aldatmaca ve yalandır. Evet, Çin, İran'da limanlar, yollar, köprüler ve konut inşası alanında büyük projeler üstleniyor. Asya devi, 25 yıllık iş birliği anlaşması kapsamında platformlar inşa etmek, petrol çıkarma sürecini yenilemek ve rehabilite etmek için bu yılın ortasına kadar 400 milyar dolar harcadığı petrol sektörüne odaklanıyor. Ancak Çin'in bu projeleri İran'ı ABD ile mücadelesinde desteklemek ve adaleti sağlamak için üstlenmediği kesin. Aksine amacı, anlaşma kapsamında daha ucuz İran petrolüne erişimini güvence altına almak. Şu anda günde yaklaşık 1 milyon varil ham petrol ithal eden Çin, gece gündüz üzerinde çalıştığı altyapının tamamlanmasının ardından günde 5 milyon varile ulaşmayı hedefliyor. Hasan Nasrallah da Lübnan'da Çin'i cezbedecek hiçbir şey olmadığını ve Lübnan doğalgazının bir gün çıkarılsa bile İran'daki gibi düşük fiyattan satılmayacağını çok iyi biliyor.
Hasan Nasrallah istediği kadar dünyadaki mazlumları destekleme onuruna sahip olduğunu iddia edebilir. Peki, onları savunmaya, yoksulluk ve sefaletten korumaya dönük ekonomik teorilerinden de bize biraz bahsedebilir mi? Başarısına bir örnek verebilir mi? Elbette, düşman İsrail’i yenme ve ona karşı zafer kazanma, Amerikan projesini yenilgiye uğratma söylemleri dışında. Tarihte hep ülkelerinin sınırlarını aştığına inandıkları hümanist bir ideolojiye ve inanca sahip büyük liderler oldu. Bunu başarmak için mücadele ettiler, bazen başarılı ve çoğu zaman başarısız oldular. Vladimir Lenin, Mao Zedong, Che Guevara, Malcolm X gibi geçen yüzyılın liderleri de bunlar arasında yer alıyorlar. Peki, Veliyy-i Fakihinden edindikleri dışında bir düşüncesi ve akademik nitelikleri olmayan Hasan Nasrallah, bu liderlerin neresinde? En önemlisi de, kendisinin, projesinin ve Dini Liderinin ellerinin uzandığı her yerde açlık ve sefalet baş göstermiş, devletler parçalanmışken, önderi ve Dini Lideri adına da olsa mazlum ve zayıf halklara nasıl hitap edebiliyor?