Mustafa Fahs
TT

Viyana... Rusya’nın yeni hesapları

ABD, Nükleer Anlaşma’yı haklı göstermek için İran’dan gelecek petrolün önünü açmayı araç olarak görse de bu mesele o kadar basit değil. Viyana’da Tahran ile bunu basitleştirme çabası da yersiz. Çünkü özellikle uluslararası toplum ile Tahran arasındaki ilişkiyi normalleştirmenin asıl amacı Tahran'ı mümkün olan en kısa sürede küresel enerji piyasalarına döndürmek olduğu için ABD’nin rakibi Moskova’nın artık nükleer bir anlaşmaya varma acelesi yok. Nitekim Moskova Tahran’ın küresel enerji piyasalarına dönmesine karşı çıkıyor. Geleneksel olmayanlar da dahil olmak üzere tüm olasılıklara açık ve neredeyse küresel denebilecek bir çatışma varken ekonomik çıkarları aleyhine olacak şekilde başta Washington olmak üzere ne Batılı düşmanlarının ne de ‘sözde’ müttefiki Tahran’ın bunu yapmasına izin verecek.
Görünen o ki Moskova, Viyana'daki nükleer müzakere masasına Tahran'la doğrudan ilgili iki tane çözümü zor problem koydu. Birincisi keskin uluslararası bölünmeler ışığında İran’ın nükleer projesi ve Washington tarafından yapılan sınıflandırma (ya bizimle olursun ya da karşımızda) ile ilgili. Buna bir de İranlı bazı taraflardaki Batılı ülkelerle hızla normalleşme ve güvenlerini kazanmaya yönelik açık bir arzu ile güçlenen Moskova’nın Tahran’a duyduğu tam güvensizlik duygusu ekleniyor. Rusya’nın bu şüpheleri doğrultusunda İran nükleer projesi, anlaşmanın imzalanmasından sonra Tahran uluslararası tutumunu değiştirirse Rusya'nın ulusal güvenliğine doğrudan bir tehdit olmuş olacak. Ruslara göre Moskova, yıllar sonra yapılacağı varsayılan İran nükleer bombasına en yakın Avrupa başkenti ve ülkeleri de İran balistik füzelerine en yakın ülke. Bu, Moskova'daki stratejik ve güvenlik ile ilgili karar mercilerini yeni haliyle eski Nükleer Anlaşma’yı imzalamadan önce uzun bir süre düşünmeye itiyor.
Moskova’nın masaya koyduğu ikinci problemi ise en az birincisi kadar önemli olan Enerji kaynaklarıdır. Enerji kaynakları Washington'un Viyana'daki siyasi ve stratejik seçeneklerini sınırlaması halinde Tahran'ı büyük menfaatlerle cezbetmek için kullandığı bir araca dönüştü. Zira küresel piyasalardan çıkarılan Rusya'ya ekonomik yaptırımların uygulanmasının ardından yaşanan büyük eksikliği telafi etmek için küresel enerji piyasaları İran’a açılacak. Moskova Batı’nın başta gaz olmak üzere Rus üretiminin bir kısmını İran’dan telafi etmeyi planladığını hemen anladı. Bu da Moskova’yı Tahran'ı, bu olasılıkların amaçlarının bir parçası olması halinde anlaşmayı engellemeye hazır olduğu konusunda ikaz etmeye itti. Viyana'daki müzakere koridorlarından gelen bazı açıklamalara göre son zamanlarda olup biten bu gibi görünüyor. Moskova bu dosyayı kendisine açılmış küresel bir ekonomik savaş olarak gördüğü durumla ilişkilendiriyor.
Moskova’nın Tahran’ın üzerindeki yaptırımların kaldırılması ile paralel olarak kendisine yaptırımların dayatılmasını kabul etmesinin mümkün olmadığı aşikar. Zira Rusya’ya yaptırım uygulanması, Tahran ile yaptırımlardan kurtulduktan sonra iş yapmasını engelleyecek. Bu da Rusya’nın anlaşmadan ekonomik olarak hiçbir kazanç elde edemeyeceği anlamına geliyor.
Öte yandan Rusya, İran'ın da kendisine yaptırım uygulayacağından ve bunun yaptırımları atlatma sürecinde ve kayıplarında özellikle İran enerji sektörü altyapısındaki Rus yatırımları ve silah sözleşmeleri ile ilgili olarak İran’ı alternatif bir pazar olarak kullanmasını engelleyeceğinden korkuyor.
Ukrayna'yı işgal edip dünyayı karşısına almasının ardından Moskova'nın Viyana’daki önceliklerinin farklı olduğu ve İran'a Washington'la hamle yapması için hiçbir pay bırakamayacağı anlaşıldı. Zira İran ile Moskova’nın ilişkilerindeki önceki mülahazalar, Moskova’nın ulusal güvenliği ve yeni dış politikasının öncelikleri için artık faydalı değil. En iyisi Washington ve bölgedeki kadim müttefikleri arasında anlaşmaya ilişkin görüş ayrılıklarından yararlanmak ve anlaşmanın; bir taraftan zayıf olması ve İran’ın nükleer silaha sahip olmayacağını garanti etmemesi ve diğer taraftan İran'ın balistik projesini ve bölgesel nüfuzunu kasıtlı olarak görmezden gelmesi -ki bunlar İran’ın Arap komşu ülkeleri için ciddi bir tehdit oluşturuyor- ihtimali sonucunda yol açtığı İsrail korkularından yararlanmak.
Bu doğrultuda Nükleer Anlaşma konusundaki uluslararası alandaki bu karmaşıklık paketi karşısında Moskova, Tahran’ın yoluna engeller koymayı tercih etti ve bu engelleri aleyhine olacak şekilde kendi cebinden verme niyetinde değil. Aynı zamanda mesele Batı’nın hatta “kalk da yerine oturayım” atasözü ya da başka bir deyişle “İran’ı çıkarın Rusya’yı koyun” ifadesinin cuk oturduğu İran’ın sandığı kadar basit değil.