Robert Ford
ABD'nin Eski Şam Büyükelçisi
TT

Nükleer tehlike ciddi ve Rusya’ya bir çıkış yolu sunulmalı

1964 - 1965 yıllarında Colorado'da bir ilkokulda öğrenciyken, bazen nükleer bir saldırıda nasıl davranmamız gerektiğine dair özel eğitim alırdık. Ellerimiz başımızın üstünde, sıralarımızın altına girer ve beklerdik. Bugün, 2000’li yıllarda Yale'deki hiçbir öğrencimin böyle bir eğitim almadığını fark ettim. Bu, çoğu Amerikalının nükleer savaş tehdidinin azaldığına olan inancından kaynaklanıyor.
Bu gazetenin yazarlarından Osman Mirgani'nin geçen hafta yazdığı gibi, Rusya ile Batı arasında bir nükleer savaş riski az ama gittikçe artıyor. Eski Rusya Devlet Başkanı Dmitry Medvedev 26 Mart'ta ülkesinin varlığını tehdit eden konvansiyonel bir saldırıya yanıt olarak nükleer silah kullanabileceği konusunda uyardı. Dikkat çekici olan, Devlet Başkanı Vladimir Putin'den devlet televizyonundaki analistlere kadar Rusların açıkça nükleer silah kullanmaktan bahsetmeleri, dolayısıyla net bir mesaj vermeleri. Şimdi soru şu; onlar bu tehditlerinde ciddi mi?
Tarih bize bu senaryonun mümkün olduğunu gösteriyor. Örneğin, Birinci Dünya Savaşı sırasında, İngiliz donanmasının Almanya'ya uyguladığı deniz ablukası gıda ithalatını durdurmuş ve Almanya'da gıda kıtlığına ve açlığa neden olmuştu (gerçekten de binlerce Alman açlıktan ölmüştü). Almanlar, Washington dahil herkese şikayetler ve uyarılar gönderdi, ancak İngiliz ablukası devam etti. Sonunda, 1917'de Alman hükümeti, ablukaya karşılık olarak denizaltılar ile Atlantik'te sınırsız saldırılar başlatarak gerilimi tırmandırmaya karar verdi. Berlin bu kararı, kararın Washington'u savaşa iteceğini bilerek aldı.
Benzer şekilde, 1941'deki ABD yaptırımları Japon ekonomisine o kadar ciddi zarar verdi ki, komutanlar Japonya'nın ABD'ye karşı savaşı kazanamayacağı konusunda uyarsalar da askeri hükümet ABD'ye saldırmaya karar verdi.
Soğuk Savaş sırasında, Batı'da, Moskova'nın nükleer gerilimle ilgili her açıklamasını dikkatle inceleyen ve Batı'nın buna verebileceği en iyi tepkileri düşünen deneyimli liderler vardı. Örneğin, Henry Kissinger, ABD'de ilk kez yetmişlerdeki diplomasisiyle değil, henüz altmışların başlarında Harvard Üniversitesi'nde profesör olduğu ve sınırlı nükleer savaşın yararlı bir strateji olduğu fikri üzerine popüler bir kitap yazdığı sırada ünlendi.
Altmış yıl önce Kissinger'ın bu kitapta yer alan görüşüne göre, Sovyetler Birliği'nin Batı Avrupa'yı istila etmesini önlemek için nükleer silahların sınırlı bir şekilde kullanılması gerekli olabilirdi. Kissinger’ın tavsiyeleri bana şu anda Rusya'nın varlığına yönelik tehditlerle ilgili Rus açıklamalarını hatırlatıyor.
Buna karşılık, Washington ve diğer Batı başkentlerindeki mevcut siyasi liderler kuşağı, nükleer savaş ve caydırıcılık meselelerini ele almakta Kissinger ve Richard Nixon ile aynı deneyime sahip değil.
Bugün Beyaz Saray, Rusya'nın nükleer silahlarla ilgili uyarılarını o kadar ciddiye alıyor ki,  Moskova'nın kitle imha silahları kullanması durumunda verilecek uygun tepkileri değerlendirmek için özel bir uzman çalışma ekibi kurdu.
Bu noktada şu soru kendisini dayatıyor: Moskova şimdi nasıl caydırılabilir?
İlgili komplikasyonlar arasında, birçok Rus füze ve topçu sisteminin konvansiyonel, kimyasal veya nükleer başlıklı füzeleri fırlatabilmesi yer alıyor. Peki, şimdi NATO, Rusların büyük bir gerilime hazırlanıp hazırlanmadıklarını nasıl bilebilir?
Başkan Joe Biden, Rusya'nın sınırlı kitle imha saldırıları ile Ukrayna'daki savaşını tırmandırması halinde verilecek olası yanıtları görüşmek üzere 25 Mart'ta Brüksel'deki NATO karargahını ziyaret etti. Rusya'nın örneğin, bir kimyasal silah saldırısı düzenleme yoluna gittiğini ve Ukrayna'dan Polonya veya Romanya'ya zehirli bir bulut gönderdiğini hayal edin. Bu, ittifakın Ukrayna'ya doğrudan müdahalesini gerektiren bir NATO üyesine yönelik saldırı mı sayılacak?
Biden, 25 Mart'ta Rusya'nın kimyasal silah kullanması durumunda NATO'nun misilleme yapacağı konusunda uyarmıştı. İsmi açıklanmayan bir üst düzey ABD yönetimi yetkilisi de New York Times gazetesine, Rusya'nın Ukrayna'da sınırlı bir nükleer saldırı düzenlemesi durumunda her şeyin mümkün olduğunu söyledi. Amerikalılar bir kırmızı çizgiden bahsetmiyor olsalar da buna yakınlar.
Aslında Moskova'nın Ukrayna'daki yenilgiden kurtulmak veya Batı'yı ekonomik baskıyı azaltmaya zorlamak için kitle imha silahlarını kullanıp kullanmayacağını bilmiyoruz. Burada, ABD'deki bazı uzmanların endişesi, deneyimsiz Batılı liderlerin istenmeyen bir tırmandırmaya yol açan hatalar yapabilecekleri etrafında dönüyor. Bu nedenle, herhangi bir nükleer gerilimi önlemenin en iyi yolu, önce Ukrayna'da ateşkese varmak. Ancak, bu çok uzak görünüyor, özellikle de Washington'da bazıları sadece ateşkes değil, Ukrayna için tam bir zafer istedikleri için.
Buna ilaveten, ekonomik yaptırımlar aşırı derecede başarılı olabilir ve Putin, Rus ekonomisinin yaptırımlar sonucunda çökmesinden endişe duyarsa, riskli bir karar alabilir (1917'de Almanya ile 1941'de Japonya'nın aldığı kararları hatırlayın). Putin’in riskleri kabul ettiği aşikar. Bu nedenle, Washington ve müttefiklerinin, yaptırımların azaltılması karşılığında Moskova'nın benimseyebileceği belirli icraatların bir listesini hazırlamaya gereksinimleri var. Ancak Brüksel'deki tartışmalar, Rusya'ya bir çıkış yolu önermekle değil, yaptırımların artırılmasıyla ilgiliydi. Kimyasal ve taktik nükleer silahların kullanımı riski halen küçük olsa da gittikçe büyüyor.