Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Vaat edilen rızk, iman ve teslimiyet

Dünya hayatı süresince insanları en çok kaygılandıran şeylerin başında rızık meselesi gelir. Bu sebeple bütün hayatları boyunca rızıklarını arttırmak için uğraşırlar. Peki, insan rızkını arttırabilir mi? yoksa rızkını temin etmek için insan sadece çalışmalı mıdır? Rızkı insan mı elde eder? Yoksa rızkı Allah mı verir? Rızkı Allah veriyorsa rızkı elde etmede insanın hiç rolü yok mu? vb. sorulara Kur’an’ın rehberliğinde cevaplar arayalım.
İlk olarak rızkı verenin kim olduğuna bakmakla işe başlamakta fayda vardır. Kur’an-ı Kerimde birçok ayette; “Allah Teâlâ mutlak anlamda Rezzak[1] olarak tanıtılır. Âdemoğlunun rızkını verdiği[2] gibi yeryüzündeki her canlının da rızkını O’nun verdiği,[3] gökten ve yerden rızık verenin sadece Kendisinin olduğuna,[4] vuygu yapılır.
İnsanlar Allah’ın kendilerine verdiği rızıklardan yer[5] ve onlardan infak ederler.[6] Verilen rızıklardan infak etmek imanın bir gereğidir.[7]
İnsana verilecek olan rızkın miktarını Allah belirler. O, istediğinde insana hesapsız[8] ve insanın hesap etmediği yerden rızık verir.[9] İstediğinde de verdiği rızkı genişletip daraltır.[10]
Rızkı elde etme noktasında insana düşen görev; rızık elde etme yollarında çalışmak yani sa’y ve Allah Teâlâ’nın kendisine rızık vermesi için dua etmektir. Zira insan için ancak sa’yının karşılığı[11] vardır. İnsanı da Allah katında dikkate alınmaya değer kılacak olan da onun duasıdır.[12]
İman eden insan, rızık ile ilgili tasavvur ve algısını şekillendirirken vahyin bu konuda ne dediğini dikkate olmak mecburiyetindedir. Çünkü “rızık” kavramı  Kur'an'da "merkez" ve "anahtar" kavramlardan biri olup, birçok kavram onun etrafında odaklanmıştır: “Nimet, lütuf, ihtiyaçlar, yeme-içme, giyinme, kazanma, faydalanma, helal-haram, iyi-kötü, infak, israf, ticaret, ziraat, mal-mülk, fakirlik-zenginlik, helak, iman, amel, şükür, dua ve tevekkül.”[13] Bütün bu kavramların direkt veya dolaylı olarak rızık kavramı ile bağları bulunmaktadır.
Rızık konusunda insan gerekli sebeplere sarılmalı sonra da tevekkül ederek işi Rezzak olana havale etmelidir. Rezzak olan, tüm mahlûkatın rızkına kendisi kefil olmuştur. Mü’minin görevi, üzerine düşen kulluk farizasını layıkıyla yerine getirmektir. Gerisi Allah Teâlâ’nın işidir. Bize düşen şey, şu hikâyede anlatılan Bedevinin gösterdiği teslimiyeti gösterebilme erdemine sahip olmaya çalışmaktır:
Bedevi'nin birine; "ekmeğin tanesi bir dinar olmuş" denilir.
Cevaben derki: "Vallahi bu durum beni hiç etkilemez, isterse buğdayın tanesi bir dinar olsun, Ben Allah'a bana emrettiği şekilde ibadet ederim, O'da BANA VA'DETTİĞİ GİBİ RIZIK VERİR…"
Kanaatimizce bu noktada sorulması gereken temel soru şudur: “Allah Teâlâ verdiği sözü tutmayan biri midir? Yoksa bizim Allah Teâlâ’nın verdiği sözü tutması ile ilgili şüphe ve tereddütlerimiz mi var? Her iki seçenek de imani bir sorun oluşturur. Hâlbuki iman şüphe ve tereddüdü barındırmaz ve kabul etmez. İmandan ve Mü’minlerden bahseden ayetlere baktığımızda şüphe ve tereddütten uzak olunması gerektiği ifade edilir. Haşa Allah’ın verdiği sözü yerine getirmesi ile ilgili bir edişe varsa bu durum daha da büyük bir sorun oluşturur. Zira Allah Teâlâ kendisini; “…Allah vaadinden-sözünden asla dönmez.”[14] Olarak tanıtır. O halde geriye tek bir seçenek kalıyor: o da “güvensizlik ve teslimiyetten uzak olmak.”
Allah’a iman edip teslimiyet göstermeyen Çağın insanın en büyük korkusu “açlıktan ölmek korkusudur!” Hâlbuki İbn Haldun; “İnsanı açlık öldürmez alıştığı tokluk öldürür.” demektedir.
Bu gün insanları alış-veriş merkezlerinin kasa önlerinde kuyruklar oluşturma ve market raflarını boşaltmaya iten şey; aç kalma korkuları değil, tokluklarını, daha fazla semirme imkânlarını ve alışageldikleri lüksü kaybetme telaşıdır.
[1] Bakara 2/212; Al-i İmran 3/37; Nur 24/38; Ankebut 29/60; Fatır 35/3
[2] İara 17/70
[3] Hud 11/6
[4] Fatır 35/3
[5] Bakara 2/57,172
[6] Bakara 2/254; Münafikun 63/10
[7] Bakara 2/3; Enfal 8/2-3; İbrahim 14/31
[8] Bakara 2/212; Al-i İmran 3/37; Nur 24/38
[9] Talak 65/3
[10] Ra’d 13/26; Kasas 28/82; Ankebut 29/62; Rum 30/37; zümer 39/52
[11] Necm 53/39
[12] Furkan 25/77
[13] Zülfikar Durmuş, “Kur'an Bağlamında İman-Rızık İlişkisi “, İslami Araştırmalar Dergisi,  16/4, (2003), 587
[14] Al-i İmran 3/9; Ra’d 13/31; Rum 30/6