Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Kaybetmemesi gereken Putin

Dünya, onlarca yıldır görülmeyen tehlikeli bir dönemeçte şaşkınlıkla duruyor. Bu bir abartı değil. Savaş, Avrupa kıtasına hem de Güvenlik Konseyi'nin daimi bir üyesinin eliyle geri döndü. Ukrayna'daki Rus savaşının sahneleri, bir dizi zor soruyu gündeme getirdi. Bazı haritaların yeniden çizilmesiyle mi karşı karşıyayız? Tek süper güçlü dünyaya karşı bir darbeye mi tanık oluyoruz? Yeni bir dünya düzeni yolunda mıyız? Her kutbun kendi hayati alanında bulunan ülkelerin kaderinde tek başına söz sahibi olmasına izin veren çok kutuplu bir düzene doğru mu ilerliyoruz? Patlayan füzelerin yankısı ve ekonomik, diplomatik ve kültürel arterlerin kesilmesiyle doğan bu yeni dünyada Çin'in konumu nedir? Salgınlar ve küresel ısınma endişelerini, kasvetli, parçalanmış ülkelerinden göç etme hayali kuran yoksul insan yığınlarını tüm dünyaya unutturacak çılgın bir silahlanma yarışına mı gidiyoruz? Gaz hatlarını, buğdayı ve tedarik zincirlerini otopsi masasına yatıran Ukrayna savaşından dünya nasıl bir karşılık elde edecek?
Vladimir Putin adında bir adamın, selefi Mihail Gorbaçov'un damgasını taşıyan ve muzaffer ABD'nin yanlış yönettiği dünyaya ciddi bir darbe vurduğu aşikar.
Ukrayna savaşı, tartışmasız iki kamplı dünyadaki tüm çatışmalardan, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı ve Ortadoğu'yu tüketen savaşlardan daha tehlikeli. Daha tehlikeli çünkü iki kamplı dünya, en azından Washington ile Moskova arasında yangını kontrol altına almak veya söndürmek için yapılacak herhangi bir anlaşmanın oluşturduğu bir emniyet supabını devreye sokma kabiliyetine sahipti. Günümüz dünyasında bir emniyet supabından bahsetmek mümkün değil. Güvenlik Konseyi, kurumların prestijleri ve etkinlikleri tükendiğinde, sadece konuşma, mendil ve sargı dağıtma gücü kaldığında yaşlanmış olduklarını hatırlatıyor.  
Liderler, savaşlarını veya büyük bir dönemeçte alınan büyük kararlarını yanlarında taşıyarak tarihe geçerler. Haritalara ve güç dengelerine sert neşter darbeleri atanlara ve bazen kurbanlarının sayısı destekçilerini aşanlara locasında bir koltuk vermek tarihin adetidir. Zaman kitabı, sayfalarına zorla girenleri karşılar, sonra onları yargılar ve yargılamayı sürdürür. Tarihin galiplerin mürekkebiyle yazılması adettendir.
Kremlin liderlerinin hikayesi ilginçtir. Güçlü olmak onların yazgısıdır. Sovyetler Birliği, Rus İmparatorluğu'nun rahminden doğdu. Moskova zayıflıkla yaşayamaz, çünkü bu imparatorluğun dağılması demek. Kaçınılmaz güce paralel olarak, geçen yüzyılda Kremlin'e var olan Batı korkusu sızdı. Rus Çarı Büyük Petro’nun, gücünün nedenlerini keşfetmek ve deneyimlerini ithal etmek için kılık değiştirerek ziyaret ettiği Batı’nın korkusu. Batı ve onun modelinden duyulan korku, Lenin'in tahtına oturan çarların sofrasında daimi bir yemekti.
Tarihçilerin neşterleri altındaki başarıları ve suçlarıyla Stalin'i rahat bırakalım. Mirasçılarının çoğunun isimleri büyük krizler ve yankı uyandıran kararlarla ilişkilendirildi. Macar ayaklanması katı Sovyet rejiminden ayrılmakla tehdit ettiğinde liderlik kulübünde  "Ukraynalı köylü" Nikita Kruşçev de vardı. Sovyet tankları Budapeşte'ye girerek partiye ihanet edenlere asla unutamayacakları bir ders verdi. Ne tesadüftür ki, o dönem Macaristan’daki Sovyet büyükelçisi, daha sonra KGB imparatorluğuna, ardından da Sovyetler Birliği'ne liderlik edecek olan Yuri Andropov'du. Kruşçev, kendisini John F. Kennedy ile bir düellonun, nükleer bir çatışmanın eşiğine getiren Küba füze krizinde ise Sovyetler Birliği lideriydi. O günlerde Putin on yaşındaydı.
