Ömer Özkaya
Yazar
TT

Gıdaaktif

2005’lerden itibaren tedrici olarak gıda krizlerine yönelik veriler Uzak Doğu’daki özellikle pirinç üreticisi ülkelerde uç vermeye başlamıştır. Asya’daki finansal krizler, Malezya lideri Mahathir Muhammed’in küresel finansal sistemi hedef alan çıkışları "Bugünkü krizlerin ön verileri” olarak okunmaya çok elverişlidir.
Emtia fiyatları ve borsaları ile küresel finansal sistem arasındaki korelasyonlar önemli oranda şeffaf olduğu için spekülatif amaçlı hareketler de aşırı etütlere yer bırakmadan gözlemlenebiliyordu.
Tayland para biriminin ve borsalarının trajik değer kaybı ve düşüşleri, küresel krizler serisini başlatacak tüm niteliklere sahiptir. Uzak Doğu’nun buğdayı olarak nitelenebilecek pirinç, merkeze alınarak bir anda dünya nüfusunun yüzde 70’ni etkileyecek ilk emtia spekülasyonu Tayland'da başlıyordu.
2022 yılına gelene kadar petrol fiyatlarının tırmanması, döviz kurlarındaki spekülatif hareketler, borsalardaki düşüşler, karbon salınımı üzerinden motorlu araçlar pazarına yönelik stratejiler gibi çok sayıda küresel spekülasyon, tıkanan uluslararası ilişkiler rejiminin dışa vuran yönü olmaktadır.
Pandemi sürecinde başta Çin olmak üzere vatandaşlarını gıda stoğu yapmaya çağıran devletler, yaklaşmakta olan "gıda krizlerine" dikkat çekmek için yeterli uyarıları yapmışlardır.
İklim krizi ve bağlamında başlayan karbon salınımı tartışmaları bugünlerde iyice somutlaşan gıda krizlerini zaten yeterince haber vermiştir.
Yerel bazda 2011’lerden beri birçok devlette yerel ölçekte sayısız gıda spekülasyonu izlenmiştir.
Ukrayna savaşı ile başlayan hububat, ayçiçek yağı, petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki sert oynama ve dalgalanmalar, küresel gıda krizine yönelik spekülasyonlarını, manipülasyonlarını ve savaş lojistiğinin temel maddelerinden olan gıda stratejilerini daha yoğun olarak gündem yapmaktadır.
Ukrayna savaşı bağlamında ortaya çıkan tablo savaş, stratejilerini gıda bazlı parametreler ile zenginleştirmeyi ve böylece tüm küreyi savaşın gıda tedariklerini kökten etkilemesi boyutunu da göstererek mutfak girdileri üzerinden gıda krizlerini en kılcal damarlara yayma hedefini göstermektedir. Böylece sıcak savaş ateşinin harlanmadan önceki zayıf halinin bile tüm dünyada ön psikolojik uyaranlarla servisi yapılmaktadır.
İlginç olan mutfaklara vuracak küresel bir savaş dalgasının efektlerinin savaşa karşı öncelikle kılcal damarları harekete geçirmesi riskinin ortaya çıkmasıdır. Tencerelerin birçok ülkede iktidarı belirleme gücünün yüksekliği bilinmektedir. Tencerelerin yani mutfak girdilerinin aşırı artmasının iktidar belirleme gücünü küreselleştirmesi işlevini, yeni uluslararası ilişkiler rejimi inşa etmede temel parametre olarak kullanma stratejisi sanki öne çıkmaktadır.
Ukrayna ve Rusya’nın küresel gıda tedarik sistemindeki pazar payı üzerinden geliştirilen tartışmaların seyri "savaş madem tüm insanlığın gıda sorunlarını artıracak, o halde neden barış kurulmuyor?" sorusunu da beraberinde servis etmektedir. Bu durumda Ukrayna Savaşı'nın devamına sebep olan aktörler küresel gıda krizinin de müsebbibi olarak görülecektir. Çok riskli bir strateji olarak bu süreçte hem Batı hem de Ukrayna ve Rusya, sorunun ortak kaynağı olarak görülebilecektir.
Konut ve sanayinin temel girdileri olan gıda ve enerji kalemlerinin savaşla birlikte envanterize ve stratejize edilmesi, Ukrayna Savaşı'nın, en "ilgisiz" kesimleri bile savaşın içine çekme boyutunu da öne çıkarmaktadır. Böylece jeogıda ve dağıtım terminalleri kavramı üzerinden savaşan taraflara yönelik destek yelpazesi mühendisliği de nitelikli şekilde gerçekleştirilmektedir.
Çernobil Nükleer Santrali faciasında ortaya çıkan radyoaktif tehlike bugün kıtlıklar prensibi çerçevesinde gıdaaktif, yani kıtlık fikrinin kıtlıktan önce yayılarak abartılı önlemler psiko-sosyolojisini hareketlendirerek savaşın etkilerini geometrik oranda kılcal damarlara yayarak çatışma psikolojisinin de alt yapısını -ne yazık ki- hazırlama riskini artırmaktadır.
Böylece daha çıkmadan savaşın türevlerinin etkilerinin savaştan yüksek olması gibi asitmetrik bir tablo ile karşılaşıyoruz.
Savaşın bin türlüsü gibi bir tablonun ortaya çıkışı, temel savaşın izinin de kaybolmasına ve böylece insanın tüm zihinsel disiplinlerini de yitirmesine sebep olabilecektir.
