Memun Fendi
TT

Kurşun kimin kafasını hedef aldı?

Al Jazeera televizyonunun muhabiri Filistinli-ABD’li Şirin Ebu Akile’nin kafasından vurulması sonucunda Filistin’i ve dünyayı saran korkunç manzara, şu soruyu gündeme getiren daha geniş ve daha büyük işaretlere kapı araladı: Kurşun kimin kafasına isabet etti?
Öncelikle İsraillilerin kendi kafasına isabet etti. Zira Şirin tabutunda yatarken, ırkçı bir rejimin vahşetini gözler önüne serdi. Dünyadaki bütün ekranların karşısında izleyiciler, Filistinlilere, bütün acılarının simgesi olmuş kızlarına hazin bir vedayı çok gören İsrail’in barbarlığına şahit oldu. İsrailliler, kana susamışlıkları ve medeniyetin anlam ve değerleriyle ilgili her şeyden uzaklıklarıyla gerçek yüzlerini gösterdiler. İsrail ordusu tüm o şahit olduğumuz vahşi davranışları ile tabutunda yatan bir canı rahatsız ederken, bugün Batı’da kim bu zalimliği göz ardı edebilir bilmiyorum. Kurşun; rejim, halk ve gösterişçi yalan bir demokrasi ile İsrail’in kafasına isabet etti.
Suçlu, bir yandan İsrail lobisinin parasıyla, bir yandan da İsrail'in vahşetine yönelik herhangi bir eleştirinin anti-Semitik olarak sınıflandırıldığına ilişkin şantajla Washington yönetiminin yakasını tutan İsrail olduğu için bir ABD vatandaşı için endişe etmeyen Biden yönetimi de bu kurşundan nasibini aldı. Kurşun, ABD demokrasisinin kalbine ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü değerlerine saplandı. Kurşun, bir Amerikan vatandaşının ifade özgürlüğünü ve gazeteci olarak basın özgürlüğünü tanımayan ABD Anayasası'nın Birinci Değişikliği'nin başına isabet etti. Öyleyse mermi sadece Şirin’in kafasına gelmedi.
Avrupa Birliği'nin (AB) çekimser açıklaması, kurşunun Avrupa'nın kafasına ve zihnine de isabet ettiğini gösteriyor. Topraklarında Yahudilerin başına gelenlerden dolayı suçluluk duygusuna hapsolan Avrupa’nın başına kurşunun isabet etmesiyle Avrupa, İsrail ordusunun son yolculuğuna uğurlanan tabuttaki ölü bir kadına yönelik zalimliği ile Avrupa'nın 70 yıldan fazla bir süre önce Yahudilere karşı işlediği suçlardan dolayı duyduğu suçluluk arasında ayrım yapamayacak hale geldi.
Yahudilere Filistin'de bir vatan sözü veren İngiltere'ye gelince, ondan pek bir şey beklenmiyor, hele de Filistin konusunda İsrailli yerleşimcilerden daha radikal düşünen İçişleri Bakanı’ndan. Kurşun çok sayıda kafaya saplandı.
Arap dünyasına gelecek olursak, kurşun burada çok sayıda hüzün ve trajedi içeren mersiye ve cenaze sanatından başka bir şey bilmeyen, her zaman matemli olan halkların kalbine saplanmıştır. Bu kurşun, güçsüzlük ve acizlik duygumuzu derinleştiren, çaresizliğimizi güneş gibi aşikâr eden bir kurşundur.
İsrail kurşunu birçok kafaya doğrultuldu. Başta çirkin işgalci gücün hataları ve insanlıktan bihaber askerlerinin ilkel davranışları olmak üzere birçok kusuru ortaya çıkardı.
Şirin ise son yolculuğuna sağ salim uğurlanarak Filistin'in daha önce şahit olmadığı milli bir törenle bitiş çizgisine ulaştı. Şirin insanlığı ve profesyonelliği ile tek başına işgalci gücü ölümcül bir darbe indirerek yendi. Kurşun, demokrasi iddiasında bulunan ve vahşeti tüm dünyanın gözleri önüne serilen rejimin peşini bırakmayan bir rezalet olarak kalacak şekilde daha büyük bir şiddetle işgalci güce geri döndü. Canlıları öldüren, ölüleri mezara kadar kovalayan ırkçı bir rejim…
Şirin trajedinin derinliğini, gerçeğin rengini ve vatanın anlamını göstererek Filistinlilerin gözlerini açtı.
Şirin’den tutun, Rablerine iman eden ve davalarının simgelerine inanan gençlerin kolları ile yapıştığı işgalci gücün şiddetinin altına neredeyse bir ok gibi saplanan tabutuna kadar olan semboller ve cenaze sahnesindeki simgeler, Arap dünyasında birçok şeyi harekete geçirdi. Aynı şekilde İsrail’in zalimliğinin simgeleri dünyada daha fazlasını harekete geçirdi.
Şirin hayattayken televizyonda sunduğu haberler ile işgalci gücün çirkinliklerini ifşa etti. Tabutundayken de defnedilmeden önce sanki son anına kadar “İşgal altındaki Filistin’den Şirin Ebu Akile sizinleydi” der gibi tabutunda işgalci gücün vahşetini ortaya çıkardı. Ancak Şirin bu sefer haberini çalıştığı haber merkezine değil, dünyadaki tüm televizyonlara yolladı.
Bununla birlikte burada ele alınması gereken bir konu var. Şirin’in ölümü, keskin nişancı tüfeği ile hedefini belirleyen bir askerin kararı değildi. Olayı takip edenler, doğusuyla batısıyla dünyadaki bütün medyanın, Batı Şeria'yı tamamen işgal etmeye yönelik büyük bir operasyonu haber yapmasını engelleyip, onları sindirmek amacıyla bir ya da iki gazetecinin öldürülmesi için yukarıdan emir geldiğini biliyor. İsrail, dünyanın Ukrayna'daki savaşla meşgul olduğunun farkında. Bu da Filistin davasını ve yönetimini ortadan kaldırması için bir şans. Şirin, ölümüyle Filistin Yönetimi’ni ve Batı Şeria'yı kurtarmış olabilir veya ölümü Filistin'de ve belki de civar ülkelerde daha geniş bir savaşın başlangıcı olabilir.