Leonid Brejnev'in adı da önemli duraklarla ilişkilendirildi. 1968'de Alexander Dubček liderliğindeki Çekoslovakya Komünist Partisi, “insan yüzlü sosyalizm” çağrısında bulunma hatasını işlemişti. Moskova, başını çektiği bloğa sızan bu rüzgarın tehlikesini fark etti. Brejnev, "Prag Baharı"nın ezilmesini emretti ve istediği oldu. Brejnev'in adı, akıl almaz bir kararla, Sovyetler Birliği'nin ilk kez Doğu Avrupa bahçesinin dışında gerçekleştirdiği bir müdahaleyle de ilişkilendirildi. Onun emriyle Kızıl Ordu Afganistan'a akın etti ve ancak Gorbaçov döneminde ağır yaralarla oradan çıktı.
Putin Rusyası'nda, içinde yaşadığımız dünyayı dönüştürdükten sonra doksanlı yıllara yelken açan bir Sovyet lider de var; Gorbaçov. Pencereyi o açtı ve fırtına içeri doldu. Gorbaçov’un adı, iki dönüm noktasıyla tarihe geçecek; Berlin Duvarı'nın yıkılması ve Sovyetler Birliği'nin intiharı. Gorbaçov, Almanya'nın birleşmesi müzakereleri sırasında NATO liderlerinden ittifakın Rusya'ya yaklaşmayacağına dair garantiler almaya çalışmadı. Güçlülerin genellikle saygı göstermedikleri sözlü vaatlerle yetindi. Yazılı garantiler almaya çalışmadı çünkü onun argümanına göre bu, henüz hayatta olan Varşova Paktı'nın ölümünü kabul etmek anlamına geliyordu. Halefi Boris Yeltsin'in adı ise, özellikle mafyaların eliyle tarihin en büyük yağma operasyonuna maruz kalması üzerine Rusya'nın derinleşen kayıp ve yenilgi duygusuyla ilişkilendirildi.
Bu dönemde askeri-istihbari mutfağın öfkesinden bir intikam projesi doğacak ve Putin onu Kremlin'e taşıyacaktı. NATO, Rusya'yı küçük düşürmenin tehlikelerinin farkına varmadı. Piyonlarını sınırları yönünde veya yakınına hareket ettirdi. Yirmi yıldır Ukrayna topraklarında devam eden bölünmeyi görmezden geldi. Kazakistan başka, Ukrayna başkaydı. Putin, birçok ortak noktayı ve ondan fazla örtüşmeyi göz ardı ederek Sovyet treninden atlayışını kutlayan Slav Ukrayna'yı affetmedi. 21. yüzyılın ilk 10 yılındaki Turuncu Devrimini, bir sonraki 10 yılında ise Moskova yanlısı cumhurbaşkanını kovmasını bağışlamadı. Onu ihaneti için cezalandırdı. Kırım'ı geri aldı ve ayrılıkçı bölgeleri destekledi. Ama ne Batı, ne de Ukrayna mesajı aldı. Bunun üzerine Putin, Rusya'ya bir ikinci sınıf güç muamelesi yapmaya can atan dünyaya en büyük darbesini indirdi ve mevcut savaş patlak verdi.
Mevcut savaşın en katı yanı, mimarının geri adım atma imkânının olmaması. Batı, savaştan muzaffer çıkması halinde Putin’in “çalınmış mülkleri” iade etme iştahının artacağına inanıyor. Putin’e gelince, o, birdenbire bütün birikimi üzerine bahse giren ve kaybetmeyi göze alamayan aşırı zeki bir adam gibi. Savaş sahasını genişletmenin eşiğine varan manevralar yapmak zorunda kalsa bile, kuşatılmış Rusya'ya kaybetmiş bir şekilde geri dönemez. Onun yenilgisi Rusya Federasyonu'nun birliğini dahi tehdit edebilir. Gaz, tahıl, güvenlik ve istikrar için endişelenen ve korkan dünya, onun için bir kurtuluş formülü bulmalı. Çin Devlet Başkanının davranışları, çıkmazdan çıkış koşullarının henüz olgunlaşmadığını gösteriyor. Çin’in hesapları çok karmaşık; Rusya'dan vazgeçmek onun için pahalıya mal olacak, dünya düzenine karşı darbesine tamamen katılması ise çok maliyetli. Kremlin'in efendisine gelince, kaybetmemesi gerekiyor.