Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Değişim ve dönüşüm: ABD ve Körfez ülkeleri

Değişim ve dönüşüm insanın doğası, yaşamın kuralı ve tarihin mantığıdır. Kalıcılık ve sabitlik için çağrıda bulunanlar aslında hayalperesttirler. Nitekim sabitlik durağanlıktır ve insanlar için donukluktur. Akmayan su bile berraklığını muhafaza edemez ve bulanıklaşırken durağan akıllar ve politikalar için ne demeli! Bilimde sabitlik cehalet, bilgide sabitlik arta kalmak, medeniyette sabitlik ise gerilemedir. Oldukları yerde duranlar, bilimden, bilgiden ve medeniyetten ayrılarak, yanılsamalarla örülmüş hayali bir geçmişe sürüklenirler. Bu kimseler onu arar, onu yüceltir ve onu geri dönülmesi gereken mükemmel bir model kılarlar. Böylece bugünün inşa edilmesinden ve zorluklarından kaçınırlar. Ayrıca vizyon, planlama ve stratejilerle geleceğe gözleri açık bir şekilde yönelmenin, fikir ve eylemlerle hayaller kurmanın külfetinden de kurtulurlar.
Bir fikir tarihçisi, politika gözlemcisi ve olayların takipçisi, on yıllardır birikmekte olan büyük değişiklikleri ve büyük bölgesel ve uluslararası dönüşümleri keşfeder. Dünyanın bugün tanık olduğu şey, değişen verileri sabit kabul edenler için kafa karıştırıcı ve şaşırtıcıdır. Diğer taraftan onu doğal bir hareket, izlenmeye ve analiz edilmeye değer bir gelişme olarak görenler için ise heyecan vericidir ve dahası endüstriye, formülasyona ve etkiye açıktır. Bu, Suudi Arabistan’ın “Vizyon 2030” kapsamında ve destekleyici programlarında yaptığı şey tam olarak budur. Suudi Veliaht Prensi’nin “İslam, Araplık ve Suudilik” unsurlarıyla kimliğin gelişimine dair derin bir bakış ile uygar çıkışları temsil eden açıklamaları da bu kapsamdadır.
Müttefikler arasında ayrılıklar ve yakınlaşmalar yaşanması doğaldır, tarih boyunca ve coğrafya genişliğince yaşanan bir hadisedir bu. ABD ile ilişkilerin özünü, on yıllardır büyük başarıların kaydedildiği ittifaklar oluşturmuştur. Bu başarıların en önemlileri arasında, Sovyet yenilgisi ve komünizmin askeri, felsefi, dini ve siyasi olarak çöküşü yer alıyor. Ancak değişim, hükümlerin efendisidir, yaşamın ve insanın doğasıdır. ABD değişti, müttefikleri değişti ve ilişkilerin doğası değişti. Uluslararası ve bölgesel güç dengesinin bozulması, yaşayan ulusları ‘ayaklarını nereye koyduklarını görmeye, çıkarlarını ve hedeflerini takip etmeye’ çağırdı. Bazı Batılı ideolojik ve siyasi akımların “uluslararası sisteme” birçok kültürün, ulusun, halkın ve devletin çıkarlarına zarar veren kavramlar, fikirler ve ilkeler yüklemesinden sonra gelecek, bölgesel ittifaklara ve etkili siyasi ve ekonomik bloklara doğru seyrediyor. Çünkü birçok krizde, dosyada ve meselede uluslararası kurumların güvenilirlikleri zedelendi.
Suudi Arabistan ve BAE, Batı ve Doğu ile ilişkilerinde, Soğuk Savaş sırasındaki “bağlantısız ülkeler” eğilimine benzer, fakat aynı olmayan dengeli bir yol tutturdu. İki model arasındaki en önemli farklardan biri, eski eğilimin “nötr” olumsuz duruş olduğu, çağdaş eğilimin ise dünyanın birçok ülkesinin ihtiyaç duyduğu ve aradığı pratik bir olumlu duruş olduğu gerçeğidir. Nitekim bu ülkeler, Amerika’nın ve Batının onların çıkar ve arzularını, kültür ve medeniyetlerini dikkate almadan uyguladıkları akıl dışı baskılardan bir çıkış yolu aramaktadır. “Arap Baharı” olarak bilinen dönemden ve İran ile 2015 yılındaki nükleer anlaşmanın ardından güçlü Arap ülkeleri, Amerika ve Batılı ülkelerin kendileriyle ittifak konusunda ciddi olmadıklarını, kendi ilkeleriyle çeliştiklerini ve güvenmediklerini fark ettiler. Bu, ittifak ve dostluk olarak tanımlanamayacak pozisyonlara ve politikalara dönüştü. Eski büyük müttefiklerin değişimi, bölge ülkelerinde de bir değişimi zorunlu kıldı. Bu, Ortadoğu'da ve genel olarak dünyadaki önemli olaylara yönelik benimsenen pozisyonları ve politikaları açıklar.
