Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Zenginlik ve sosyal bağışıklık

Ekonomik kurumlar hakkındaki konuşmalar genellikle ekonomik rol, yatırım çarkının harekete geçirilmesi, bu kurumların krizlerini nasıl aştıkları ve devletin devreye sokabileceği mevzuat ve teşvikler açısından onları daha fazla yatırım yapmaya neyin teşvik ettiğiyle sınırlıdır. Elbette ekonomik ve finansal kurumların kalkınma ve ulusal ekonomilerdeki rolü hakkındaki bu türden konuşmalar veya kamusal söylemin yönelimleri gerekli ve önemlidir. Nitekim bugün yalnızca kamu sektörüne dayanmaya devam edemeyiz ki halihazırda en büyük rol, servet sahibi olma ve ekonomiye yön verme hususunda önemli bir ortak haline gelen ekonomik kurumların omuzları üstündedir.
Öte taraftan yalnızca ara sıra ele alınan başka bir sorumluluk daha var ki o da başlıca ekonomik kurumların sosyal sorumluluğu, yani bu kurumların sosyal sorunların çözülmesi ve toplumdaki hassas grupları ilgilendiren pratik çözümler için katkıda bulunmasıdır. Bunu hafife almamak gerekir. Aksi takdirde kısa ve uzun vadede sosyal güvenlik için bir tehlike oluşturur. Herhangi bir ülkedeki kamusal durumu da etkileyecek olan bu durum, yatırım ve servet birikimi önünde tehdit ve tehlikelerle dolu kapıları aralar.
Sosyal sorumluluk kültürünün hala zayıf ve hakkında sessiz kalınan konulardan biri olduğunu gözlemliyoruz. Gerçek şu ki, Arap ülkelerindeki ekonomik ve finansal kurumlar, sosyal rolleri aracılığıyla birçok sorunu hafifletebilir ve bunun yanında vatandaşlara daha fazla güvenilirlik kazandırabilirler. Bu, kurumların itibarlarını ve işlevlerini güçlendirecekleri, sadece ekonomik değil aynı zamanda toplumsal bir hale gelecekleri ve çeşitli boyutlarda kâr fırsatları bulacakları bir yoldur.
Başlıca ekonomik kurumlar bugün çocukları, gençleri ve kadınları ilgilendiren büyük zorluklar karşısında önemli bir rol oynayabilirler. Kreşler, anaokulları ve okullardaki ciddi sıkıntılar, söz konusu ekonomik kurumların müdahalesini bekleyen önemli dosyalardır. Nitekim bugün çoğu ülkede devlet tek başına gerekli olan her şeyi kalite standartlarına göre sağlayamıyor. Öyleyse büyük finansal ve ekonomik kurumların gerek çalışanlar için kreşler, aileler için kulüpler açarak gerekse devlete ait kreşleri donatarak veya yoksul bölgelere kreşler ve okullar açarak bu sürece katılımı, onları sosyal sorumluluk sahibi ekonomik kurumlar haline getirecektir.
Bu bağlamda şunu soruyoruz: Söz konusu kurumlar, istikrarlı bir toplumsal ortamın en büyük yararlanıcısı iken bu toplumsal işlevi yerine getirmekte neden bu kadar yetersiz kalıyorlar? Bu soruyu sormamızın sebebi, marjinalleştirilmiş bir çocukluğun yoldan çıkmış bir gençliği netice vereceği ve tekfir baronları ile cinayet kültürünün elinde kolay bir av haline geleceği gerçeğidir. Öyleyse finansal ve ekonomik kurumların çıkarı, sosyal bağışıklıkta ve hassas alanlarda sosyal işlevini yerine getirme performansında yatmaktadır. Aksi takdirde marjinalleşmenin ve erken müdahale eksikliğinin bedelini ödeyecektir ki, oldukça ağır olacak bu bedelin istisnasız herkesi etkileyeceğinin unutulmaması gerekir.
Bu açıdan bakıldığında başlıca kurumlardan herhangi birinin sosyal sorumluluk alanındaki rolü, yatırımın diğer yönünü temsil etmekte, onu tamamlamakta ve desteklemektedir. Arap basınının bu konuyu ele almasının ve bu rolü oynayan kurumları öne çıkarmasının zamanının geldiğine inanıyoruz. Burada bu alanda ulusal sorunlarla uğraşan ve bunun için fon tahsis eden önde gelen kurumlar vardır. Bu kurumların sahipleri sürece dahil olmanın büyük ve gerçek bir kâr anlamına geldiğini anlamadıkça, sosyal sorumluluğa dayalı yaklaşımın başarılı olamayacağını belirtmek gerekir. Yani, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bu role açık ve derin bir inanç olmaksızın başarılı olunamaz. Bu ülkelerdeki ekonomik kurumların bu alanda büyük rol oynamalarının ve yayılıp güçlenmelerinin nedenlerinden biri budur.
Bugün herhangi bir alana girerken güvenilirlik taşımak, tercihleri çıkar olduğu düşünülen şeye göre belirlememek önemlidir. Yani, büyük ekonomik rolün tek amacının finansal kâr olması ve diğer yönleri ihmal etmesi beklenemez. Yıkıcı ekonomik canavarlar üreten gelişmiş dünyanın deneyimleri, her finansal canavarın bir sosyal sorumluluğa sahip olması gerekliliğini göstermiş ve bu husus göz ardı edilmemiştir. Bu bir saflık ya da idealizm değil, zenginliğin üretildiği ortamı güçlendiren ekonomik zekanın ta kendisidir.