Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Toplumsal bir ürün olarak taassup

Herhangi bir anlaşmazlık veya tartışma vuku bulunduğunda insanlar hemen ‘mutaassıp’ olarak nitelendirdikleri kimseleri suçlamaya başlarlar. Bu durum, toplumdaki genel eğilimin ‘taassup karşıtlığı’ olduğunu ya da taassubun ahlaki ilkenin bir istisnası veya bir anormallik olarak kabul edildiğini ima eder. Bu yüzden hiç kimse kendini ‘mutaassıp’ olarak görmez ve kendine yönelik ‘mutaassıp’ suçlamalarını kabul etmez.
Siyasi ve dini gruplara gelince, onlar da kendilerinin ‘taassup’ ile damgalanmasının bir tür iftira ve saldırganlık olduğunu söylerler. Benzer bir durum taassubun eşanlamlıları olan ‘köktencilik, aşırılık, taşkınlık’ gibi ifadeler için de geçerlidir.
Bu da akla şu soruyu getiriyor: Şayet durum buysa, nasıl oldu da taassup bu derece arttı? Ayrıca İslam dünyasının son kırk yılda tanık olduğu gibi, hoşgörülü bir toplum nasıl olur da çok sayıda mutaassıp yetiştirebilir?
Bana öyle geliyor ki, taassup toplum yapısında yerleşmiş bir özelliktir. Aksi durumda kimseyi, hoşgörülü veya ılımlı olarak nitelendirmek mümkün olmazdı. Biri diğerinin karşıtı olan taassup ve hoşgörüden her biri, karşıtının varlığıyla bilinir ve ayırt edilir. Fakat daha hoşgörülü veyahut diğerlerinden daha hoşgörüsüz toplumların varlığından söz edebiliriz.
Hoşgörülü toplumlar, genel olarak kendilerinden din, kültür veya yaşam tarzı bakımından farklı olanları kabul ederler. Yani, alıştıklarından farklı yeni fikirlere ve değerlere hoşgörülüdürler ki bu genel bir tanımlamadır ve bu tanımın daha yüksek derecede geçerli olduğu toplumları hayal edebiliriz. Yani bazı toplumların çok hoşgörülü olduğunu veya aksine bazı toplumların da daha az hoşgörülü olduğunu söyleyebiliriz.
Taassup veya hoşgörüsüzlük, birdenbire ortaya çıkmaz. Toplumsal yapıda veya doğal çevrede var olan faktörlerin sonucudur ki, bu faktörler çeşitli derecelerde bireylerin düşüncelerini ya da geçimlerini etkileyerek onları hoşgörülü yahut hoşgörüsüz kılar. Etkileyen faktörlerin çokluğu nedeni ile tüm fertlerinin aşırı derecede mutaassıp ya da tüm fertlerinin aşırı derecede hoşgörülü olduğu bir toplum yoktur. Her zaman aşırı uçlardan birinde ya da aşırı uçların ortasında yer alan birileri vardır. Diğerleri de bazen uçlara bazen de ortaya doğru gidip gelirler.
Hâkim genel kültürün, çocukların evde ve okulda edindiği kültürün ferdin zihnini şekillendiren en güçlü etkenlerden biri olduğuna şüphe yok. Bununla birlikte toplumu etkileyen krizler, doğal afetler, savaşlar, büyük ekonomik dönüşümler ve uzun vadeli siyasi krizler gibi diğer düzensiz faktörlerin de göz ardı edilmemesi gerekir. Bunların her biri, bireyin düşüncesi ve dünya görüşü üzerinde derin bir etki bırakır. Olaylara bakış açılarını büyük ölçüde belirler. Bazıları gerçekçi, diğer bazıları ise karamsar olur.
Bir kriz patlak verdiğinde, bireyin zihni kamuoyuna yönelik söylemlere ardına kadar açılır. Bu durumda sorumluluğu başkalarına, düşmanlara veya arkadaşlara yükleyen ve sorunları çözecek olanların başkaları olacağını vadeden taraflar, karamsar eğilimi ve ardından psikolojik gerilimi artırdıkları için olumsuz rol oynarlar. Buna karşılık sorunu en ince ayrıntısına kadar irdelemeye çalışan, genel olarak insanların sorunlarını çözme ya da zamanla üstesinden gelme yeteneklerini vurgulayan kanallar ve platformlar ise umutları canlandırırlar ve hayat karşısında olumlu tutum takınılmasına katkıda bulunurlar. Psikolojik gerilim hoşgörüsüzlüğe eğilimi artırırken, sakinlik ve memnuniyet ise hoşgörü eğilimini artırır.