Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Hanan Türk’ü örnek alın!

Oyunculuğu bırakan Mısırlı sanatçı Hanan Türk, geçtiğimiz perşembe akşamı Facebook sayfasından canlı bir video yayınlayarak takipçilerine şöyle seslendi:
“Din, siyaset ve hiçbir ilgim olmayan ve hayatımda hiç söylemediğim tuhaf gereksinimler hakkında konuşanlar da dahil olmak üzere benim adıma yayın yapan sayfaları durdurmama yardım edin. Ben siyasetten anlamam. Bu konuda bir şey söyleyecek ne siyasi bir bilincim ne de kültürüm var.”
Hanan Türk, fetva yalnızca ehil kişiler tarafından verilebileceği için dini konularda herhangi bir fetva vermediğini üstüne basa basa vurguladı. Türk “Ben kim bu kadar büyük laflar söylemek kim” dedi. Ayrıca sosyal medyada kendisi adına konuşanlar ve taklit edenler hakkında suç duyurusunda bulunacağını da söyledi.
Açıkçası diğer hususlar bir yana, sanatçı Hanan Türk’ün açık sözlülüğünü, kendini kandırmayıp bilgisinin sınırını bilmesini ve siyasi, fıkhi ve dini tebliğ konusunda cehaleti ile barışık olmasını takdir ediyorum.
Bu, avamların ve güruhların kültürünün kamusal alana baskın geldiğine ve hercümerc içinde olduğuna şahit olduğumuz bir dünyada cesur ve gelişmiş psikolojik bir duruştur. Cehaletin genel tartışma sahalarına iyice hakim olması sebebiyle hummalı bir kargaşa içerisinde konular çarpıtılmış ve ipler ile çizgiler ‘birbirine karışmış’ durumda.
Huccetu’l-İslam Ebu Hamid el-Gazali’nin (ö. 1111), adından içeriği anlaşılan ‘İlcâmü'l-avâm an ilmi'l-kelâm’ (Avamın Kelam İlminden Sakındırılması) adlı meşhur bir kitabı vardır.
İbn Ebu'l-Hadîd, ‘Nehcü'l-Belâğa’ şerhinde imamdan alıntı yaparak avam tabakayı şöyle tarif ediyor:
“Onlar bir araya gelirlerse zarar verirler. Ayrılırlarsa fayda getirirler. Bir araya gelmelerinin zararını bildiğimiz söylendi. Peki birbirlerinden ayrılmalarının ne faydası var? Bunun üzerine meslek ehlinin mesleklerine döndüğünü ve halkın onlardan yararlandığını söyledi.”
Avam olmak bir kusur değildir. ‘Saf’ avam hayatın tuzu biberidir. İçlerinde fıtrat konusunda bilge olan ve hayat tecrübesi ile yoğrulmuş nice insan vardır... Bu kimseler tecrübeleri ile alim insanlara fayda sağlar.
Sorun, anlamadığı konulara ve ilimlere burnunu sokan asalak sıradan insanlarda. Bu insanlar kendilerini övenlere ve üzerlerine çiçekler yağdıranlara, reklamlarının büyüklüğüne ve şirketlerden ve resmi makamlardan kendisini arayanların çokluğuna meftun olmuş bir şekilde bütün o özgüvenleri ve ‘dayatmacı’ yüz ifadeleri ile oraya buraya burnunu sokarlar!
Tüm bu sebeplerden ötürü sanatçı Hanan Türk gibi meşhur bir ismin çıkıp siyasi ve dini meselelerde konuşacak kadar bilgisinin ve uzmanlığının olmadığını söylemesi böyle bir zamanda çok takdire şayan bir şey.
Bu sözlerimin şu çılgın sirkte kaos olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini biliyorum. Ayrıca bu tür medya kalıpları ile bağlantılı büyük menfaatlerin derinliğini, genişliğini ve karmaşıklığını da biliyorum. Gerek siyasi gerekse ticari olsun ‘hazır’ medya mesajlarını ve içeriğini hızla kamuoyuna pazarlamak isteyenler ve birçok karar verici üzerinde hakim olan ‘yaratıcı tembellik’ sorununun da tamamen farkındayım.
Bütün bunların farkındayım. Ancak alternatif bir örnek oluşturmak yerine olduğu gibi bırakmak, aklı başında insanların pahalı ve tehlikeli bir bedel ödemesi anlamına geliyor.