Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Don’t look up: Sistematik vasatlık

Don’t look up (Yukarı Bakma), şu anda Netflix platformunda yayınlanan bir Hollywood filmi ve ana teması ile Amerikan sinema dünyasına hakim olan genel eğilimlerden ayrışıyor. Film drama yoluyla siyaset gibi ciddiyet, derinlik ve sorumluluk gerektiren alanlar dahil olmak üzere hayatın her alanında sistematik, tırmanan ve yaygın bir biçimde “vasatlığın” yayılmasını gözlemliyor. Filmde buna örnek olarak Amerika Birleşik Devletleri başkanlığı veriliyor.
Drama, insanları etkilemede önemli bir rol oynar ve bir eğlence aracı olmasına rağmen, fikirleri etkili, hızlı ve geniş bir şekilde yayabilir ve teşvik edebilir. Drama bir sanat dalıdır ve derin entelektüel mesajlar ya da belirli bir politik yönelim taşımak sanatın bir koşulu değildir, bu yüzden ona yüklenemeyeceği bir misyon yüklememeliyiz. Drama aynı zamanda bir eğlence aracıdır ve eğlence de insanlığın amaçlarından ve devletlerin misyonlarından biri olan “esenliğin” bir parçasıdır. Ancak drama, amaçlarına ve genel olarak hayata olan etkilerine bağlı olarak farklı kriterlere göre zararlı veya faydalı mesajlar taşıyabilir.
Film, gözlemci ve araştırmacı gözlerden kaçmayacak biçimde önemli ve dikkate değer bir olguya dikkat çekiyor. Bu satırların yazarı daha önce bu köşede (Aralık 2016) söz konusu olguyu “sistematik vasatlık” olarak adlandırmıştı. Ocak 2020'de de yine bu gazetede Fahd Şukeyran’ın Alain Deneault’un “Vasatlığın İktidarı”ndan bahseden yazısını okumuştum. Dr. Maşael el-Haciri’nin özgün çevirisi ile yayınlanan bu kitabı edindim. Dr. Haciri kitaba aynı zamanda doğruluğu ve kapsamlı bilgisi, küresel sahneyi ve özellikle Arap dünyasını kavramak bakımından övgüye değer bir giriş yazısı da eklemiş. Bu yazıyı okuduğunda okuyucu neredeyse çevirmen ile birlikte, Arap dünyasına dağılmış ve kitaptaki fikirlerle tamamen uyumlu modellerin sayısını gözünde canlandırıyor.
Kitap, ciddi bir biçimde bu olguyu bilimsel olarak gözlemlemeye çalışıyor ve çevirmeni de, kitaptaki fikirleri mümkün olduğunca netleştirmeye çalışmış ki bu garip zamanda böyle bir çaba önemlidir. Fikirleri derinleştiren ve hak ettiği geniş tartışmaları canlandıracak makaleler, araştırmalar, çalışmalar ve kitaplar aracılığıyla bu alanın üzerinde durmalıyız. Böylece “sistematik vasatlığın” yayılmasının zararları en aza indirilebilir ya da en azından kendisine yönelik farkındalığın yaygınlaşması ve akıllarda kalıcı olması sağlanabilir. Yukarı Bakma filmi, sistematik vasatlığın bazı önemli olgularından bahsediyor. Bu olguların en önemlisi "yaşamın metalaşması" ve "her şeyin", ne kadar önemli ve gerekli olursa olsun, salt bir "meta"ya dönüşmesi. Politika ve kültür, fikirler ve ilkeler, yenilikler ve icatlar, bireyler ve halklar, hepsi de satışa sunulmuş ve kâr amaçlı metalardır. Filmde modern bir yazılım firmasının, para ile icatları toplamaya kafayı takmış, bir kültür ve insani ilkeleri olmadan politikacıları, bilim adamlarını ve medyayı parasıyla kontrol eden “tüccar” sahibinin kontrolü altında insanlığın yok olması ve dünyanın sonunun gelmesi anlatılıyor.
"Isaac Asimov" erken bir dönemde bilim kurgu üzerine yazılarıyla tanınan ve insanlığın geleceğini öngören Rus asıllı Amerikalı bir yazardır. Çeşitli ve farklı alanlardaki bilimsel bilgisinin eşsizliğiyle tanınırdı. Üretken bir yazardı ve çeşitli ödüller kazandı. Robotlar, robotların üç yasası ve yapay zeka gibi şu anda insanlık sahnesine hakim olan terimler ve kavramlar ona atfedilir. Elli yıldan uzun bir süre önce 1964'te New York Times gazetesinde "2014 Dünya Fuarını Ziyaret" başlıklı bir makale yazdı. Bu makalede yer verdiği dünyanın nasıl bir yer olacağına dair öngörülerinin büyük bir çoğunluğunda haklı çıktı ve öngörüleri dünyanın yaşadığı bir gerçekliğe dönüştü.
