Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Haber geldi…

“Bir gün geleceğim ve bir haber getireceğim!” (Sohrab Sepehri)
“Haber” insanların en çok bekledikleri şeylerin başında gelir. Belki de bu sebeple her gün birçok insan haber dinlemek için medya araçlarına göz atar ve kulak kabartır. Ancak beklenilen haberin niteliği kişiden kişiye değişir. Haberin kendisi de değişir. İyi haber-kötü haber, sevindirici haber-üzücü haber, önemli haber-önemsiz haber vb.
Haberin kimden geldiği, haberin içeriği, haberin neye taalluk ettiği ve haberi kimin getirdiği de en az haber kadar önemlidir. Bunların hepsi habere muhatap olan kişiyi yakından ilgilendirmektedir. Çünkü muhatabın zihni ve düşüncesi buna göre şekillenecektir.
Habere karşı takındığı tavra göre muhatabın konumu belirlenir. Haberi ya yalanlar ya da ona inanır. İşte bu noktada haber muhatap açısından ayırt edici bir özellik kazanır. Örneğin Resullerin getirdikleri haberleri tasdik edenler mü’min, yalanlayanlar inkârcı/kâfir olarak nitelenirler. Bu noktada dikkate alınacak “haber” önem kazanır.
İnsan bilmelidir ki hiçbir mahlûk ona her şeyi bilen Allah'ın gerçekleri bildirmesi gibi haber veremez.[1] Çünkü O, her şeyi yaratandır. Yaratan, yarattığı şeyi bilmez mi? O latiftir, her şeye nüfuz eden ilmiyle bütün gizlilikleri en ince ayrıntısıyla bilir, her şeyden haberdardır.[2] Tıpkı şairin şu dizelerinde dile getirdiği gibi:
  “Gizlim saklım yok Senden; gayrısı hâlden anlar değil.
  Sakladıklarımdan Sen haberdarsın; başkası sırdaşım değil.
  Senin söylediğindir haber; başkaları derdim değil.
  Gaybın haberleri Sana aittir; hiç bir şey göründüğü gibi değil.”[3]

 Peygamberlerin vermiş olduğu haberlerin kaynağı Allah olduğu için onların verdiği haberler de insanlık adına önemli ve doğru haberlerdir. Geçmiş kavimlerin yaşadıkları ve onlara gönderilen elçiler hakkındaki haberler de bu kapsamdadır. Tek bilgi kaynakları kendi heva ve arzuları olan bazıları ret ve inkâr etseler de Hz. Musa’nın haberi[4] de, Hz. İbrahim ve onun ağırlanan konuklarının haberi[5] de hakikate savaş açan orduların haberi[6] de bize ulaştı zira onların haberini hak/doğru olarak bize bildiren[7] Yüce Allah’tır.
Gaybın haberleri konusunda da durum aynıdır. Hakikate iman etmeyenlerin hakkında tartışıp durdukları “Büyük haber!”[8]in ayrıntıları da, dehşeti her şeyi kaplayacak olan felaketin haberi[9] de geldi. Çünkü Kur’an’ın kendisi ve bildirdiği bu gerçekler, çok büyük ve önemli birer haberdir! Ama öyle olmasına rağmen hakikate düşman olanlar ondan yüz çevirmektedir.[10]
Önemli ve doğru haberin ne olduğunu ve kaynağını öğrendikten sonra insanların kendi aralarındaki haberlerde ölçünün ne olacağını da “Önemli haber olan vahyin” kendisi belirlemektedir: Her habere ve her haber getirenin haberine itibar edilmemelidir.[11] Çünkü haberi getiren art niyetli ve şahsiyeti problemli olabilir. Bu yüzden gelen haberleri araştırmak gerekir. Ancak haberi getirenin kimliğinde ve güvenilirliğinde bir sıkıntı yoksa verilen habere itibar etmekte sakınca yoktur. Çünkü Metin Önal
Mengüşoğlu ağabeyin ifade ettiği üzere;
  “Bizimde haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında
  Bütün kardeşlerimizin başı bağlıdır ona.
  Ve bizim, çünkü bizim haberlerimiz vardır sevgilim; sağlam ve sadık.
  Tutunur dağ aşarız yardımıyla, tutunur bileniriz,
  Tutunur silme insan olan künyemizi yar kılarız sevdasına…”[12]

Dünyada kendine verilen haberleri dikkate almayan insanlara orada yaptıkları ve yapmaları gerekirken ihmal ettikleri şeyler haber verilecektir.[13] Ancak bu süreçten sonra oluşacak pişmanlığın ve “Eyvahlar olsun! Demek Rahmân’ın vaadettiği şey buymuş; meğer Elçiler doğru söylemiş!”[14] demenin ve verilen haberleri tasdik etmenin hiçbir yararı olmayacaktır.
Çünkü haber çoktan geldi…
[1] Fâtır 35/14
[2] El-Mülk 67/14
[3] Engin Noyan & Senai Demirci
[4] Tâhâ 20/9; en-Nâziât 79/15
[5] ez-Zâriyât 51/24
[6] el-Burûc 85/17
[7] el-Kasas 28/3
[8] en-Nebe’ 78/1-3
[9] el-Gāşiye 88/1
[10] Sâd 38/67-68
[11] el-Hucurât 49/6
[12] Metin Önal Mengüşoğu, “Kadeşime Mektup” adlı şiirinden.
[13] el-Kıyâme 75/13
[14] Yasin 36/52