Emel Abdulaziz Hezzani
Suudi yazar
TT

Kadim monarşi ve Suud hanedanı yönetimi

Modern çağdaki herhangi bir devlet için benzeri görülmemiş reformlara tanık olan Suudi Arabistan devleti, 1902'de Kral Abdulaziz tarafından kuruldu ve onun ardından bugün Kral Selman bin Abdulaziz dönemine kadar oğulları yönetimi devraldı. Mevcut devlet, üçüncü Suudi Arabistan devleti olarak biliniyor, ondan önce iki devlet kuruldu; ilki 1744 - 1818 yılları arasındaydı ve Muhammed bin Suud tarafından kurulmuştu. İkincisi ise 1824-1891 yılları arasında torunu Turki bin Abdullah bin Muhammed bin Suud tarafından kurulmuştu. Bu kurucular, Kral Abdulaziz'in dedesidir. Bu tarih, Suud hanedanının Diriye şehrinde başlayan yönetiminin,1446'da ilk kurucunun atalarının kurmuş olduğu emirliği saymazsak, yaklaşık 350 yıllık derin kökleri olduğunu doğruluyor. Bu, bilindik tarzda bir devlet şeklini alana kadar olaylar, hadiseler ve şiddetli savaşlardan geçen büyük bir mirastır.
İlk Suudi devleti başkent Diriye’de kuruldu ve yüzölçümü olarak Abbasi devletinden sonra en büyük İslam devleti olarak, kuzeyde Fırat'tan güneyde Yemen ve Umman'a, Basra Körfezi'nden Kızıldeniz'e kadar uzandı. Gücünün zirvesinde Osmanlı İmparatorluğu ile arasında çatışmalar yaşandı ve Necd bölgesi Muhammed Ali’nin Mısır'dan gönderdiği ve bölge sakinlerinin bilmediği gelişmiş silahlarla donatılmış askeri birlikler tarafından yürütülen büyük askeri operasyonlara sahne oldu. Gelişmiş silah üstünlüğüne rağmen ilk kurucunun torunları, bölge halkından süvarilerin katılımıyla topraklarını savunmak için şiddetli mücadeleler verdiler, ancak sonunda zafer Osmanlıların oldu ve İbrahim Paşa'nın Diriye'yi ele geçirmesiyle ilk devlet sona erdi.
Muhammed bin Suud'un torunları kaybettikleri emirliklerini unutmadılar ve büyükbabalarının yönetimini yeniden kurmak için güçlenecekleri zamanı beklediler. İkinci Suudi devletinin (1824) kurucusu olan Turki bin Abdullah, Muhammed bin Suud'un torunu ve cesur bir süvariydi, aynı zamanda sağgörülü ve sabırlıydı. Üyeleri ona son derece saygılı ve sadık olan orduyu yeniden birleştirdi ve yeni bir yönetim inşa etme, ilk devletin egemenliği altındaki alanları geri alma savaşı devresi başladı. Turki, Diriye'nin uğradığı zarar nedeniyle devletinin başkenti olarak Riyad'ı seçti. Prens Türki'nin ardından devletin başına üstün bir kişiliğe sahip oğlu Faysal geçti. Ancak oğulları arasındaki anlaşmazlıklar ve güçlerini zayıflatan çatışmalar devletin sonunu getirdi.
Kral Abdulaziz, ikinci Suudi devletinin sona ermesinin ardından babasıyla birlikte bulunduğu Kuveyt'ten döndüğünde, Necd ve Riyad burnunda tütüyordu, yanında üçüncü devleti kurma  (1902'de kuruldu) projesini taşıyordu. Vatan sevgisiyle dolu ve zenginleşmiş bir vicdanla dönmüştü. Buna karşılık, Matir, el-Acman, Anza, Uteybe, Harb ve diğer çeşitli kabilelerin mensuplarından oluşan büyük bir ordunun komutanı olmasını sağlayan insanların sevgisiyle karşılaştı.
Çölün çocukları Necdlilerin özellikleri cüretkâr ve atılgan süvariler olmaları, Muhammed bin Suud ailesine duydukları sadakat, dış saldırılara karşı koymaları, canla başla kabile ve kasabaları birleştirme çabalarıdır. Bu orduya Müslümanları birleştirmek maksadıyla tevhid sancağının altında toplandıklarının bir göstergesi olarak ‘Allah’a itaat eden kardeşler’ adı verildi. Abdulaziz'in ordusunun, üçüncü devletin kuruluşundan 20 yıl sonra, 1928'de Mısır'da ortaya çıkan ve bugün Müslüman Kardeşler olarak bilinen grupla hiçbir ilgisi, tarihsel, ideolojik, siyasi bir ilişkisi yoktur.  Buna kanıt olarak grubun kurucusu Hasan el-Benna, Suudi Arabistan'da Müslüman Kardeşler’in bir ofisini açmayı teklif ettiğinde, Kral Abdulaziz'in söylediği ünlü sözü hatırlatabiliriz. Kral “Hepimiz kardeşiz ve hepimiz Müslümanız” diye cevap vermişti. Bu söz aynı zamanda, İslam dünyasında durumun yatıştığına, yeryüzündeki bütün insanların Müslüman olduğuna, onları taraflaştırma ve sınıflandırmaya gerek olmadığına dair açık bir işaret de taşıyordu.
Kral Abdulaziz aşiretlerle olan münasebetlerinde büyük bir hikmet, itibar ve prestij sahibiydi. Allah'ın yardımıyla ünü bölgenin tamamına yayılan büyük bir ordu kurmayı başarmıştı. ‘Allah’a itaat eden kardeşler’ ordusu, Hicaz ve bilhassa Arap Yarımadası halkının geri kazandığı Mekke ve Medine dahil olmak üzere bölgeyi Kral Abdulaziz'in yönetimi altında birleştirmek için Arap Yarımadası’nın dört bir yanını dolaştı. Ardından Kral Abdulaziz, Necd ve Hicaz Sultanı, 23 Eylül 1932'de de (Suudi Arabistan Ulusal Günü) Suudi Arabistan Kralı ilan edildi.
Üç Suudi devleti, tek bir yönetim altında toplanması imkansız değilse de zor, parçalanmış ve birbiriyle savaşan bir çevrede Allah’ın şeriatını uygulayan sivil devletler olarak kuruldular. Bugün Prens Muhammed bin Suud'un ilk Suudi devletini kurduğu gün olan 22 Şubat’ı her yıl kutlanacak bir yıldönümü, anılacak bir ‘Kuruluş Günü’ belirleyerek devletin tarihini canlandıran Suudi Arabistan yönetimi çok iyi yaptı.
Suudi Arabistan, tarihi zenginlikler açısından zengin, hem de halkının hayal ettiğinden çok daha zengin bir ülkedir. Arkeolojik hazinelerin, binlerce yıllık antik krallıkların, taşıdığı tarihi anlatan Suudi Arabistan topraklarının, tüm sosyal, politik ve kültürel tezahürleriyle insanlık tarihini yaşayan geçmiş zamanların eserlerini çocuklarının ve dünyanın önüne serecek bir sese ihtiyacı vardı.