Memun Fendi
TT

Arap Baharı’nın ikinci turu!

Sudan'da demokrasi bir ABD talebi mi? Yoksa yeni rejim, başta İsrail'in güvenliği olmak üzere ABD’nin önemli meseleleri hakkında net sinyaller verdiği sürece, ABD Sudan'da neler olup bittiğini umursamıyor mu? Yoksa Sudan meselesi önceki iki soruda göründüğü gibi siyah-beyaz değil mi? Evet, Arap Baharı’nın ikinci turu gibi, yani bölgede gelecek durumlara ilham kaynağı sayılacak iki demokratik model inşa etmek için ABD’nin etkili baskı araçları kullanılarak içinde demokratik geçişin yönetilebileceği Sudan ve Tunus gibi iki küçük devlet üzerinden Arap dünyasındaki demokrasi hakkında tekrar konuşmak gibi başka soruları da içeren karmaşık bir meseledir.
Demokratik geçişin yönetilmesinde Batı ve ABD'nin güvendiği Başbakan Abdullah Hamduk’un istifasının ardından bugün Sudan'da askeri yönetimi reddederek sokağa dökülen gruplar ile çeşitli oluşumları olan güvenlik güçleri arasındaki çatışmalarda yaşananlar, ABD’lileri istikrarın demokrasiden daha önemli olduğuna ikna edebilecek çalkantılı bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Ancak ABD tarafından gelen sinyaller, ABD Başkanı Joe Biden'ın uluslararası gündeminde demokrasinin hala bir öncelik olduğunu gösteriyor. Zira bunu geçen yılın sonunda düzenlenen Demokrasi Zirvesi’nde gördük. Evet bu, ABD Başkanı'nın modern demokratik toplumları Rusya ve Çin’in bütün zararlarından korumak için sivil toplum kuruluşları ve teknoloji şirketleri ile birlikte yüz ülkeyi davet ettiği sanal bir zirveydi. Rusya ve Çin bu zirveye davet edilmemişti. Ancak bunların Sudan’da yaşananlarla ne ilgisi var?
Tıpkı ABD'nin eski Sovyetler Birliği ile mücadelesinde Soğuk Savaş gözlüklerini taktığı gibi Çin ile mücadele etmek, Biden yönetiminin dünyayı görmek için taktığı büyük bir gözlüktür. Sudan'ı ABD’nin gözünde uluslararası satranç tahtasında stratejik olarak değerli kılan şey, Çin'in Afrika'da yayılması ve ekonomik nüfuzudur. Peki ya Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan bu çatışmada ABD’ye tüm hizmetleri sunsaydı, ABD demokrasi yönünde baskı yapar mıydı? Cevap kısa: Evet.
Washington'dan gelen tüm işaretler, hem Sudan hem de Tunus'ta iki ayrı demokrasi modeli inşa etme amacı taşıyan ikinci yumuşak ‘Arap Baharı’ turuyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Dolayısıyla her iki ülke üzerinde de demokrasi yönünde baskı devam edecek. Burada havuç ve sopa baskısı ekonomidir. Eğer demokrasiye dönmezsek sopa, yani ceza olarak ekonomik abluka ile karşılaşacağız. Ancak demokratik dönüşüme doğru yeni yolu kabul edersek ekonomik bir mükafat olacak.
Tunus ve Sudan hayatta kalmak için Batı desteğine ihtiyaç duyan fakir ülkelerdir. Bu desteğin anahtarı da ABD.
ABD Başkanı Biden'ın Hindistan, Avustralya ve Japonya liderleriyle yaptığı görüşme, sanal Demokrasi Zirvesi ve buna ek olarak ABD ve Avrupa arasındaki güvenlik konulu görüşmeler; tüm bunlar ABD'nin ilk endişesinin, teknolojiye tamamen bağımlı oldukları için tüm dünyayı felç edebilecek herhangi bir siber tehdide karşı son derece savunmasız hale gelen demokratik toplumları korumak için Çin ve Rusya'yı kuşatmak olduğunu gösteriyor.
Uluslararası satranç tahtasındaki taşların düzeni bakımından, dünyadaki Arap bölgesi teçhizatsız kalıyor. Bu noktada ABD’nin Arap dünyasındaki yeni projesini başlatmak için potansiyel platformlar olarak gördüğü Sudan ve Tunus'un önemi ortaya çıkıyor. Biden yönetimi iktidarda kaldığı süre boyunca bu projenin başlığı ‘değiştirilmiş versiyonu ile Arap Baharı'nın yumuşak ikinci turu’ olacak.