Abdurrahman Şalkam
TT

Amerikan demokrasisinin posta güvercini

ABD, Joe Biden liderliğindeki son görüntüsüyle neredeyse kutsal bir mesaj taşıyan yeni bir elçiye dönüştü. Söz konusu kutsal mesaj ise çoğulcu demokrasiyi dünyaya yaymaktır. Yüksek politik ve medyatik sesi, demokrasiyi her yere yayma çağrısında bulunan misyoner mesajlarıyla tüm dünyayı dolaşıyor.
Amerikan reçetesi kısaca çok partililik ve ifade özgürlüğüyle birlikte serbest ekonomiye kapıları açmaktır. Amerikalılar anayasalarını, Fransa'nın ülkenin ve onunla birlikte Avrupa'nın uzun yıllar boyunca tanık olduğu felsefi ve entelektüel ivmeden doğan devrime tanık olduğu 1789'da yazdılar. Amerikan Anayasası, ABD'nin bağımsızlıktan sonra yaşadığı coğrafi, sosyal ve politik koşullara göre düzenlenmiştir. Anayasanın girişi şöyledir:
“Biz, Birleşik Devletler Halkı, daha mükemmel bir birlik yaratmak, adaleti sağlamak, ülke içinde huzuru güvence altına almak, ortak savunmayı gerçekleştirmek, genel refahı artırmak ve özgürlüğün nimetlerini kendimize ve gelecek kuşaklara sağlamak için bu Amerika Birleşik Devletleri Anayasası’nı takdir ve tesis ediyoruz.”
Bu giriş, Amerikan anayasasının “federal” sistemi seçen birçok, farklı büyüklükteki eyaletler arasındaki dengeyi güvence altına alan Kongre adındaki iki kanatlı parlamentodan oluşan büyük bir ülke olarak ABD'nin bileşenleri tarafından dikte edildiğini doğruluyor. Girişte, özgürlüğün nimetlerinin güvence altına alınması da yer alıyor. İşin garibi, bu paragrafı yazanların aynı anda evlerinde, çiftliklerinde ve fabrikalarında köleleri vardı ve özgürlüğün sadece kendilerini ilgilendirdiğini düşünüyorlardı.
Bir diğer önemli nokta ise ABD Anayasası’nın 1992 yılına kadar 27 kez değişikliğe uğramasıdır. Bu, söz konusu kurucu belgenin yaşam hareketinin bir parçası olduğu, metnin, içerdiği her şeyle birlikte zamanın değişimine göre hareket ettiği, çağlar boyunca kusursuz ve noksansız ebedi yasal gerçekler içermediği anlamına gelir. Bu belge, ilk yazıldığında yeni bir oluşum olan ABD için sosyal ve politik bir zamanın rahmindeki cenindi. Onun zamanına ve mekânına uygun olan, başkaları için de en uygun demek değildir.
Kuşkusuz, Amerikalı kurucuların ortaya koyduğu anayasa formülü, yüzyıllar boyunca etkinliğini kanıtlamış, yerel ve uluslararası değişikliklerin ortasında güçlü bir şekilde direnmiş gerçekçi bir reçeteydi. Daha da önemlisi ardı ardına yapılan değişiklikler, Anayasa’nın ilk versiyonunun Amerikan toplumundaki yeni değişimlere ve gelişmelere ayak uyduramadığını teyit ediyor. Bugün ABD'de iktidarda olan Demokrat Parti adını dünyanın üzerinde uçan, insanlara kapsamlı, engelleyici havarisel bir reçete atan posta güvercini yapmak istiyor.
Tüm insanların bedenine uyan bir takım elbise var mı? Tüm ülkelerin siyasi, sosyal ve ekonomik yaşamda kendilerine yeterli rehber olması için Amerikan Anayasas’ını kopyalamaları mümkün müdür?