Bu bağlamda Rusya'nın lideri Putin'in petrolün varilinin 500 dolara çıkabileceğine yönelik beyanı daha da önem kazanmaktadır: Bu öngörü gerçekleşirse, petrolün kullanım alanı zenginliği "sınırsız savaşlar" diye tanımlayabileceğimiz her türden savaşı tetikleyecektir.
Rusya ve Ukrayna’nın yer altı ve yer üstü varlıkları üzerinden yapılan savaş irdelemeleri ve analizleri ise Rusya ve Ukrayna’nın birlikte hedef alınarak, savaşın her iki ülkenin sahip oldukları varlıkları ele geçirilmesine yönelik strateji içerdiği fikrini güçlendiriyor. Batı'nın, belki Rusya’dan büyük sorunu profil olabilir. Buna karşılık Rusya'nın da Batı tarafından enerji bağımlılığı bağlamında aynı profilde değerlendirildiği de bir gerçektir.
Ukrayna'nın ve Rusya'nın bu tablo karşısında savaşı bir yana bırakarak işbirliği yapmaları mümkün olursa, sorun ne tür bir değişim yaşayacaktır?
Savaşın analiz teknikleri ve olası etkilerinin irdelenme metotları savaşın bin türlüsü bağlamında tüm tarafları netameli duruma düşürmektedir.
Ukrayna-Rusya Savaşı'nın radyoaktif daha doğrusu nükleer bir boyut kazanma olasılığını yükseltecek gelişmenin Rusya'nın Afganistan'daki pozisyona düşürülmesi olacağını ilk analiz ettiğimizden beri, maalesef bu olasılık artmaktadır.
Gıda kıtlıkları ve gıda krizleri bağlamında yapılan ön analizlerin ve ön projeksiyonların çok zayıf verilere dayanması bir başka riskli alanı oluşturmaktadır.
Klasik savaşlarla birlikte emtia, enerji, gıda ve iklim savaşları da aynı yoğunlukta gerçekleşirse küresel asayiş sorunları savaşlardan daha büyük sorunlar üretecektir.
Batı'nın Ukrayna stratejisi ile Rusya'nın Ukrayna stratejisi arasındaki fark, gelecekteki dünyanın alacağı tabloyu belirleyecektir. Bu bağlamda Batı için Ukrayna'nın statüsü kadar ve belki de ondan önemli olanı Rusya'nın da statüsüdür.
Ukrayna ve Rusya’nın bir anda Batı’ya karşı işbirliğine geçmelerini sağlayacak ekonomik, siyasal ve stratejik analizler seti son zamanlarda küresel medyada yoğun olarak yapılmaktadır. Bu analizler Batı'nın "emperyal kimliğini" öne çıkarma işlemini yine Batılılara yaptırmaktadır.
İki ülkenin jeogıda ve gıdaaktif alanında yapacakları işbirliğinin bu aşamadan sonra gerçekleşme şansı hiç yok gibi görünüyor olsa da, Batı'nın çoklu tedarik stratejilerinin Ukrayna ve Rusya’yı kısmi doğal müttefik olarak kodlaması sonucu savaş ilerleyen süreçte farklı şekillerde evrilebilecektir.
Savaşın bugünkü seyri savaşın bin türlüsü ile birlikte seyreden stratejilerin on bin türlüsü yönetilemeyecek süreçlere doğru yol alındığının kuşkularını artırmaktadır.
Batı ve Rusya arasındaki denklemin karşılıklı bağımlılık değil de Batı'nın Rusya’ya bağımlılığı şeklinde oluşturulması sorunu birden farklılaştırmaktadır.
Bir başka risk faktörü de Batı'nın başka aktörlerce bilinmeyen gelecek projeksiyonlarıdır. Günümüz dünyasındaki veri mobilitesi yoğunluğu marijinal fayda sağlayacak veri nehirlerinin es geçilmesine sebep olmuş olabilir ve Batı bu görülmeyen veriler üzerinden hareket ediyor olabilir. Bu durumda Batı belki ilk elde full emperyalist bir kimlikle hareket etmekle suçlanırken ilerleyen süreçte mükemmel bir temkinlilik gösterdiği için de haklı görülebilir.
Şu ana kadar Batı’nın ve Rusya'nın elindeki kartların henüz tam olarak görüldüğünü söylemekten çok uzağız. Şu anda Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı tek sonuç, savaşın Ukrayna’nın bölgesel statüsüyle tamamen ilgisiz denilebilecek alanda, gıda çeşitliliği ve arzı alanında daha yaygın etkilerinin olabileceğinin görülmesidir.
Diğer bir enteresan yan olgu da Avrupa’nın Rusya'ya enerji bağımlılığı saptamasının bu katılıkta ele alınması durumunda önümüzdeki sürecin çok daha fazla krizler üretmesi tehlikesidir.
Başlangıçta belirttiğimiz gibi keşke gelişmeler, gıda ve finans alanındaki spekülasyonlar, manipülasyonlar ve bunlarla ilişkili silkelemeler ile sınırlı kalsaydı.
Anlık veriler ve bunların ileriye dönük analizleri nükleer tehdit olasılığının her geçen gün yükseldiğini göstermektedir.
Rusya lideri Putin'in “Ukrayna’da Donbass bölgesine yoğunlaşacağız” beyanı bir geri çekilme değil tersine ileri bir adımı ifade etmektedir ki bu da adımların süreceği anlamına gelmektedir.
ABD ve bileşenlerinin Rusya ve bileşenleri ile arasında önümüzdeki süreçte savaşın bin türlüsü, stratejilerin on bin türlüsü mücadelesi daha yoğun olarak sürecek bir nitelik arz etmektedir.