Filmdeki saplantılı tüccar karakterinin günümüz dünyasında, fikirler, değerler, uluslar ve halklar dahil her şeyi satın alabileceğine inanan büyük servetlere sahip yazılım zenginleri sınıfı başta olmak üzere birden fazla örneği var. Asimov makalesinde, sistematik vasatlığı ifade eden bariz bir olguyu temsil eden bu saplantılı tüccar örneğine dönüşmemek için, kültür ve bilgi ile uzmanlaşma aleyhine olan önemsiz şeylere boğulmuş uzmanlaşmayı reddettiğinden söz eder.
Bazı izleyiciler bu tüccar karakterini Jeff Bezos, Elon Musk ve diğerleri gibi dönemimizin ünlü isimlerine benzettiler. Elon Musk, Asimov'un okuyucularındandır ve fikirlerine hayrandır. Dramanın ne tarih ne de gerçek olmadığı bilinse de, filmdeki bu tüccar karakterine dünyanın birçok yerinde rastlanabilir. Dolayısıyla önemli olan kişiler değil fikirlerdir. Film, çeşitli nedenlerle çok fazla eleştiriye maruz kaldı. Eleştirilerin en önemlisi liberal solun Hollywood film endüstrisi üzerindeki hakimiyetiyle ilgiliydi. Görünüşe göre filmin yapımcıları da bu tür bir şey bekliyorlardı, bu yüzden yüksek bir takip oranı sağlamak, filmin yazarının fikirlerini mümkün olan en geniş kesime ulaştırmak için en önemli ve Oscar ödüllü yıldız oyunculardan oluşan bir kadro ile filmin reklamını yaptılar.
Çağdaş liberal solun akademik üniversiteler ve drama dahil sanat üzerindeki etkisi bahsi uzundur. Bu noktada, Hollywood ve Amerikan film endüstrisinin Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği”ne, sosyalizme ve genel olarak Sovyet ve Avrupa formatlarıyla sola saldırmakta aktif olduğu not edilebilir. Hollywood, bu uzun düşünce ve kültür savaşında çeşitli tür ve biçimlerde onlarca film yayınladı. Ancak 1990'ların başında Sovyetler Birliği’nin çökmesinden ve dağılmasından sonra, bu eğilim tamamen yatıştı.
Çin o zamanlar uluslararası düzeyde bugün olduğu gibi güçlü bir rakip olarak sivrilmemişti. Çin'in ABD üzerindeki gücünün yarattığı meydan okuma ve Biden yönetiminin onunla yüzleşmeyi öncelik haline getirme kararı ile birlikte, Hollywood'un Çin'i, temsil ettiği siyasi ve medeniyet modelini hedef alma konusundaki isteksizliği göze çarpabilir. Sol ve fikirleri ya da yüzleşmenin kısa sürede tırmanması bu isteksizlikte bir rol sahibi olabilir.
Vasat insanlar iş insanı ve zengin, ünlü ve etkin hale geldiler. Tüm sosyal medya araçları sistematik vasatlığı teşvik etmeye hizmet ediyor. Kitleler ve çeteler birbirlerine önderlik eder, seçkinleri aşağılar hale geldiler. Bilim ve felsefe kavramları, ünlü ve etkili isimlerin istismarı ve yüzeyselliği nedeniyle vasat kişilerin dalga geçtiği şeylere dönüştüler ve bunun örnekleri çoktur.
Sistematik vasatlığın en tehlikeli etkilerinden biri, bireysel ve toplumsal alanlardan siyasete, karar merkezlerine ve devlete intikal etmesidir. Film, "kara mizah" üzerinden işte bu noktaya inceleyici ve eleştirel bir ışık tutuyor. Halkların atasözlerinde, dini metinlerde ve filozofların sözlerinde, vasat liderlikler, bilgisizlerin ve ayaktakımının başa geçmesi, kitlelerin zorbalığına yönelik sürekli bir uyarı vardır. Bu, eski Yunan filozoflarının fikirlerinde, Max Weber, Gustave Le Bon ve daha birçoklarının önermelerinde de gözlemlenebilir.
Son olarak, Yukarı Bakma gibi filmlerle, ciddi fikirleri yaymak ve genel tehlikelere karşı uyarmak, vasatlık zamanında bilgi garip kalsa da kendisini en fazla sayıda alıcıya ulaştırmak mümkündür.