Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Umut zirvesi…Konsey bizi anlıyor mu?

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi Riyad’da henüz gerçekleştirilmediği halde bu yazıyı kaleme alıyorum. Fakat bu zirvede dikkat çekici bir şey var. Bu zirve, kurulduğundan bu yana, bazıları varoluşsal olan gerçek zorluklarla yüzleşmeye mahkûm olan Konsey üyeleri arasındaki yüksek beklentilerin tavanını temsil ediyor.
Örneğin, Irak'ın daha önce Kuveyt'i işgali ve şimdi İran'ın nükleer dosyasına meydan okuma, Tahran'ın saldırganlığı ve Amerika'nın geri çekilmesi var. Konsey daha önce, el-Ula zirvesi konseyi doğru yola sokmak için gerçekleştirilene kadar ekonomik zorluklar ve konseyi neredeyse içine çeken anlaşmazlıklardan geçmişti.
KİK üyelerinin beklentilerinin hatta umutlarının tavanının yüksekliğini garip ama özel bir durum olarak yorumluyorum. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın tanımladığı gibi, KİK ülkeleri bugün reform, gelişme ve kalkınma açısından rekabet ediyor.
Veliaht Prens Muhammed bin Salman, Bahreyn'de yılın cümlesi olarak nitelenebilecek bir cümle sarf etti ve “Komşularımız kalkınmamız için önemlidir” dedi. Entegrasyon anlamında ve sizin gücünüz komşunuzun gücünden, sizin gelişmeniz de onun gelişiminden geliyor, Veliaht Prens'in Suudi Arabistan ve Körfez için sahip olduğu vizyonun derinliğini yansıtan bir ifade.
Dolayısıyla, beklenti ve umutların tavanı, bölge halkının KİK ülkelerinin çoğunda meydana gelen gelişmeyi, örneğin gerçek Suudi rönesansı, 2030 Vizyonu kalkınışını takip etmesini istemesinden kaynaklanmaktadır.
Şimdi asıl soru şu: KİK, Suudi Arabistan, Umman Sultanlığı ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Körfez ülkelerinde meydana gelen gelişmelere, Katar ve Bahreyn'de neler olup bittiğine ayrıca Kuveytlilerin arzularına ayak uyduruyor mu?
İnkâr edilemez gerçek şu ki, Körfez-Körfez ihtilaflarının ardından Körfez İşbirliği Konseyi'ni vuran sarsıntı konseyin gidişatını ve gelişimini etkiledi, ancak konseyin mekanizmalarını ve sistemlerini geliştirmesi ve reformu hızlandırması gerekiyordu.
Bu, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz tarafından Konsey'i geliştirmek için 2015 yılında açıklanan ve ekonomik, sosyal, yasal, örgütsel, askeri, güvenlik ve dış politikaya odaklanan vizyondan beri bir gereklilikti.
Bugün, 2030 Vizyonu ve diğer Körfez ülkelerinde modernizasyon ve geliştirme projelerinin başlatılmasından sonra, KİK’in bu reformlara ayak uydurması ve hatta onlarla rekabet etmesi gerekiyor, böylece Konsey Körfez sisteminin gelişiminin şemsiyesi olacak.
Konseyin ayrıca reformları hızlandıracak bir mekanizma bulması ve anlaşmazlıkları, çatışmaları ve farklılıkları çözmeye yönelik bir mekanizmayı devreye sokması, karşı karşıya olduğu güvenlik, siyasi ve ekonomik tehlikeler etrafında rotayı birleştirmesi gerekiyor.
KİK’in örneğin bağışların ve siyasi yardımın bağımsız olarak değil, toplu olarak ve yönetişim ile olmasını sağlamak için bağışlar konusunda bir mekanizma kurması bekleniyor, böylece KİK ülkelerindeki hiç kimse yeniden inşa vb. şeylere tamah etmeyecektir.
Dolayısıyla Riyad zirvesi, çevredeki koşullar ve Konsey'in karşı karşıya olduğu tehditler nedeniyle değil, aynı zamanda Konsey üyeleri arasındaki hırs ve gelişim arzusunun ürünü olan yüksek beklenti tavanı nedeniyle de olağan bir zirve değil.
Bu yüksek beklenti tavanının, önceki el-Ula Zirvesi’nin ve Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın bir hafta önceki Körfez turunun sonucu olduğundan neredeyse eminim. Sözün özü şu ki, bir iş birliği konseyimiz olmasaydı, gelişmesini ve devamlılığını dilediğimiz ve arzuladığımız kadar olmasını arzu ederdik.