Uluslararası ve bölgesel güçler sistemi değişti, son birkaç yıl içerisinde dünyanın iki süper gücü olan Rusya ve Çin ile ilişkiler daha da güçlendi. İsrail bölgede doğal bir ülke olmasının yanında Mısır, Ürdün, Filistin, Katar, BAE, Bahreyn ve Fas gibi birçok Arap ülkesinin bölgesel güvenlik sisteminde bir müttefik haline geldi. Ayrıca Suudi Arabistan ve bir dizi başka Arap ülkesi için de potansiyel bir müttefik oldu. Bu ihtimalin sahada bir pozisyona dönüşmesi İsrail'in takındığı tutumdaki gelişmelere bağlıdır. Tüm bunlarda dikkate değer bir gelişme dikkati çekmektedir ve bu gelişmenin derin ve önemli bölgesel ve uluslararası etkileri vardır.
Batının “İran’ın ağzına parmakla bal çalma” politikaları ve onun Arap ülkelerindeki yayılmacı politikalarına destek gibi görünen sessizliğinin yanı sıra Suudi ve BAE'yi vuran balistik füzeleri ve uluslararası ticaret yollarını tehdit etmesi, uluslararası ilişkileri yeniden düzenlemek ve yeni bir denge kurmak için önemli bir saik oldu. İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Suudi Arabistan ve BAE'ye yaptığı son ziyaretin ardından müttefikleri arasındaki bu mesafeyi ve ABD yönetimi ile olan gergin ilişkileri açık bir şekilde dile getirdi. Bir gözlemci ve analist bunu net bir şekilde fark edebilir. Güçlü ve kararlı pozisyonların yanı sıra net politikalar olmadan bölgedeki büyük krizlere pratik çözümler bulmak mümkün değildir. Gerçek bir atılıma ve tüm Yemen sahnesinin daha önce eşi benzeri görülmeyen bir şekilde yeniden düzenlenmesine sahne olan Yemen krizi bunlardan biridir.
Ayrıca Rusya-Ukrayna savaşı, müttefikler arasındaki anlaşmazlıkları gün yüzüne çıkarmıştır. Her ne kadar savaşın sebebi olmasa da bu önemli bir farktır. Dünyadaki enerji fiyatları, süper güç de olsa dünyadaki hiçbir ülkenin kaprislerine tabi değildir. Herhangi bir Batılı veya Doğulu siyasi yönetimin şantajına veya baskısına boyun eğmez. Aksine, “OPEC” ve “OPEC+” içindeki üretici ülkelerin çıkarlarıyla yakından bağlantılıdır. Mağdur olan tarafın politikaları, stratejileri ve pozisyonları yeniden gözden geçirmesi gerekmektedir.
BAE Devlet Başkanı Şeyh Halife bin Zayid Al Nahyan'ın Diplomasi Danışmanı Enver Gargaş, yakın tarihli bir konuşmasında, Batının uluslararası sistem üzerindeki Batı hegemonyasının son günlerini yaşadığını belirterek, “Dolara bağlı uluslararası sistem 50, 60 veya 70 yaşındadır. Bu nedenle değişim hayatın doğasıdır” ifadelerini kullandı. Gargaş’ın bu konuşması gerçekçilik ve akılcılık dolu bir konuşmadır. Son olarak, fikir çatışmaları politikalar arasındaki çatışmaları da etkiliyor. Taraflı ve mantıksız politikalar, boyutları ve etkileriyle orantılı bir tepkiye yol açıyor. Suudi Arabistan ve BAE tüm dosyalarda kazanç elde ediyor.