Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Washington ve Sovyetler Birliği'nin dönüşü

Amerika Birleşik Devletleri, dış politikada birçok önemli meselede etkinliğini yitirmiş görünüyor. Başta Afganistan dosyası olmak üzere, İran nükleer dosyası, Ukrayna dosyası ve şimdilerde gündemden düşmeyen Kazakistan’daki krizde ABD’nin zayıflamış etkisi dikkati çekiyor. Bunlara Irak’ta hedeflerine ulaşamaması ve Suriye’de yaşadığı sorunları da eklersek, şu ana kadar büyük dosyaların hiçbirinde kontrol sağlayamadığı görülüyor. 
Denilebilir ki; bu bahsi geçen meseleler Amerikalılar için dışsal tali ve ehemmiyetsiz meselelerdir. Buna katılmasam da Amerikan kamuoyunu ilgilendiren iç meselelerde de işlerin yolunda olduğu söylenemez. Nitekim Temsilciler Meclisinde dengeleri değiştirmesi muhtemel olan ara seçimler yaklaşıyor ve yönetimin Kovid-19 salgınıyla baş etme noktasında da yetersizliği dikkati çekiyor. 
Tüm bunlar yaşanırken ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ukrayna krizinde ülkesi ile Rusya arasında yakın vadede herhangi bir çözüm beklemediğini söyledi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Sovyetler Birliği’ni yeniden canlandırmak arzusunda olduğuna inandığını söyleyen Blinken, Putin'in,  ‘daha önce Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan ülkeler üzerinde yeniden bir etki alanı oluşturmaya çalıştığını’ ülkesinin böyle bir isteği 'kabul edilemez' olarak değerlendirdiğini açıkladı. 
Bu açıklamaları dinleyen gözlemciler oldukça şaşırmış olmalı, ABD'li yetkililer, sanırım Putin’in Washington'daki araştırma merkezlerinden birinde araştırmacı olarak çalışmasını beklemiyordu. Tabi ki Putin ülkesinin çıkarlarını gözetip bunları geliştirmek isteyen bir başkan gibi davranacaktır. 
Geçen yıl bu zamanlar ABD Başkanı Joe Biden, Rus mevkidaşı Vladimir Putin'i 2020 yılında yapılan Başkanlık seçimlerine müdahale etmeye çalışmakla suçladı ve ‘katil’ olarak niteledi. Katil dedi demesine ancak Putin’le, Suriye, İran, Ukrayna dosyalarında ve şimdilerde Kazakistan krizinde iş birliği yapmaya ihtiyacı var. Hal böyleyken yaklaşan ara seçimlerde Demokratların güç kaybetme ihtimali, içeride ve dışarıda birçok konuda Başkan Biden’ın pozisyonunu güçleştirebilir. Dünyada uğraşılması gereken bu kadar önemli mesele olmasına rağmen, Biden 6 Ocak 2021'deki Kongre baskınının yıldönümünde yaptığı konuşmada eski başkan Trump’ı orantısız bir şekilde hedef alarak, Trump ve Cumhuriyetçilerin yeni bir kampanya başlatmasına olanak sağladı. 
ABD’de yeni yönetimin göreve gelmesinin üzerinden bir yıl geçti, ancak bu süre zarfında Washington'ın, dış politikada önemli dosyaların hiçbiri üzerinde denetim sağlayamadığı görüldü. Başkan Trump’ın müzakereler konusunda ehil olmadığını ve ABD’nin dünyadaki itibarını sarstığını söyleyen Demokratlar aynı tuzağa düştüler denilebilir. Nitekim bunun en açık örneği İran ile Viyana’da gerçekleştirilen nükleer müzakerelerin seyridir. İsrail şimdiden birçok yetkili ağızdan yaptığı açıklamalarla müzakere sonuçlarını tanımayı taahhüt etmediğini duyurdu. Yine birçok Körfez ülkesi, İran’a gereğinden fazla taviz vermesi muhtemel bir nükleer anlaşmanın sakıncalı olacağı yönünde tutum takındı. 
Washington Rusya ile birçok cephede karşı karşıya geldi. Ancak Ruslar özellikle doğal etki alanlarında, ABD yönetiminin iç meselelerine odaklandıklarını bildiklerinden olsa gerek, ABD açıklamalarını dikkate almadan emrivakilerle hareket ediyor. Tüm bunlar bize, ABD yönetiminin tıpkı önceki yıl olduğu gibi, dünyayı ilgilendiren önemli dosyalarda içinde bulunduğumuz yılda da gerçek sonuçlar elde edemeyeceğini gösteriyor. Bu ise daha fazla zorluk ve elbette süregelen krizler anlamına geliyor.