Geçenlerde farklı ülkelerden birkaç arkadaşımla ortak bir konu hakkında konuştuk: Demokrasi. Herkes farklı siyasi rejimlerden ve kültürel çevrelerden geldiğinden ve demokrasi konusundaki anlayışlarındaki benzerlikler ve farklılıklardan ötürü oldukça canlı ve verimli bir tartışma oldu.
Suudi Arabistanlı bir arkadaşım, Kur’an'ın Müslümanları çeşitli sorunları çözmek için birbirlerine danışmaya teşvik ettiğini söyledi. Arapçada “şûra” kelimesi danışma anlamına gelir. Suudi Şûra Konseyi, hükümetin tüm tarafların görüşlerini dinlediği, ulusal kalkınma ve insanların sorunları için istişarelerin yapıldığı bir kurumdur. Bu tartışma bana derinden ilham verdi ve düşüncelerim hakkında konuşmaya sevk etti.
Demokrasi nedir? Sabit bir model midir?
Zenginlik ve yoksulluk ya da yüksek ve düşük entelektüel seviye fark etmeksizin demokrasi, insanlığın ortak değeridir ve dünyanın dört bir yanındaki insanlar için birleştirici bir amaçtır. Ancak bu değere ve amaca nasıl ulaşılacağı ülkelerin bizatihi kendilerine bırakılmalıdır. Çünkü her ülkenin kendi gerçekliği doğrultusunda kendisine uygun olan yöntemi ve yolu seçme hakkı vardır.
Çin’de şöyle kadim bir atasözü vardır: “Huainan’da yetişen de portakaldır, Huaibei'de yetişen de. Yaprakları aynıdır, fakat tatları farklıdır.”
Ülkelerin tarihi, ulusal koşulları ve sosyal koşulları ne olursa olsun, tek bir demokratik modelin dayatılması doğası gereği demokratik değildir. Bu, kaçınılmaz şekilde kabul edilemez koşullara yol açacaktır. Yalnızca oy kullanma hakkı göz önünde bulundurularak bir ülkenin demokratik olup olmadığına karar vermek mümkün değildir. Nitekim halkın görevi yalnızca oy kullanmak ve sonrasında hiçbir şeye karışmamaksa bu tür bir demokrasi sadece formaliteden ibarettir.
Bir ülke demokratik değilse o zaman en nihayetinde son sözü halk söyler. Demokrasinin ölçütü, insanların ‘yeterli katılım hissine, memnuniyete ve kazanç duygusuna’ sahip olup olmadığıyla ilgilidir. Belirli bir ülkenin modeline ve ölçütlerine göre dünya üzerinde demokrasinin derecesi hakkında söz söylemek doğru değildir.
Çin halkının demokrasisi, pratikte bütünüyle bir tür demokrasidir. Bununla halkın, demokratik seçim, demokratik karar alma, demokratik yönetim ve yasalara uygun demokratik gözetim gibi haklardan yararlanmalarını kastediyorum. Burada demokrasi, halkın siyasi hayatın her alanında ve her yönüyle ülkenin efendisi olduğu gerçeğinde temsil edilmektedir.
İnsanlar, ülke kalkınmasından toplum yönetimine kadar her alana tam olarak katılabilirler. Çin kalkınmasının hızlı bir şekilde gerçekleşmesi tam da halkın gerçek katılımı ve insanların sosyal kalkınmaya olan coşkusundan dolayıdır. Böylece Çin, insanların yaşamlarında kayda değer bir iyileşme sağlamanın yanı sıra dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olmuş, orta derece müreffeh bir toplum inşa etmiş ve aşırı yoksulluk sorununu çözmüştür. Çin hükümeti, bu insan merkezli doğası gereği salgınla mücadelede her zaman insanların güvenliğini ve sağlığını ön planda tuttu ve tüm toplumu salgını yenmek için birlikte çalışmaya teşvik etti.
Uluslararası ilişkilerin de demokratikleştirilmesi gerekmektedir. Küreselleşmenin derinleşmeyi sürdürmesiyle birlikte “küresel köy” kavramı giderek daha açık hale geldi. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, uluslararası toplumun gelişme yönelimine paralel bir şekilde “insanlığın ortak kader topluluğunun” oluşturulması önerisinde bulundu. “Küresel köyün” sakinleri, ülkelerinin hacmi ne kadar olursa olsun, demokrasiden yararlanmalıdırlar. Herkesin “küresel köyün” demokratik sisteminin formülasyonuna ve müzakerelere katılma hakkı vardır.
Birleşmiş Milletler Antlaşması, uluslararası ilişkilerde ortak ilke olmalıdır. Ayrıca uluslararası hukuk, rejimin temeli olmalıdır. Kapsamlı istişare, ortak katılım ve karşılıklı yarar kavramlarına bağlı kalınmalıdır. Gerçek anlamda “çok taraflılık” benimsenmeli ve güvenlik ve kalkınmada ortak bir şekilde hareket edilmelidir.
Günümüz dünyasında ülkeler farklı toplumsal sistemlere, farklı ideolojilere, farklı kültürlere ve farklı gelişmişlik seviyelerine sahiptir. Fakat bu sistemler, demokrasiyi ‘özelleştirmek’, ‘yapay’ bölünmeler, ‘küçük halkalar’ oluşturmak ve grup siyaseti için bahane olarak kullanılmamalıdır. Barışçıl bir dünya, çeşitli medeniyetleri içermelidir ve aynı şekilde istikrarlı bir düzen de farklı sistemleri kendinde barındırmalıdır. Ülkeler ancak karşılıklı saygı, her tarafın kazançlı olduğu uluslararası ilişkiler, işbirliği ve koordinasyonun güçlendirilmesi yoluyla insanlığın ortak kader topluluğu için barışçıl, sağlıklı ve müreffeh kalkınmayı geliştirebilirler.
TT
Dünyadaki çeşitlilik farklı demokrasi modellerini gerektiriyor
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة