Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı
TT

Naftali Bennett ve radikal Yahudi ideolojisi

Batı ve doğudaki birçok ülke ile birlikte bu bölgenin yaşadığı trajedilere, gelişmelere, sorunlara rağmen bazıları şöyle diyor: “Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin sinirlerini bozan ve onu İsrail Başbakanı Naftali Bennett'e seslenmeye sevk eden şey, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un “Adolf Hitler Yahudi kanı taşıyordu” ifadesinin de yer aldığı “utanç verici açıklamalar” olarak nitelendirdiği sözleriyle yüzleşmekti.
Önceki ve sonraki kanıtlar Adolf Hitler'in yalnızca Yahudi kanı taşımadığını, gerçekten Yahudi olduğunu gösterse de bu, elbette Rusya ile İsrail arasında diplomatik bir krize yol açtı. İsrail bu gerçekleri reddediyor ve tanımıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ise bu sözleri “utanç verici” olarak nitelendiriyor.
Rusya tüm bunlar karşısında elbette pozisyonunu korudu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Lavrov'un açıklamaları için özür diledi. Evet, Adolf Hitler gerçek anlamda Yahudi’ydi. Deliller ve teyit edilmiş bilgiler bunu göstermektedir. Bununla birlikte Yahudiler tarihin hareketinde rol oynadılar. Birçoğu toplama kamplarında ve Nazi operasyonlarında öldürüldü. Yahudiler o sıra, tüm Doğu Avrupa ülkelerinin ve aralarında büyük Arap ülkelerinin de bulunduğu bazı Ortadoğu ülkelerinin lideri olan Sovyetler Birliği'nin vatandaşlarıydılar.
İsrail’in başbakanı olan Naftali'nin sorunu, Türk-İslam kökenlerinden vazgeçip İsrail ordusuna katılmasıdır. Süreç içinde radikal bir Yahudi ideolojisi benimsedi ve İsraillilerin “Büyük İsrail” olarak kabul ettiği topraklara sahip olma hakkını teslim etti. Bunun yanı sıra yerleşim yerlerinin inşasını destekledi ve Filistin operasyonlarına askeri olarak karşılık verdi. Türk asıllı olmasına rağmen bütün bu dönüşümleri yaşayan adamın, yani Naftali Bennett'in sorunu, Filistin halkının topraklarını işgal eden İsrail'in Yahudi ve demokratik bir devlet olduğu hususunda en çok ısrar edenlerden biri haline gelmesidir!
Dolayısıyla İsrail onu başbakan yaparak ödüllendirdi. Filistinliler ve Araplar başta olmak üzere İsrail devletindeki ulusal azınlıklara en büyük düşmanlığı gösterdi. Bu, birçok tarihi hareket ve gücün deneyimlediği bir sorundur. Ne yazık ki, Araplıklarına ve Filistinli aidiyetlerine Siyonist düşmana düşmanlıklarından daha fazla düşmanlık göstermekten utanmayan bazı Araplar var ve bu, iyi bilinen bir sorundur. Tarihteki birçok hareket bunu yaşamıştır. Sadece Araplar arasında değil, tüm dünyada, özellikle Avrupa'da bu sorun yaşanmıştır!
Buna göre ulusal ve İslami aidiyetini terk ettiği takdirde Bennett, kendisini bu Siyonist devletten kovulmuş bir halde bulacaktır. Yakın ve uzak tarih, Naftali gibi nicelerinin olduğuna ve kendini milletine, ailesine ve dinine düşman olan tarafa satan kimsenin bunu ucuz bir karşılığa yaptığına tanıklık ediyor. İsrailliler kimi bu fiyata aldıysa, hiç şüphesiz en ucuz fiyata da satacaktır!
Bennett, kendisini halkının ve milletinin düşmanlarına satan babasının peşinden gitmemeliydi. Naftali Bennett 1972 yılında işgal altındaki Hayfa şehrinde doğdu. Yani, Kudüs'ün, Kubbet-üs Sahra'nın ve Kutsal Kabir Kilisesi'nin İsrail tarafından işgal edilmesinden sonra dünyaya geldi. Bennett kendisini işgalcilere satmamalıydı. Çünkü Yahudi olmadığı gibi, bir damla bile Yahudi kanı taşımıyordu.
Tüm bunlardan kastedilen, Filistinli Arap ailesini sıkıntılı bir tarihsel anda terk eden, İsrail'in on üçüncü başbakanı olan, askeri ve güvenlik pozisyonlarında bulunan bu adamın, İsraillilerin onu en ucuz fiyata satacağını ve ailesine dönmek zorunda kalacağını fark etmesidir. Bu nedenle Naftali Bennett, gerçek ismine ve kendisi için alternatifi olmayan ailesine dönmelidir. O, işgalci Siyonistler bin yıl Filistin'de kalsalar bile İsrailli olamayacak Filistin şehri Hayfa'nın oğludur. Bu ülke kıyamete kadar Arap kalacaktır. Bu konuda şüphesi olan, bölgenin tarihini ve özellikle Filistin'in işgallerden sonraki tarihini gözden geçirmelidir. Dolayısıyla ister Filistinli ister Arap olsun gerçek halkına döneceği kesindir.
Naftali Bennett bu bölgenin tarihinin seyrini gözden geçirmeli, doğru bir şekilde okumalıdır ve buranın denizden (yani Akdeniz'den) nehre (yani Ürdün Nehri'ne) kadar Filistin'in ancak Arap ülkesi olabileceğini anlamalıdır. Kudüs, Filistin’in başkentidir ve Arap olacak kalacaktır. Ayrıca Kubbet-üs Sahra ve Kutsal Kabir Kilisesi buranın özüdür. Mescid-i Aksa, geçen uzun zamanın kendisinden hiçbir şey koparamadığı sabit bir semboldür.