Tek bir birlik kabı içinde birleşen Avrupa'nın farklı siyasi sistemleri bulunuyor. Fransa başkanlık sistemi, İtalya, İspanya, Almanya, Yunanistan ve diğerleri parlamenter siyasi sistem ile yönetiliyor. Bu parlamenter sistemler içinde bile cumhurbaşkanlarının yetkileri konusunda farklılıklar var. Sovyetler Birliği döneminde sosyal adalet ve sosyalizm sloganları ülkelerin kapılarını çalıyor, işçilerin ve yoksulların duygularını harekete geçiriyordu. Bu da kapitalist ülkeleri sosyal güvenceler, sağlık sigortası, ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetleri sunmaya, sendikalara geniş ifade ve işçi çıkarlarını savunma alanı tanımaya yöneltti. Bunun sonucunda adalet ve yeryüzü cenneti sloganları atan Sovyetler Birliği'nde sağlanamayan refah, sosyal adalet ve bilimsel ve endüstriyel ilerleme bu kapitalist ülkelerde sağlandı.
Kapitalist İskandinav ülkeleri her alanda kapsamlı ilerleme kaydeder ve burada işçiler dünyada benzeri görülmemiş ayrıcalıklara sahip olurken Sovyet işçisi ihtiyaç içindeydi ve ifade yasağı nedeniyle acı çekiyordu. Komünist Parti liderleri ise çarların sahip olduğunu aşan bir lüks içinde yaşıyorlardı. Rusya'nın modern tarihiyle ilgili yapılan bilimsel araştırmalar, 1917'de patlak veren komünist devrimin motivasyonunun, şovenist bir Rus milliyetçiliği olduğu sonucuna varmıştır. Rus milliyetçileri, Birinci Dünya Savaşı sırasında  Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu da dahil olmak üzere yıkılacak ve yok olacak imparatorluklar olacağından emin oldular. Rusya da, uzun tarihi boyunca emperyal bir devlet oldu ve toprakları dışında uzantıları vardı. Komünistler, Rusya'nın emperyal yaşam alanını canlandırmak için bu küresel tarihi dönüm noktasını kaçırmamaya karar verdiler ve nitekim bunda da başarılı oldular.
Bugün ABD, Çin Halk Devleti'ni demokrasi, çoğulculuk, ifade özgürlüğü ve insan haklarının olmadığı diktatörlük olarak nitelendirerek eleştirmekten vazgeçmiyor. ABD, Amerikan laboratuarında üretilen demokrasi dozlarını almaya başlaması için elektronik, medya ve siyasi posta güvercinlerini gece gündüz Çin'e göndermekten vaz geçmiyor. Bir buçuk milyar nüfuslu Çin, siyasi partilere kapı aralarsa, o devasa insan kozasından kaç parti çıkar? Bir milyon mu? Peki, bu durumda hayat nasıl olur? Elbette diktatörlüğü haklı göstermiyoruz ama diyoruz ki her bedene uygun bir takım elbise vardır. Halkların da öyle. Bugün Çin Komünist Partisi, Mao Zedong zamanında olduğundan farklı. Mao onu felsefesine ve hayallerine göre kullanıyordu. Kültürel ve devrimci atılımları için seferber ediyordu. Milyonlarca kişi açlıktan ve hastalıktan ölürken halkına açılacak binlerce gül ve pencere vaat ediyordu. Bugün Çin Komünist Partisi, tek bir lider tarafından yönetilmeyen merkezi bir demokrasiye sahip. Liderlik konumundaki herkes zor da olsa hesap vermek zorunda ve yasayı ihlal edenlercezalandırılıyor. Deng Şiaoping ve onu takip eden liderleriyle Çin, dünyanın en büyük fabrikası ve pazarı haline geldi. ABD ile tahmin bile edilemeyecek seviyede bir hızla ekonomik, bilimsel ve askeri olarak rekabet eder oldu.
Sokaklarda uyuyan Amerikan vatandaşlarının aksine Pekin veya Şanghay sokaklarında uyuyan evsizler bulunmuyor. Kavramlar değişti, çoğu halk yetişkinliğe ulaştı ve sloganların artık insanlarda bir yankısı yok. Günümüz ülkeleri, yönetim kurulları tarafından idare edilen ve yasaların hakim olduğu büyük şirketler gibi başarıları, halklarına eğitim, çalışma, sağlık hizmetleri ve konut sağlama, vatandaşlık temelinde herkese eşit alanlar sunma hizmetleriyle ölçülüyor. Amerikan demokrasisinin posta güvercini, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın destekçilerinin saldırısından sonra ABD Kongresi'nin önünden kaçtı.