Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Uluslararası toplumun Husi sessizliği!

Peki, Yemen'de meşru hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu, İran'ın ve Hizbullah'ın Yemen'deki Husileri destekleyip deniz yollarını hedef alarak ve daha fazlasını yaparak suça karıştığını ortaya çıkarmaya yardımcı oldu ve oluyor.
Arap Koalisyonu Sözcüsü Tuğgeneral Turki el-Maliki'nin birkaç hafta içinde ikinci kez ifşa ettiği ve ifşa etmeye devam ettiği ses ve görüntü destekli istihbarat bilgileri sadece Suudi Arabistan ya da Yemen veya Arap kamuoyu için değil, aynı zamanda uluslararası toplum için de büyük bir önem arz ediyor.
Tabi ki bu bilgiler müttefikler ve güvenlik ortakları ile paylaşılıyor. Ancak bilgilerin bu şekilde, Yemen'de Husileri çeşitli bölgelerden çıkarmak için yapılan operasyonların ortasında ve Viyana'da İran’ın nükleer dosyası hakkında yapılan ve tılsımlara benzeyen müzakerelerle eş zamanlı olarak duyurulması bu meseleyi önemli kılıyor.
İran’ın ve terör örgütü Hizbullah’ın Yemen’de suça ne kadar karıştığının ortaya çıkarılması başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere uluslararası topluma bir mesaj niteliğinde. Mesajda iletilmek istenen şu: Peki ya sonra? İran’ın Yemen’deki suça ilişkin müdahaleleri karşısında bu sessizlik daha ne kadar sürecek?
Mesele sadece Yemen değil, Suudi Arabistan’ın güvenliği ve uluslararası toplumun tümü için bir tehdit anlamına gelen deniz seyrüseferinin güvenliği. Bu mesele, Yemen'deki meşruiyeti destekleyen koalisyonun veya Suudi Arabistan'ın ya da sadece bölge ülkelerinin değil, bir bütün olarak dünyanın sorumluluğundadır.
Dolayısıyla gerek Husileri silahlandırarak, onları eğiterek ve gemileri hedef alıp korsancılık yapmalarına yardım ederek, gerekse insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzelerle güvenli bölgeleri hedef alarak olsun, İran'ın suça ne kadar karıştığının ortaya çıkarılması, yalnızca İran'ın değil, aynı zamanda uluslararası sessizliğin de afişe edilmesidir.
Bu seçici ve şüpheli sessizlik, Husilerin ve İran'ın işlediği suçların boyutunu göz ardı ettiği için Husileri suç işlemeye devam etmeleri için cesaretlendirmiş oluyor. Aynı zamanda İran’ın bölgenin güvenliğini ve aynı şekilde deniz seyrüseferinin güvenliğini hedef almaya devam etmesine sebep oluyor.
Bu seçici uluslararası sessizlik, Husilere siyasi çözümleri reddetmeleri ve olaylarda, özellikle de Sana Uluslararası Havaalanı hikayesinde ve İran'la ya da Husilerle yakından uzaktan alakası olmayan insan hakları yalanlarında kendilerini ezilen taraf olarak lanse etmeleri için cesaret veren bir şeydir.
Şu anda örneğin Sana Uluslararası Havaalanı’nın veya okulların, hastanelerin ve limanların kaçakçılık ve İHA kalkışları ve balistik füzeler için platformlar olarak kullanıldığını sesli ve görüntülü bir şekilde kesin delillerle gördük ve uluslararası toplum da gördü.
Bu yüzden bu önemli istihbarat bilgilerinin açıklanmasının, İran'ın Yemen'deki suçlarına yönelik uluslararası sessizliği kırmak ve BM’yi açıklamalarla da olsa daha ciddi tavırlar almaya itmek için bir katalizör görevi göreceği varsayılıyor ve ümit ediliyor.
Ayrıca bu bilgiler ve tabiki saklanan daha önemli ve büyük bilgiler, ABD'nin özellikle Husileri tekrar terör listesine almak için harekete geçmesi ve deniz seyrüseferini korumak için daha sert tavırlar almak üzere uluslararası düzeyde harekete geçilmesi için bir sebep olmalı.
Bunun, İran’ın nükleer dosyasına ilişkin Viyana müzakerelerinde Tahran'ın balistik füzelerinin yanı sıra bölgedeki ve özellikle de dört Arap başkentindeki terörist milislerinin incelenmesi için bir sebep olması gerekiyor.
Terörist milisleri veya balistik füzeleri ve İHA’ları da dahil olmak üzere İran'la yapılan herhangi bir müzakere vakit kaybı olacaktır ve bir bütün olarak bölgenin güvenliği için bir tehdit oluşturacaktır. Ayrıca İran'ın şu anda Yemen'de Husi terörist grubu aracılığıyla yaptığı gibi bölgenin güvenliğini de tehlikeye atacaktır.